Cumartesi Haziran 15, 2024

ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ ԵՒ Ս. ԾՆՈՒՆԴ

YENİ  YILINIZ  KUTLU  OLSUN

SERSALA  WE  PİROZ  BE  2016

Katliam,acı ve gözyaşı ile dolu bir yılı geride bırakırken 2015 Kara bir yıl olarak tarihe geçti.Ortadoğu coğrafyasından hiç eksik olmayan savaş rüzgarları ivmesini her geçen gün artarak yükselirken faturasını ezilen halklar çok ağır koşullarda ödemektedir.

Savaşlardan ve yoksulluktan kaçan insanlar kitleler halinde sığınacak toprak ararken,toplu ölümlere,trajedilere tanık olmaktayız.Ege Denizi'nin ölü denize dönüştüğü insan ve çocuk cesetlerinin karaya vurduğu 2015 yılında ,trajedinin kendisi Rojava'lı bir Kürt ailenin oğlu olan Alan Kurdi'nin sahile vurmuş cesedinde somutlaşmaktadır.

Aslında karaya vuran insanlık olurken,arkasından sahtekarca dökülen timsah gözyaşları ile sorumluluklarını gizleme gayretine insanlık şahit olmuştur.Zavallı yoksul düşmüş halkların üzerinden yürütülen iğrenç pazarlıklar gerçek yüzlerini ortaya sergilemiştir.

Emperyalist haydutlar Ortadoğu'nun yeniden şekillenme sürecinde İŞİD gibi insanlık düşmanı islamcı-faşist örgütlenmeler aracılığı ile kitleleri göçe zorlayıp,katliam ve soykırım tezgahlayarak,dünyanın gözü önünde insanlık suçu işlemektedirler.

İŞİD'in Türkiye'de destekçisi Erdoğan ve AKP iktidarıdır.Askeri,lojistik destekleri ile içeride Kürt ulusal hareketini ezmek için kullanmakta dışarıda ise Türkiye'nin bölgesel çıkarları için hizmet etmektedir.

Kürt ulusu'nun en doğal hakkı olan kendi dilinde eğitim,kendi kendini yönetme hakkı cumhuriyet dönemi boyunca her zaman kanla bastırılmış inkar ve red  edilmiştir.Sahte çözüm süreci ile Kürt ulusu oyalanmış,sadece Erdoğan'ın kral olabilmesi için oyalama ve zaman kazanarak Kürt ulusal mücadelesini ezmek hedef alınmıştır.

Sözde Yeni Türkiye adı altında  yürütülen kampanyalarda kendi geçmişi ile yüzleşme cesaretini gösteremeyen Devlet,Soykırım ve katliamların hesabını vermeyerek bugün de aynı politikalarla olduğu gibi devam etmektedir.

Ermeni soykırımının 100.yılında Türkiye'den beklenilen Özür Dileme ,Tazminat talepleri Erdoğan tarafından reddedilerek Ermeni'ler ''sorumlu'' gösterilmiş,gerekirse bir daha aynısını yaparız mesajı verilmiştir.

İnsanlığa karşı işlenen suçlar konusunda Suçlarını sürekli inkar eden,suç işleme konusunda ısrar eden,kendi geçmişi ile yüzleşmeyen devlet aynı suçlarına bugün Kürdistan'da katliamlar serisi ile devam etmektedir.Katliamlar artık doruk noktasına ulaşmıştır.

Sadece son bir ay içerisinde elliye yakın çocuk ile yüzlerce insan savunmasız sokağa çıkma yasağı ile evlerinde kurşunlanarak öldürülmüşlerdir.En son olarak dedesi kucağında hastahaneye yetiştirilmek istenen Miray bebeğin dedesi kucağında nişancı tarafından infaz edilmesi artık sözün bittiği noktaya getirmiştir.

Bugüne kadar halkların haklı ve meşru mücadelesi karşısında hiç bir iktidar,hiç bir diktatör zafer kazanamamıştır.Ya ülkesini terk ederek kaçmış,ya da yargılanmaktan kurtulamamış,ya da intihar etmiş yok olmuşlardır.Erdoğan'ın sonu da böyle olacaktır.

Cezaevlerinde,hücrelerde tutuklu özgürlük savaşçıları,

İnsan hakları savunucuları,gazeteciler,yazarlar,

Dağ başlarında dolaşan Heval'ler,Kirve'ler,Fedai'ler,

Rojava'da özgürlük meşalesini tutuşturan rojava halkı,

Enternasyonal proletaryanın taburlarında savaşan özgürlük savaşçıları,

İnsanoğlu'nun onuru ve vicdanın sesi Almanya Cezaevlerinde tutuklu bulunan 10'lar (Onlar)

2016 'da  Hepinizin Yeni Yılı Kutlu Olsun.. 

46108

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar