Pazar Haziran 16, 2024

TKP-ML MK-SB: Irkçı Faşist Saldırıların Sorumlusu TC Devletidir!

Saldırıların Hesabını Birleşik Mücadelemizi Zafere Taşıyarak Soracağız!

TC faşizminin yönetememe krizi derinleştikçe her alanda saldırganlığı artmaktadır. AKP-MHP faşizmi iktidarını sürdürebilmek için her türlü yol ve yöntemi kullanmaktadır. Son günlerde Kürt halkına yönelik artan ırkçı saldırılar bunun en somut göstergesidir. İzmir’de Deniz Poyraz’ın faşist bir saldırı sonucunda katledilmesinden sonra Kürt halkına yönelik artarak devam eden ırkçı saldırılarda onlarca insan yaralanmış, Ankara’da bir kişi öldürülmüştür. Son olarak daha önce Konya’da saldırıya uğrayan Kürt aile, TC faşizminin ilgisi ve bilgisi dahilinde bir kez daha ırkçı faşistlerin saldırısına uğradı ve yedi kişi Kürt ulusuna mensup oldukları için katledildi.

Kürt halkına yönelik bu ırkçı faşist saldırganlık sadece faşist katliamlar olarak gerçekleşmemektedir. Örneğin son yaşanan orman yangınları dahi Kürt ulusuna yönelik karşı devrimci kontra gerilla operasyonunun aracı olarak kullanılmaktadır. Burjuva-feodal medya, yalan haberlerle bu karşı devrimci operasyonu beslemektedir. Kürt halkına yönelik faşist saldırganlığın sistemin sıkışma haliyle doğrudan bağlantısı vardır. AKP-MHP faşist iktidarı, yaptığı her açıklamada Kürt ulusunu hedefe koymakta, ırkçı ve faşist saldırıları teşvik edip örgütlemektedir.

Nitekim Konya’da yaşanan saldırıyı sadece sıradan ırkçı faşist bir saldırı olarak görmek eksik olacaktır. Bu saldırı, doğrudan faşizmin kolluk ve yargısının yol vermesinin de gösterdiği üzere ırkçı faşist katillerin birer maşa olarak kullanıldığı bir kontrgerilla eylemidir. Bu nedenle saldırının sadece ırkçılıkla açıklanması yeterli değildir. Elbette TC, ırkçıdır. Kuruluşundan itibaren ırkçılık politikası izlediği bir gerçektir. Bilinmektedir ki; Ermeni, Rum ve Süryani soykırımları üzerinden yükselen devlet geleneği, daha sonra başta Kürt ulusu olmak üzere Türk ve Sünni olmayan milliyet ve inançları hedefe koymuştur. Başta Kürt ulusuna yönelik uygulanan ulusal baskı, katliam, tehcir ve tenkil politikası bunun en somut örneğidir. Alevi inancına sahip olan halkımıza yönelik saldırı, katliam ve baskılar da bilinmektedir.

Dolayısıyla ırkçılık, TC devletinin kuruluşundan beri izlediği bir politikadır. Bu gerçeği partimizin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya “Türkiye’de ırkçılık politikası, yerli hakim sınıfların politikasıdır; burjuvazinin siyasi bakımdan en geri kesimlerinin ve feodalizmin politikasıdır; feodal ve feodal-burjuva eğilimidir. Bu karakterinden dolayı ırkçılık politikası, tutarlı burjuva demokratizminin bile düşmanıdır. Türkiye’de bu akımın en aşırı temsilcisi, Hitler taslağı Türkeş ve onun partisidir. AP, MGP, CHP ve benzer partilerde ırkçılık politikası, taraftarlığı çok kuvvetli olarak mevcuttur. Irkçılık politikası diğer millet ve milliyetleri, feodal sopayla ezme, sindirme, yoketme politikasıdır. Türkiye’de Kürt ulusuna ve diğer azınlık milliyetlere karşı ırkçılık politikası güdenler, işte bu feodal ve feodal-burjuva sınıflar ve onların siyasi partileri, iktidarlarıdır” ifadeleriyle net bir şekilde ifade etmiştir.

Konya’da yaşanan ırkçı saldırıyı, AKP-MHP faşist iktidarının Kürt ulusuna yönelik ezme ve yok etme politikasının bir ürünü olmasının yanında şu an içinde bulunduğu yönetememe krizinin, sıkışma halinin bir sonucu olarak da görmek gerekir. Kürt ulusuna yönelik sınır içi ve sınır dışında artan saldırılar, faşist TC’nin içinde bulunduğu durumun da etkisiyle daha da artmış, Rojava ve Irak Kürdistanı’na yönelik işgal ve ilhak saldırılarıyla sürdürülmektedir. Dolayısıyla Kürt ulusuna yönelik gerçekleştirilen bu saldırılara yönelik aktif devrimci tutum almak anın devrimci görevlerinden biri olarak kavranmalıdır.

Başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen milliyet ve inançlardan halkımıza yönelik her türlü ırkçı faşist saldırıya karşı mücadele her şeyden önce Türk hakim sınıflarına ve onların şu andaki temsilcileri olan AKP-MHP ve Ergenekon artığı Doğu Perinçek hempalarına karşı mücadele olarak öne çıkmaktadır. Başta Kürt halkı olmak üzere, halkımız kendini savunmak için örgütlenmelidir. Irkçı faşist saldırılara karşı et etkili çözüm anladıkları dilden yanıt olmaktan, devrimci mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.

Kürt ve Türk uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan halkımızın birleşik devrimci mücadelesi TC faşizminin ırkçı ve şovenist saldırılarına karşı anın devrimci görevi olarak ortaya çıkmaktadır. Faşizmin başta Kürt ulusu olmak üzere, kendinden olmayan herkese yönelik bu faşist, ırkçı ve şovenist saldırılarına karşı her alanda birleşik devrimci mücadeleyi örgütlemekle karşı karşıyayız. Bu görevimizi yerine getireceğiz, başta Kürt halkı olmak üzere, ezilen milliyet ve inançlardan halkımıza yönelik ırkçı faşist saldırıların hesabını birleşik mücadelemizi zafere taşıyarak soracağız.

Irkçı Faşist Saldırıları Hesabını Soracağız!

Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!

Yaşasın Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, Önderliğindeki TİKKO, KKB, TMLGB!

TKP-ML MK-SB

31 Temmuz 2021

2644

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar