Pazartesi Haziran 17, 2024

Oğlum(uz) ölümsüzdür (*)

“ve hiç istemedim seni unutmak.”[1]

“ve biz pimi çekilmiş yürekle/ dalmıştık karanlığın ortasına/ dilimizde kurtuluş türküleri mataramızda ab-ı hayat/ ve düşerken/ özgürlük renginde bir gülüş vardı yanağımızda,”[2] haykırışını anımsatıyor bize hep…

Dal gibi, civan mert bir delikanlıydı; bakmaya kıyamadığım(ız), gözümüzden esirgediğim(iz) oğlum(uz)du

Ve birgün, bize “Öldü” dediler.

Elimizin ayağımızın canı çekildi; donduk kaldık, kaskatı.

Ahmet Telli’nin, “Bazen üşümek yanmaya eştir/ Sevmek en güzel şarkıdır/ Seni özlemek en kötü zamandır,” dizelerini terennüm ederken; ağlamadık; O da, arkasından gözyaşı dökmemizi istemezdi.

Etimiz, dişimiz, tırnağımız  kerpeten ile parça parça sökülürcesine yaşadık acıyı…

* * * * *

‘Zincirleri Kıracak Olana’ başlıklı dizelerinde, “Eğer bir gün/ Çıkıp gidersen dağlara/ Yüreğini sıkıştırıp/ Bilincini karartma/ İleriye bak/ Yıldızlara/ Güneşe/ Hep ileriye doğru akan ırmaklara,” diyen oğlum(uz) Ökkeş Karaoğlu, 1996 Ölüm Orucu sürecindeki şiirinde, “Komün kokulu baharlar”dan söz etmişti.

‘Yel Dağı Destanı’nında, “kararlıydık./ çünkü bir partizandık”, vurgusuyla “yüreğimizi saran/ iflah olmaz bir sevdadır./ ki bu sevda uğruna/ yeniden düştük yollara./ vurduk dağlara,/ her seferinde/ ihanete vura vura/ yeniden tutuştuk kavgalara,/ ki daha nice kavgalara tutuşup,/ nice destanlar yazacağız/ umut yüklü yarınlara,” diye haykıran O; “Komün kokulu baharlar”ın baş eğmez, teslim alınamayan isyancı çocuğuydu; evladımızdı.

16-17 Haziran 2005’te Dersim’in Mercan Dağı’nda, napalm bombalarıyla katledildi; parçalanan bedeni tanınmaz hâle gelmişti 16 yoldaşı; Cafer Cangöz, Aydın Hanbayat, Okan Ünsal, Ali Rıza Sabur, Alaattin Ateş, Cemal Çakmak, Berna Saygılı Ünsal, Kenan Çakıcı, Taylan Yıldız, İbrahim Akdeniz, Binali Güler, Dursun Turgut, Gülnaz Yıldız, Ahmet Perktaş, Ersin Kantar ve Çağdaş Can ile birlikte…

Antep’in İslahiye ilçesine bağlı Kabaklar Köyü’nde toprağa verildiğinde 34 yaşındaydı…

Kısacık ömrüne büyük bir mücadeleyi sığdırmıştı: 17’lerdendi Antepli Ökkeş Karaoğlu, Yel Dağı’nda doğaya karşı direnen gerillalardan biriydi. Bilinir: Yel Dağı’nda, 21 Ocak-10 Şubat 1993 tarihleri arasındaki çetin kış koşullarında 6 TKP/ML gerillası donarak yaşamını yitirmişti. Hayatta kalanların ise parmakları eksilmişti gün geçtikçe. Donmamak için kan akıtmaları gerekiyordu ve birer birer kesiyorlardı parmaklarını. Ökkeş Karaoğlu’nun da iki ayağının parmakları kökten kesilmişti. Sadece bir ayağında, serçe parmağının yarısı duruyordu. O direniş ardından yurtdışına çıktı; ama ilk fırsatta tekrar ülkenin yolunu tutarak aktif mücadeleye devam etti. Tekrar tutsak düştü.

1995 yılında “örgüt üyeliği”, “polis aracına silahlı saldırı” ile “jandarma karakoluna baskın” yapmak suçlamaları ile 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu kez de 19 Aralık Katliamı ve ölüm oruçları bekliyordu onu. Edirne F Tipi Cezaevi’nde 3 ay açlık grevi yaptı. Doğaya karşı bedenini savunan Ökkeş Karaoğlu, şimdiyse hayatta tuttuğu bedenini silaha dönüştürüyor; ölüme yatırıyordu. Israrla, kararlılıkla sürdürdü ölüm orucunu…

Açlık grevi sırasında, beyninde oluşan ağır hasar nedeniyle 2001’de salınıverdi.

Bursa Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü’ni 4’üncü sınıftan terk eden Karaoğlu’nun ‘Ustamın Oğlu’[3] başlıklı bir yapıtı ve şiirleri[4] vardı.

* * * * *

Miguel de Cervantes’in, “Kuru pantolon ile balık tutulmaz,” saptamasını doğrulayan bilge bir eylemci ve Konfuçyüs’ün, “Dağı yerinden oynatan adam küçük taşları taşıyarak başlar,” sözündeki üzere yüzünü dağa yöneltendi… Doğrularının peşinden inatla yürüdü. İlke ve inançlarından ödün vermedi. Bedel ödemeyi göze alarak yaşadı.

Ayrıştırıcıdan çok, birleştirici olanları konuşur ve öne çıkarırdı.

Bilinçli, coşkulu, yürekliydi. İbo’nun yoldaşı ve komünizm kavgasının değerlerindendi.

İş bu nedenle de ölümsüzdü!

“Ölümsüzlük mü?” demeyin…

Evet, evet tam da öyle! Kolay mı? Ölümsüzlük, insan(ın) hayatını, ütopyalara adamasıyla olasıdır; Adolfo Bioy Casares’in, “Öyle sanıyorum ki, ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa, yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu,”[5] saptamasındaki üzere…

* * * * *

“Bedenin ölümsüzlüğü”nü tartışmıyoruz. O değil sözünü ettiğimiz. Hayatın “ölüm” denilenden sonra da devamı durumudur altını çizdiğimız.

Yani insan(lık) tarihinin en dinamik ve yaratıcı kavramıdır; yaşamın hiç sona ermeyen sürekli varoluş hâlidir ölümsüzlük.

Hasılı tarihe geçmektir; kalıcılıktır; Azrail(ler)i öldürmektir.

Özveriyle ulaşılabilecek bir durumdur; yaptıklarından, yaşama kalandır. Hiç bir şekilde ölmemektir, öldürülememektir ölümsüzlük.

“Ölümsüzlük”, deyip geçmeyin: O, bedeli ödenmiş bir yaşamla yaratılan durumdur; yaşamın bir parçasıdır.

Özetle ölümsüzlük, “ölüm” denilenden sonrasına içkindir. Yok olmamaktır. “Taraf seçme totalitarizmin çok açık bir örneğidir,”[6] diyen Gündüz Vassaf gibi anarko-liberallerin kavramasının mümkün değildir belki,[7] ama kahramanlar ölümsüzlüğe mahkûmdur.

O, yaşamın yarınlarla çoğalmasıdır; başkaldıran-teslim alınamayan-vazgeçmeyen insan(lık)ın sahip olduğu şeydir.

* * * * *

Burada bir parantez açıp eklemeden geçmemek gerek: Yiğitçe, yaşadıklarının hakkını vererek ölmesini bilmeyen, kötü yaşamış demektir. Çünkü ölüme anlam ve değerini veren yaşadıklarımızdır. Aslında korkunç olan ölüm değil, yaşamadan ölmek, yok olup bitmektir…

Ölümün ne olduğuna ilişkin yanıt; nasıl ve niçin yaşadığına, ne yaptığına ve yapmadığına bağlıyken; sonsuz yaşama, ölümsüzlüğe karar veren, “ölüm” denilenden korkmaz.

Aslı sorulursa Yahya Kemal Beyatlı’nın, “Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi/ Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi,” dizelerindeki üzeredir mesele…

Yani Herakleitos’un, “Bir ölüm şanlı olursa, en büyük ödülünü kazanmış demektir,” sözündeki veya Nâzım Hikmet Ran’ın, “Memleket mi, daha uzak/ Gençliğim mi, yıldızlar mı?/ Bayramoğlu, Bayramoğlu,/ Ölümden öte köy var mı?” dizelerindeki gibi…

Böylesinin ne demek olduğuna tarih -yeterince- tanık ve taraftır…

Mesela Cihan Alptekin’in, “Ana, tüm bunları bilerek ve inanarak yaptım. Tek düşüncem devrimci halk hareketinin selameti, sağlıklı gelişmesidir. Sana açıklamayı görev bildiğim bir durum daha var. O da bu kavga içinde hayatımın önemli olmadığıdır. Benim ve gerilla arkadaşlarımın tek düşünce ve hedefi hareketin zafere ulaşmasıdır. Gelecek bizimdir. Tarihi zafer bizim olacaktır. Benim mutluluğum hareketimizin başarısı olacaktır. Varsın düşmanlarımız ölüm cezası versinler, ölüme kadar hapsetsinler. Ne çıkar. Sonunda zafer bizim olacaktır. Ana biz ne çılgınız ne de maceraperestiz. Baskı ve zulüm altındaki bir kurtuluş davasının öncüleriyiz”; veya İbrahim Kaypakkaya’nın, “Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor. Belki biz olmayacağız. Ama bu çelik aldığı suyu unutmayacak”; ya da 31 Mayıs 1971 Nurhak’ın da Sinan Cemgil’in, “Esas siz teslim olun!” ve 30 Mart 1972 Kızıldere’sinde Mahir Çayan’ın, “Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik!” haykırışlarındaki kararlılık gibi…

Evet, böylesi W. Goethe’nin, “İnsanlık bizim ölümsüz ereğimiz,” diye tarif ettiğidir…

Ölüm değil; ölümsüzlüktür…

* * * * *

Komünizm davası için kucaklanan ölümsüzlüğün, tanrıyı/ tiranları öldüren insanî bir adım olduğunu kanıtlayan oğlum(uz) Ökkeş, Pablo Neruda’nın, “dünyaya birçok kez gelmişim/ yok olmuş yıldızların dibinden/ ellerimde tuttuğum/ ölümsüzlük bağlarını dokuyarak/ şimdi öleceğim yeniden/ vücudumu örten toprağa sarınarak,” dizelerindeki “gerçekçi olup imkânsızı isteyen” ölümsüzlerdendi…

 Kolay mı? “Umulmayanı ummazsan, onu bulamazsın. Çünkü onu arayıp bulması zor ve zahmetlidir” diyen Herakleitos’un da işaret ettiği üzere umut, umulmadık olanın kudretidir ve “gerçekçi olup imkânsızı istemeyi” gerektirir; oğlum(uz) da bunu yaparak ölümsüzleşti…

1 Haziran 2017  İstanbul.

N O T L A R 

[1] Veysel Çolak, “Deli Bolşevik”.

[2] ‘İleri’ Albümünden bir Grup Yorum parçası.

[3] Ökkeş Karaoğlu, Ustamın Oğlu, Kardelen Yay., 2012.

[4] Fehmi Uzal-Halil İbrahim Özcan, 1980 -1990 Cezaevi Şiir Antolojisi, Sorun Yay.-Melsa Yay., 1992.

[5] Adolfo Bioy Casares, The Invention of Morel, Çev: Ruth L. C. Simms, New York Review Books, 2003… https://books.google.com.tr/books/about/The_Invention_of_Morel.html?id=eapOHBssLSMC&source=kp_cover&redir_esc=y

[6] Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü, İletişim Yayınevi, 2012, s.127.

[7] Zırvalarda şunlarda kayıtlı:“Çağrı’ları ne olursa olsun, kahramanlar kaçınılmaz olarak ve ister istemez, totalitarizmin güçlerine hizmet ederler. Baskı güçlerine karşı çıkan bir kahraman, kahraman hüviyetinden ötürü, bizatihi bir baskı aracıdır. Böyle bir kahramana örnek olarak Spartaküs’u gösterebiliriz. Başkalarını ancak ölüme götürmüştür. Spartaküs’un idamıyla Romalı güçler, asi güçleri yok edebilmişlerdir. Spartaküs gibi, Che gibi kahramanlar kurulu düzenin gereksinmelerini karşılarlar. Kışkırtıcıdırlar. Renkli kişilikleri, uzlaşmacı olmayan tutumlarıyla, sömürülenlere çekici görünürler. Sömürülenlerden birkaçı (kahramanın çağrısı üzerine) kahramanın ardına takılır. Sonunda hepsi birden yok edilir.” (Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü, İletişim Yayınevi, 2012, s.83.)

“Devrimci deseniz, dünyanın en meşhur devrimcisi de Che. O Che ki Küba Devrimi’nden sonra ülkesinin merkez bankası müdürü olur. Bankanın bastığı paralara imzasını atar. Sıkılınca başka ülkelerde devrim yapmaya kalkışır. On altı yoldaşıyla Afrika’ya, Kongo’ya gider. Dillerini bilmediği, kültürlerini tanımadığı insanlarla silahlı ayaklanmaya kalkışır. Tutmayınca Afrikalılara tembel der. Bolivya’da silahlı devrim yapmayı dener. Nice insanın kanına girer. Gelin görün ki günümüzün kahramanlarındandır.” (Gündüz Vassaf, “Devrim, Şiddet ve İnternet”, Radikal, 17 Nisan 2011… http://www.radikal.com.tr/yazarlar/gunduz-vassaf/devrim-siddet-ve-internet-1046447/)

Temel Demirer - Sibel Özbudun 

45827

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Temel Demirer

Elbette H A Y I R !!! / Ermeni Devrimciler

16 Nisan'da  Anayasa değişikliği için yapılacak Referandum oylaması tarihi önem taşıyor. Sandığa atılacak her HAYIR oyu,yeni dönemin başlangıcı için Hayırlara vesile olacaktır.

Tek adam olan her şeyin Reis tarafından karar altına alındığı,diktatörlük döneminin oylamasına gideceğiz.''Seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız,seni başkan yaptırmayacağız''diyen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın tarihi konuşmasından oldukça etkilenen Erdoğan çareyi cezaevine atarak bulmuştur ama bu yol da çözüm olmamıştır.

Altın eller ile kanlı eller -3-

Res ül Ayn kampı: Bağdat Demiryolu hattında bulunduğu için önemli konuma sahipti. Çeçenlerin daha çoğunlukta olduğu yerleşim alanları vardı. Kaymakam Yusuf Ziya Bey katliam görevini yerine getirmediği için görevden alınmış, Çeçen göreve getirilmişti. Naim Efendi, Meskene’ye (Emar) gelmeden önce Res ül Ayn'da reji katibi görevinde bulunuyordu. Naim Efendi kamptaki durumu şöyle aktarıyordu. ''…O geceyi hiç unutmayacağım... Ama kışın bu iş zordu, nitekim gecenin derin sessizliğinde soğuktan ve açlıktan can çekişenlerin iniltileri duyulmaya başladı.

Sınıf mücadelesinde önderlik sorunu

Mevcut tarihsel süreçte dünya çapında sömürenler/sömürülenler, ezenler/ezilenler, yönetenler/yönetilenler arasındaki çelişkiler çözülmediği gibi giderek daha üst boyutlara tırmanıyor. Bu durum sadece geri kalmış ülkelerde değil, aynı zamanda uluslararası finans kapitalin ve onları temsil eden iktidarların egemen olduğu ülkelerde de kendisini hissettiriyor. Emperyalist ülkelerde de sistemin ürettiği sorunlara -düzen içi- müdahale edemiyorlar. Bunun sonucu oluşan ekonomik ve sosyal kriz varlığını devam ettiriyor. Giderek siyasal krizi de beraberinde getiriyor.

Hukukun üstünlüğü mü? Üstünlerin hukuku mu?

Her toplum, içinde taşıdığı çelişkilerin niteliğine uygun bir siyasal alanı, tarih sahnesine çıkarır. Her siyasal oluşum, grup, örgüt veya parti, içinden çıktığı toplumun özelliklerini yansıtır. Sınıflardan oluşan toplum gerçeği, bu siyasal organizasyonlarda da yansımasını bulur. Bundandır ki, ilkel toplumdan feodalizme oradan da kapitalizme, siyaset sahnesinde karşımıza çıkan özneler farklılık arz eder. Bu, hem ezilenler cephesinde böyledir hem de egemenler açısından. Öyleyse her sınıf, niteliğine uygun bir örgütlenmeyle tarihsel yolculuğunu bugüne taşımıştır.

Başkanlık sistemine ve yeni anayasaya niçin HAYIR diyoruz?!

AKP tarafından dayatılan başkanlık sistemi ve yeni anayasa için yapılacak referanduma az bir süre kaldı. Uzun bir dönemden beri egemen sınıfların merkezi kesiminin temsilcisi olan AKP-Ordu-MHP kliğince dayatılan bu referandumun amacı, çeşitli milliyetlerden emekçi sınıflar ve Kürt ulusu üzerindeki faşist baskı ve tahakkümün daha üst boyutlara tırmandırılmasıdır. 15 Temmuz'da başarılı olamayan darbe girişimini 20 Temmuz 2016 darbesiyle süreci, kendi lehlerine çeviren AKP-Ordu kliği önceden tasarladıkları başkanlık sistemi ve yeni anayasa taslaklarını açıktan gündeme getirmişlerdir.

Safsatalar ve gerçekler!

Bir sorunu anlamak için kendi gelişimi içinde çok yönlü incelenmesi, dışsal ve görünürde olana değil temeldeki “hareket ettirici güçlere” bakılması gerekmektedir. Bu diyalektik yöntemdir. Bunun dışındaki tüm yöntemler boş, asılsız, temelsiz söz niteliği taşır. Yani yanıltmaca ve bunu yöntemleştirme anlamına gelen safsata olur. Safsatanın mantıkta çeşitli biçimleri saptanmıştır. Bu biçimlerden biri –ki konumuzu oluşturan- sorunları bilerek birbirine karıştırmak ve böylelikle istediğini elde etmektir. Bunun ayrıştırılamadığı durumlarda safsatalara kanılır ve yanlış bir yöne girilir.

Darbeciliğin dayanılmaz hafifliği ya da “yemişim tüzüğü” rahatlığı!

Her siyasal hareket, belli bir program çerçevesinde ve onun işleyişini düzenleyen bir tüzük üzerinde yükselir, inşa edilir. Program hareketin azami ve asgari hedeflerini, yaşadığı toplumu nasıl tanımladığını anlatırken tüzük ise hareketin iç işleyişini ve uyumunu düzenler. Bir yanıyla tüzük vücudun organları arasındaki etkileşimi ve ahengi sağlayan sinir sistemi ağı ve onun çevrelediği damarları tarifler. Program, siyasal hareketin yol haritası ise tüzük de bu yolda ilerleme iddiasındaki öznenin karakterini anlatır.

Vurulacağı söylenen bir Partizan okuru yazdı: “Hizipsavarların trajikomik öyküsü”

Kolektifimiz içerisinde uzun bir süredir devam eden iç tartışmalar son dönemlerde kamuoyuna yönelik açıklamalar ile iyice açığa çıkmış, bu açıklamalar ile iç tartışma olmanın dışına çıkarak, bazı yoldaşlarımız tarafından kendileri gibi düşünmeyen alanlara dönük karalama-manipülasyon kampanyasına dönüşmüştür. Öyle ki, kolektif içerisindeki kadrolar-sempatizanlar tarafından ideolojik-politik bir hatta yürütülmesi gereken tartışmalar, kitleye ya yalan-yanlış bilgilerle ya da demagojik söylemlerle “duyurulmuştur”.

İzmir Partizan; Politik çalışmalarımıza yoğunlaşmak en iyi cevaptır!

 "Bir süredir kurumumuzu şu veya bu şekilde meşgul eden tartışma, kaos ve krizin şiddetle birlikte boyutlanarak geldiği nokta gündemimizi meşgul etmeye devam ediyor.

Yaklaşık 1 ay önce tekabül eden bir sürede  İstanbul'un Aksaray ve Kartal bürolarımız çete vari bir şekilde gasp edilmiş, muhabirlerimize şiddet uygulanmıştı. Aynı şekilde Dersim ve Erzincan irtibat bürolarımıza yönelik de saldırı ile birlikte gasp edilmek istenmiş, muhabirlerimiz tehdit edilmiş edilmek istenmiştir. Bu gaspçı tutumun son örneği de gazetemizin İzmir irtibat bürosuna yönelik olmuştur.

Kırklareli’den Tutsak Partizan “Belki de bu yaşananlar bıçak sırtındaki güzergaha girmenin fırsatıdır”

Merhaba yoldaşlar

(…)

Gazetemizin bürolarını basıp, talan eden ve arkadaşlara şiddet uygulayanlar, içinden geldikleri, ürünü oldukları anlayışın sadece kendini ürettiğini ve başarılı olacaklarını zannediyorsa yanılıyorlar. Daha önceki darbecilerin, kaçkınların, oluşumcuların vb.lerinin soyundan geldiklerini ve aynı anlayışın ürünü olduklarını unutmamaları gerekiyor. Ve onların yaşadığı akıbet/gelecek, tarihin çöp sepetindeki yerleri onları bekliyor olacak.

Tekirdağ 2 No’lu F Tipinden Tutsak Partizanlar “Devrimcilerin tarzları karakterlerini yansıtır”

Sevgili Özgür Gelecek çalışanları;

Öncellikle, sizleri coşkuyla kucaklıyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Özgür Gelecek’in 122. sayısından öğrendiğimize göre gazetemizin Dersim, Erzincan ve Merkez büroları bir gerekçe ile basılmış. Merkez büromuzun basılması sırasında iki çalışanımız darp edilmiştir. Öncelikle şiddete maruz kalan arkadaşlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayfalar