Pazartesi Nisan 28, 2025

TKP/ML Merkez Komitesi:Osmanlı'dan TC'ye 100. yılında soykırımı lanetliyoruz!

Ermeni Soykırımı partimizin savaşma bilincini derinleştiren büyük bir acı ve öfkedir.

Tarihin her sayfasında kanla, katliamla anılan Osmanlı Devleti’nin yarattığı inkarcı miras TC’nin bayrağında dalgalanıyor. Tarihin tozlu raflarında yok edilmeye çalışılan, Türk hakim sınıflarının ikiyüzlü siyaset anlayışının gündemi haline getirilmeye çalışılanErmeni Soykırımı yüz yıllık bir inkardır. Ermeni Soykırımı, dili, dini, kültürü yok sayılan; imha, inkar, asimilasyon ve katliam politikalarıyla kimliğine yabancılaştırılmaya çalışılan Türk, Kürt, Ermeni Süryani, Keldani ve çeşitli milliyetlerden halkımızın 100 yıldır dinmeyen acısıdır.Ermeni Soykırımı; görmezlikten gelinen, katledilenlerinin çığlıkları ve ağıtlarına kulak tıkanan bir tarih ve 100 yıldır kabuk bağlamayan yarasıdır halkımızın. Katliamcı Osmanlı geleneğinin mirasçısı olan TC'nin en büyük kara lekesidir.

19. yüzyılın son çeyreğinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne devredilen Osmanlı Devleti’nin Alman emperyalizminin komutasında ve işbirliğindeki Türkleştirme politikasında esas hedeflenen sermayenin Türkleştirilmesiydi. Gasp ve yağma yoluyla Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Keldanilerin elinde bulunan sermayenin Türkleştirilmesi; 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni toplumunun önde gelenlerinin tutuklanması ile başlayıp, 1.5 milyon Ermeni, Süryani ve Keldani’nin sürgün yollarında çeteler ve askerler tarafından katledilmesi şeklinde yaşama geçirildi. Coğrafyamızın dört bir yanı halkımızın kanı ve gözyaşıyla sulandı. Hastalıklar, açlık ve susuzluk halkımızın tarihinde onulmaz yara ve travmalara yol açtı.

Türk hakim sınıfları sermayeye hakim olmak için yağma, talan, katliam politikalarını hayata geçirirken, imha sürecinin önemli bir ayağını da kültürel anlamda bir yıkım kaplıyordu. Dil, inanç, yaşam biçimi vb. bütün alanlarda devletin Türk-Sünni ideolojisi hayata geçirilmeye çalışıldı. Zaten ilk hedef olarak Ermeni aydın, yazar, gazeteci vd. toplumun önde gelenlerini hedef alınan soykırımın önemli bir parçasının da bu konu olduğu açıktı. Alman emperyalizmi ile ortak planlanan bu soykırımda halkların çığlığının sınırların dışına ulaşmasına engel olan soykırımcı devlet zihniyeti; daha sonrasında Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Keldanilerin mallarını yağmaladığı gibi kültürlerini, ezgilerini de yağmaladı.

Aradan 100 yıl geçmesine rağmen TC'nin özünde ideolojik bir değişim yaşanmadığı için Ermeni Soykırımı da kabul edilmemiş, yok sayılmıştır. Kabul edilmesi bir yana dursun ırkçı saldırılar günümüze kadar çeşitli boyutlarda karşımıza çıkmaya devam etmiştir. Soykırım var diyenler, soykırımı lanetleyenler ırkçı saldırıların hedefi haline getirilip suçlu ilan edilmiş ve Hrant Dink gibi katledilmişlerdir..

TC'nin bugün de sürdürdüğü inkar politikasıyla kıyım ve yıkım devam etmektedir. Başbakanlığı sırasında: “Benim için neler söylediler. Çıktılar bir tanesi aynı zihniyet. 'Gürcüdür' diyen oldu. Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin şeylerle ‘Ermeni’ diyen oldu” sözleriyle T. Erdoğan'ın anlayışı kendini 1923'te Mustafa Kemal'in “Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır”sözlerinde de kendini göstermektedir.

1915'te binlerce Ermeni aydın ve yazarı sürgün yolunda katleden anlayışla, AGOS gazetesi yayın yönetmeniHrant Dink'i 2007'de katleden anlayış aynıdır. Yine Êlîh’te (Batman) askerlik yaparken tam 24 Nisan günü bir başka asker tarafındanSevag Balıkçı'nın katledilmesi soykırımın günümüze yansımasıdır. Gerçekleştirilen her ırkçı saldırı da gücünü İttihat ve Terakki’den bu yana sistemli bir biçimde sürdürülen tekçi zihniyetin pompaladığı şovenizm zehrinden almaktadır. 

Halkımızın hesabı sorulmayan, bedeli ödetilmeyen her acısının dinmediğinin/dinmeyeceğinin bilincindeyiz. Bugün 100. yıl vesilesiyle dünyanın dört bir yanında tartışılmaya ve kabul görülmeye başlanan soykırımın, halkımızın acı çektiği bu topraklarda kabul görmedikçe ve bedeli ödenmedikçe gerçek anlamda bu acının dinmeyeceği de açıktır. Hala bu ülkede yaşayan Ermenileri, “misafir” olarak gören ve her seferinde sınır dışı etmekle tehdit eden bir devlet zihniyetinin soykırımla hakkıyla yüzleşmeyeceği açıktır!

Partimiz TKP/ML yarım asra yakın mücadele tarihinde;Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyetlerden, çeşitli mezhep ve inançlardan; ezilen cins ve kimliklerden işçi sınıfının, emekçi yığınların, köylülerin, halk gençliğinin; imha, inkar, asimilasyon ve katliamlarla sindirilmeye çalışılan ezilen yığınların savaş mevziisidir. Tüm ezilen sınıf ve katmanları kendisiyle birlikte kurtuluşa, altın çağa taşıyacak olan proletaryanın, bilimsel ideolojisini rehber edinen partimiz; halkımızın acılarından beslenmekte ve savaş gücünü buradan almaktadır. Ermeni Soykırımı da partimizin savaşma bilincini derinleştiren büyük bir acı ve öfkedir.

Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı vesilesiyle bir kez daha halkımıza söz veriyoruz. Soykırım kabul edilene ve halkın acılarıyla gerçekten yüzleşilinceye kadar, bu talebin gerçekleştirilmesinin Ermeni, Süryani Keldani halkımızla birlikte takipçisiyiz.Ve her daim yok sayma ve inkarın karşısında yer alacak, Der Zor’da çeteler tarafından katledilen, cinsel saldırılarla travması derinleştirilen, açlık ve susuzluğa mahkum edilen tüm halkımızın Armenak Bakır’dan Nubar Yalımyan yoldaşa, Paramaz Kardeşlerden Levon Ekmekçiyan’a, Hrant Dink’ten Sevag Balıkçı’ya halkımızın yiğit evlatlarının mücadele bilinci ile hesabını soracağız.

TKP/ML Merkez Komitesi

Nisan, 2015

 

53831

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Sayfalar