Pazar Haziran 16, 2024

Osmanlı sultanı Erdoğan paşa ile sadrazam Ahmet paşa

 

7 Haziran seçimlerinde HDP etrafında seçimlere katılan çeşitli milliyetlerden halklar ''seni başkan yaptırmayacağız'' sloganı etrafında kenetlenerek,AKP iktidarının  13 yıllık saltanatına  dur dedi.7 Haziran seçimleri  AKP'yi tarihin çöplüğüne tamamen gömmek için başlangıç oldu.

Yenilen pehlivanın güreşe doymadığı gibi üst üste,kısa bir aradan sonra yeniden Türkiye seçime kilitlenmiş durumda.Devletin bütün olanaklarını (maddi,ulaşım,istihbarat) kullanarak sadece AKP' nin tek başına iktidar olması için sarfederken ,demokrasi güçlerine,HDP'ye askeri faşist diktatörlük dönemini aratmayacak uygulamaları ve baskıları ile saldırıya geçmiştir.

Seçimleri kaybetme korkusu içerisine giren Erdoğan ve AKP kamuoyu yoklamalarından da anlaşılacağı üzere dibe vurmuş,tek başına bir daha iktidar olamayacağının farkına varmıştır.Bunun için kendisini al aşağı edecek tek parti olan HDP'ye karşı savaş ve imha politikalarını yürürlüğe koymuştur.Ülke çapında HDP binaları yağmalanmış,madımak katliamı benzeri olaylar tekrardan yaşanır duruma gelmiştir.

Partilerin seçim çalışmalarındaki adaletsizlik,eşitsizlik imha ve yok etme politikası artık gizliden değil,aleni yapılmaktadır.Saraydaki zat hiç bir kural,kanun dinlemeden devletin kolluk kuvvetleri ile seçimi kazanmak için,korku ve panik yaratarak HDP'yi barajın altına çekip tek başına iktidar yapmak gayreti içerisindedir.Saray'a,krallığa,islam-faşizmine karşı koyan demokrasi güçlerinin Ankara'da katliama uğraması 100'den fazla insanımızı kaybetmenin acısı,travması halen devam etmektedir.Bu acı daha uzun süreceğe de benzemektedir.Bu tür saldırıların yakın gelecekte de olacağının işaretlerini basından görebilmekteyiz.Kitle katliamlarında faili meçhul cinayetlerde sicili bozuk,tarihinde binlerce örneklerle dolu bir devlet yapılanmasında,yeni dönemde oyun İŞİD üzerinden katliamlar örgütlemek olacaktır.

HDP'nin eşbaşkanlarının artık bu ülkede can güvenliklerinin kalmadığı,suıkasta uğrayabileceklerini hergün gazetelerden okuyor hale geldik.Ya biat-ya da ölüm denilerek İŞİD vurucu güç olarak kullanılmaktadır.Devlet ile ortaya çıkan İŞİD ilşkilerine göre Diyarbakır,Suruç,Ankara katliamlarında canlı bombalar ile gözdağı verilmek istenmiştir.Bu yüzden HDP mitig yapamaz mitinglerini iptal eder duruma gelmiştir.İşte bu adil olmayan,eşit olmayan koşullarda HDP seçimlere katılmaktadır.

Savaş,kan,gözyaşı ve imha uygulamaları ile Kürt ulusuna,ilerici,aydın ve insan hakları savunucularına karşı savaş açan Erdoğan,sadece kendi ailesi,bir avuç kalan çevresinin çıkarları için savaş istemektedir.Savaşı İŞİD üzerinden yürüten,İŞİD'i besleyen kitlelerin üzerine bombalar ile canlı patlatan bizzat Devletin sarayın başına oturmuş olan Erdoğan'dır.En ufak basit hak arama yürüyüşünü kanla bastıran kitlelerin özgürlük,demokrasi yürüyüşünde taşıdığı  ''ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı'' pankartları ,devrimcilerin cesetlerinin sarılıp taşındığı araçlar haline gelmiş vahim,acı,trajik bir tablo ile insanlar karşı karşıya bırakılmıştır.

Adeta her konuşması olay olan,bütün konuşmalarını kin ve nefret üzerine kuran islamı siyasallaştırarak toplumu baskı altına almayı hedeflemektedir.Her türden inanaç sahibinin varlığını inkar ederek,sunni egemenliği toplumda baskı unsuru olarak kullanma gayreti içerisindedir.Siyasal islamı,yine ortadoğuda iktdarları devirmek,al aşağı etmek,emperyalist efendilerinin çıkarları için elinden her geleni yapmaktadır.Ortadoğu'da yönetimleri devirmek ve müslüman iktidarar kurulması için  emperyalist güçler tarafından görevlendirilmiştir.

Ortadoğu coğrafyasında yaşanılan bölgesel savaşlarda,devrilen iktidarlarda,yaşanılan insanlık dramlarında,kitlesel göç olaylarında Türkiye'nin parmağının olduğu ortaya çıkmıştır.Ye men'de iktidarı devirmek için konteynerler içerisinde yakalanan silahlar,Libya'da iktidarı devirmek için silah sevkiyatı ve darbe girişimleri,Mısır'da Müslüman Kardeşler Örgütü ile keza ilşkilerde muhakkak Erdoğan'ın ve Türkiye'nin parmağına rastlamak mümkündür.

İŞİD artık tamamen Erdoğan ve MİT'in kontrolünde çalışan terör örgütüdür.Silah ihtiyacı karşılanan,cihatçıların geçişine sınırlarını sonuna kadar açan,tedavileri devlet ve özel hastahaneler de gizlice yapılan,eğitilip savaşa gönderilen...aklınıza ne gibi destek geliyorsa devlet tarafından sağlanmaktadır.Kitleler halinde savaştan kaçan,avrupaya ulaşmak için her türlü zorluklara katlanarak ölümüne dalgalarla boğuşan,ölen Aylan bebeğin,Muhammed bebeğin başına gelenlerden Erdoğan sorumludur.Sonradan tüm emperyalist gürüh ve Erdoğan'ın timsah gözyaşları artık inandırıcılığını kaybetmiştir.Suriye halkının ahını almışlardır.

Esad ile var olan dostluğun Esed durumuna getiren Suriye savaşında Erdoğan'ın ipliği pazara çıkmıştır.Suriye'yi yerle bir eden ''cuma namazını'' kılmayı düşündüğü,''kobane düştü düşecek'' Kürt ulusu'nun doğal ve haklı kendini yönetme iradesini ezmek için ''bedeli ne olursa olsun müsade etmeyeceğiz'' demesi ile bütün Erdoğan'ın planlarını bozan,Kürt ulusal güçleri,unutamayacağı yenilgi yaşatmışlardır.Kobanede ve dünyayı dize getiren İŞİD belasına karşı savaşan YPG ve Kürt ulusal güçlerinin mücadelesi insanlık mücadelesidir.

TC Devletinin yeni sultanı olan Erdoğan'ın amacı ve gayesi sarayda krallık inşa ederek , halifelik ilan etmek,şimdiki okul sistemini lağvederek mekke ve medreselerin yeniden kurmak, yetkilerin tek başına elinde toplanmasını istemektedir.Şimdiden halife meraklıları zaten ortada dolaşmaktadır.Ortaçağ zihniyeti ile Türkiye'yi adım adım islam cumhuriyetine doğru götürmek  istemektedir.Seçimler işte bu yüzden önemli olarak görülmektedir.2023 vizyon ve programının hedefleri arasındadır.Adı da islam cumhuriyeti olacaktır.Kimsenim kuşkusu olmasın.

ERDOĞAN  KESİN  OLARAK  YARGILANMALIDIR

Kabarık suç dosyası ile devletin tepesini ele geçirmiş olan Erdoğan basın,ordu,yargı,polisi kendine bağlı kılarak Türkiye'nin sultanı olmuştur.Erdoğan ilkin aydın,solcu ve bazı yazarları mağdur edebiyatı ile kandırarak iktidarını sağlamlaştırdı.Artık bugün kimseye ihtiyacı kalmadı.Hitler faşizmi ,nasıl nasyonal sosyalizmi kullanıp iktidara adım adım gelip yerleşmişse,AKP faşizmi de aynı şekilde kitlelerin duygu ve düşüncelerini kullanarak,sömürmüş iktidara oturmuştur.

Her seferinde iktidara ''seçimleri kazanarak geldik'',''millet bize yetki verdi'' demagojileri ile kitleleri kandırmasını iyi bilmiştir.Oysa bugün ortaya çıkan gerçeklik AKP'yi ele vermektedir. ''AKP'nin İngiliz,İsrail,ABD devletleri tarafından kurulduğu,bu devletlerin çıkarlarına evet dedikten sonra iktidara getirildiğini'' okuduk öğrendik.İsrail karşıtı oldukları algısı yaratılarak,gerek Türkiye'de,gerekse Ortadoğu coğrafyasında bir dönem başarılı da olundu.Ama bugün ortadoğu halkları uyanmış katil yüzünü,eli kanlı diktatör olduğunu acı deneyimlerden sonra öğrenmiştir.Bir dönem AKP yakınlığı ve Erdoğana sempati ile bakan dost olan Ortadoğu'nun tanınmış gazetecilerinden El-Arab Genel Yayın yönetmeni Cemal Kaşuki Erdoğan'ın gerçek yüzünü çok iyi açıklamaktadır. Erdoğan'ı ''acz sahibi,yalancı mum,dış güçlerin komplocusu'' olarak gören daha da ileri giderek ''arap ülkelerine komplo kuranların oyuncusu'' olarak görmektedir.

Abdülhamit'ten,Talat Paşa'ya sultan Erdoğan'a kadar hepsinin ortak olduğu ilkeler Devletin çıkarlarının korunması olmuştur.Bunun için halkların demokrasi ve özgürlük talepleri hep kanla bastırılmıştır.100 yıl aradan geçmiş olsa bile hepsinin söylemleri birbirine tıpa tıp benzemektedir. Ermeni soykırımında rol alan paşalardan.Abdülhamit Han ''kadın ve çocukları koruyan haindir'',Talat Paşa yine ''kadın da olsa çocuk da olsa kimsenin gözünün yaşına bakmayın'' demiştir.

Bugün de aynısını Erdoğan ''kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır'' sözleri ile hepsinin buluştukları noktayı göstermektedir. Erdoğan'ın analarımız,çocuklarımız,kardeşlerimiz için çekinmeden ölüm emirlerini verirken zamanı geldiği vakit yargılanacağı günleri hesaplamamıştır.''benim polisim nasıl sabrediyor'', diyerek Gezi direnişçilerini gözünü kırpmadan vuran polisleri savunurken ''talimatı kendisinin verdiğini'' katil olduğunu teyit etmiştir.Çocuk ölümleri ile dünyada birinci olan ,anaları meydanlarda yuhalatan bir sultana şimdiye kadar rastlanmamıştır.

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayları ile ''müslüman'' olduklarını ''haram yemeyen'' diye geçinenelerin gerçek yüzleri,ayakkabı kutularında gizlenen dolarlar ile ortaya çıktı.Erdoğan’ın oğlu ve bakanları ile ortaya çıkan konuşmalardan haksızca elde edilen dolarların ''sıfırlanması''talimatı veren Erdoğan suç üstü yakalandı.Mahkemelerde yargılanması gerekirken,ifadeye çağrılırken tersi durum yaşandı.Soruşturma yürütenler suçlu duruma düştü.yargılandılar.Görevlerinden alındılar.Soma ve Ermenek'te yaşamını yitiren yüzlerce maden işçilerinin sadece AKP patronlarının aşırı kar elde etmesi için,hiç bir önlem almadan ölüme gönderilmeleri hafızalarımızda daha taze olarak yerini korumaktadır.Ölümler için ''işin fıtratında'' var diyerek cinayetleri onaylamıştır.

Ülke dışında da siyasal islam,yeraltı faaliyetleri hiç durmadan devam etmektedir.Suriye'de,Yemen'de,Mısır,Libya'da hangi taşı kaldıracak olursak altından Erdoğan ile Türkiye çıkmaktadır.Suriye'de Türkmen'lere yardım adı altında gönderilen 2000 TIR dolusu yardım malzemesinin askeri mühimmat olduğu ortaya resimleri ile birlikte inkar edemeyecek şekilde çıktı.Hatay ve Adana'da savcılık kararıyla durdurulan MİT TIR'larının soruşturmasında mahkeme kayıtlarına geçen ifadeler gerçekleri ortaya çıkardı.Soruşturmaya uğrayan arama yapan  askerler şöyle dedi :''bu TIR ağzına kadar  silah dolu eğer açılırsa ,yarın hükümet düşer,yer yerinden oynar''.öyle de oldu ''takke,düştü,kel göründü.

