Pazartesi Haziran 17, 2024

Ortadoğu'da Öcalan'ın rolü ve Demokratik Konfederalizm‏

Hegemonik güçlerin BOP projesi türlü türlü kaos politikalarının uygulamaya alınmasıyla devam ediyor.

Ezici çoğunluğu İslam olan coğrafyaya her ne kadar oryantalistlerin esaslarıyla yaklaşsalar da reçeteleri yine -ama sapmaya uğrayan- İslam üzeri oluyor. Bu politikalarını yürütebilmek için de islam soslu şahsiyet ve hükümetleri görevlendiriyorlar. Tabi bunlar para, güç ve iktidar için ya objektif ya da subjektif anlamda efendilerin köleleri olarak hizmette kusur etmiyorlar. İşte Muaviye İslamı, Ilımlı İslam ve Radikal İslam formulasyonlarından her hangi biri başarıya ulaşsın diye de kendi öz politikaları olmayan bu tarz hükümetler kullanılıyor. Bu devlet ve/veya hükümetler ki ülkelerindeki istismar edilecek mutsuz çoğunluğu konsolide etmeye yarayan birer araç olmaktan kurtulamıyorlar.

Tüm bunlardan dolayı da Ortadoğu hiç bir şekilde bir düzene evrilemiyor ki kaos, son İslam peygamberi olarak bilinen Hz.Muhammed'in ölümünden sonra başlıyor. 

Hegemonik güçler Ortadoğu'da ciddi bir çıkmazdalar; ondandır ki kimyasallar ile yıkanan elleriyle tuttukları tüm dallar kuruyarak bir bir kırılıyor. Zevahiri kurtarmak da kendini yeni peygamber ilan edenler sayesinde oluyor ki bu durum hegemonlara can suyu katıyor. Böylelikle Ortadoğu sahasında müthiş kısır döngüler kaosu örgütleme ve yönetmekten ileri gidemiyor.

Oysaki Ortadoğu'ya kalıcı bir sistem İslamiyetin ilk yıllarında deneniyor ve tüm inanç ve halkların bir arada yaşayabileceği "Medine Sözleşmesi" çok kısa da olsa bir çözüm gücü halini alabiliyor. Bu çözümü de on yılı aşkındır geliştirdiği yeni paradigmada Demokratik Konfederalizm perspektifiyle Kürt halk önderi ve düşünce insanı Sayın Abdullah Öcalan öneriyor. Yine geçenlerde, 21 yıl Londra'da sürgünde kalan ve Arap baharı sonrası Tunus'a dönen İslami Hareket'in önder iki kurucusundan biri olan Gannuşi ayağının tozuyla: "Siyasal İslam'ı bırakıp Demokratik İslam'a geçiyoruz" diyerek Öcalan'ın önerisine dikkat çekiyor. Bu düşüncenin  kendisinde Londra'da şekillenmesi de dikkatlerden kaçmıyor! 

Kimbilir belki hegemonlar Demokratik İslam'ın Ortadoğu'da da uygulanabilirliği üzerinde duruyorlardır! Herşeye rağmen Gannuşi'nin bu çıkışı yerinde ve zamanındadır.

Yaşananlar ile Öcalan'a tarihinde rastlanılmamış ağırlaştırılmış bir tecrit uygulanmasının zamanlaması anlaşılabiliyor. Hegemonlar sadece Ortadoğu'da değil İmralı'da da zorlandıkları bir savaş yürütüyorlar. Ondandır ki Öcalan susturulmak isteniyor ve o olmadan bir çözüm amaçlanıyor. 

Şimdilik AB formülasyonu ile Ulus-Devlet paradigmasindan sıyrılmak isteyen Hegemonik güçler Ortadoğu'nun bu sistemde kalması için tüm çirkinliklerini makyajlayarak güzelmiş gibi gösterebiliyor ve denenmiş ama başarısız bir sistemi bir yüz yıl daha burada hakim kılmak istiyorlar. Hegemonların İŞİD ve benzeri örgütleri laboratuar ortamında yaratarak Ortadoğu sahasına sürmesi ve çözüm için mezhep çatışmalarını hazırlaması coğrafya ülkelerini oyalama ve kendi sistemlerini oturtmaktan başka bir anlam da taşımıyor.

Diğer yandan Kürtler üçüncü çizgi olarak Dünya sisteminde yer alabilmek için günden güne devleşerek amansız bir savaş veriyorlar. Bağımsızlık, yani adalet, eşitlik ve özgürlüğün yaşanacağı sistemin Ulus-Devletten değil Öcalan'a ait olan Demokratik Konfederalizm perspektifiyle oluşturulacak sistemden geçtiğini bugün bütün dünyaya gösteriyorlar.

Evet! Öcalan bu öneriyi sadece Kürdistan ve Türkiye için değil aynı zamanda Ortadoğu ve Dünya için de yaptı. Öcalan Türkiye, İran, Irak ve Suriye'ye daima: "Biz kendi aramızda çözmezsek hegemonlar, en uygun projeyi dahi kendilerine benzeterek bir çözüme giderler" demişti. 

Demokratik Konfederalizm Ortadoğu ve Dünya sistemi için önümüzdeki yıllarda çok tartışılacağa ve bu tartışmaların merkezinde de tartışmasız bir şekilde Öcalan olacağa benziyor. Bunun için de Kürt hareketi, dostları ve bizlere çok iş düşüyor ve Öcalan'ın sadece Kürt sorunu değil tüm sorunlarda baş müzakereci olarak muhatap alınabilmesinin koşullarını yaratmalıyız. Barış'ın anahtarının Öcalan'da olduğunu ve bunun da Öcalan'ın özgürlüğünden geçtiğini anlatabilmeliyiz.

61007

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

“KORKU KITASI” AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN FELSEFESI

 

Sayfalar