21 Ağustos 2013 yılında Suriye'nin Guta bölgesinde düzenlenen saldırılarda sarin gazı kullanıldı.1300 kişinin öldüğü bu olayın sorumlusu da TC devleti çıktı.BM yetkililerinin Şam'da bulunduğu sırada gerçekleştirilen saldırıda olay Esad'ın üzerine yıkıldı.Asıl gerçekler bugün ortaya çıktı. Sarin gazının hammaddesi,Türkiye üzerinden İŞİD'e gönderildi.İŞİD katliamı gerçekleştirdi.İŞİD terör örgütünün liderlerinin Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konakladıkları,otellerde toplantılar düzenledikleri,eğitildikleri,sınırlardan serbestçe geçebildikleri,İŞİD yaralılarının hastahanelerde tedavi edildikleri..gizlenemeyen gerçeklerdir.İŞİD ile danışıklı döğüş içerisinde oldukları,Musul konsolosluğunda rehin alma olayından sonra elini kollarını sallayarak serbest kalmaları MİT'in tezgahladığı senaryolardan birisidir.

Yakalanan İŞİD militanlarının YPG hapishanelerinde itiraflarında anlaşılacağı üzere Erdoğanın artık kesin olarak savaşın baş kışkırtıcısı,İŞİD destekçisi olduğu ortaya çıkmaktadır.The Gardian'a konuşan İŞİD'liler ''Türk istihbaratının sağladığı silah desteği ile savaşıyoruz''''Silahlar Türkiye'den geliyordu'' diyerek Erdoğan'ın İŞİD'e karşı değil,destek verdiği ortaya çıkarmıştır.

Çözüm süreci adı altında yürütülen görüşmelerde amaç Kürt ulusal hareketini etkisizleştirme oyalama zaman kazanma saraya yerleşmek için Kürt oylarını elde etmekti.Kürt'lerin haklarının hiç bir zaman anayasal güvence altına alınmasını istemeyen,savaşa hazırlanan iktidar elinin tersiyle masayı devirmiştir.Çünkü krallığa giden yollar artık kapanmış,HDP engeli ortaya çıkmıştır.Özel güvenlik polisleri ile savaşı başlatan Erdoğan Kürt'lere savşı dayatmıştır.Nereden mi anlaşılmaktadır ?

90'lı yıllardan kalan özel savaş uygulamalarından hatırlayacağımız kol,bacak..kesme ile çekilen fotoğraflardan sonra bugün de aynı şekilde ölen kadın gerillaların çıplak fotoğraflarını internet ortamında yayınlayarak savaşı büyütmek,tahrik anlamına gelmektedir.Hiç kimsenin kabul edemeyeceği,hiç bir dinin,hiç bir müslümanın tasvip edemeyeceği bu uygulamalar savaş suçudur. Muhakkak yargıya intikal etmelidir.Bu yetmiyormuş gibi yaralı yakalanan tedavi edilmeyip bilerek öldürülen insanları arabanın arkasına bağlayarak çekmenin insan vicdanı,savaş ahlakı,dinle hiç bir alakası yoktur.Şehit olmuş,toprağa verilmiş,ebedi istirahatgahlarında yatan gerillaların mezarlarını dozerlerle tahrip etmek,parçalamak suçtur.Uluslararası mahkemelerde hesabını verme zamanı gelince iş işten geçmiş olacaktır.Yargıya intikal edilmesi gereken davaların başında bu vakalar gelmelidir.

 7 Haziran'da krallık dönemine son vermek isteyen Alevi,Ermeni,Kürt,Laz,Çerkez...halkları ve tüm muhalif kesimler bu 1 Kasım seçimlerinde Erdoğan'a AKP'ye gereken dersi verecek artık bir daha kendine gelemeyecektir.Ermeni halkının %90'ı tercihini geçen seçimlerde olduğu gibi, yine HDP'yi destekleyecektir.Bu arada saray yanlısı yalaka Markar Eseyan,Etyen Mahçupyan, danışman,köşe yazarının çabaları da istedikleri kadar teori üretsinler Erdoğan'ı çöküşten ve yargılanmaktan kurtaramazlar.

Halk güçlerine pervasızca saldıran Kürdistanı kan gölüne çeviren iktidarın uygulamaları toplumu ister istemez kamplara bölmüş aydınlık ile karanlık arasında tercihlerini yaparak gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır.Toplum Erdoğan'ın gitmesi ile kalmasını isteyenler olarak ikiye bölünmüş durumdadır.Erdoğan'ın basın ayağında köşe yazarı olarak geçinen Orhan Miroğlu,Cem Küçük,N.Alçıoğlu,M.Metiner...gibiler yazar,düşünen değil adeta tetikçilik, ihbar,tehdit ile sırtlarını saraya dayayarak suç işlemeye devam ediyorlar.Cem Küçük,Ahmet Hakan'a ''seni ezeriz'',N.Mengüye ''seni bitiririz'' diyebilmektedir.Mehmet Metiner ise haddini aşarak,Aydın Doğan'a ''haddini bilecek'',''onun tırnaklarını da dişlerini de sökeriz'' diyerek saraya yaranmaya çalışmaktadırlar.

Aydın olma sıfatını kaybetmiş,Erdoğan ve AKP etrafında fırıldak gibi dönen sadece milletvekili olmak için aşağılık duruma düşerek sarayın ve AKP'nin suçlarını aklamaya çalışarak soykırıma uğramış bir halkın insanı olarak celladın yanında yer almıştır.Aşağılıkta sınır tanımamanın,yaltakçılığın son halkası olarak AKP'yi ve onun temsil ettiği müslümanları,bunca olayı görmemezlikten geldikten sonra ,''dindar müslüman komşularımız ve haysiyetli osmanlı devlet görevlileri bizim dedelerimizi ölümden kurtarmışlardı.İşte o haysiyetli damarın bugünkü temsilcisi AKP'dir'' diyebilmektedir.Bu tespiti yapınca milletvekilliğini kazandı.

Saray'ın danışmanı Etyen Mahçupyan'ı televizyon kanallarında  bir ermeni olarak üzülerek izledik,tespitlerine ancak yazıklar olsun dedik.Şırnakta  ,sarayın özel polisleri tarafından infaz edildikten sonra panzerin arkasına bağlanarak çekilen Hacı Birlik'in ölümünde AKP'yi aklama,suçluyu koruma,toz kondurmama durumuna düşmüştür.AKP'nin tüm faşist uygulamalarından sonra artık suçu,cemaatin üstüne atma durumu artık sıkça görülmeye başlandı.Bu Erdoğan'ın en son başvurduğu yeni oyunlarındandır.Olayı ''AKP'li lerin değil,cemaatin işlediğini,AK Parti'nin  bilerek zarar göreceği bir işi yapmasının imkansız olduğunu'' söylemiştir.AKP'den ise Numan Kurtulmuş basın toplantısında ''olayın kabul edilir yanı yoktur''  diyerek kamuoyu baskısı sonucu, karşı çıkmış,bizim Etyen Mahçupyan cemaatçileri suçlamıştır.İşte bu yüzden Erdoğan kendisine sarayda özel bir oda muhakkak tahsis edecektir.

İnsan hakları savunucuları,Baro başkanları,çağdaş avukatlar Erdoğan'ın başbakan ve cumhurbaşkanlığı  döneminde akıtılan kanların,ölen işçilerin,çocukların,mazlum kürt köylülerin,Gezi direnişinde kaybettiklerimiz,sakat kalanlarımız,buldozerlerle dağıtılan mezarlıklarımız,panzer arkasında sürüklenen insanlık ve tüm insanlık değerlerini ayaklar altına alan ortaçağ zihniyeti ile Türkiye'yi hızla karanlığa sürükleyen Erdoğan'ın uluslararası mahkemelere,lahey adalet divan'ına yargılanması için başvuruları bugünkü toplumun acil olarak istek ve talepleri arasındadır.

Çeşitli milliyetlerden ezilen halklar ve kürt ulusu sizden bunu beklemektedir.Vakit çoktan gelip de geçmiştir.

ERDOĞAN 'IN  VE   AKP'NIN  SON  KULLANIM  TARİHİ  1  KASIM '  DIR.

 

45449

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar