Pazartesi Haziran 17, 2024

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Aslında bu konuda yazı yazmayı da düşünmüyordum. Ancak İran'da idam riski altında bulunan Saman Nasim hakkında yazdığım yazıya gelen bir yorum beni bu konuda birkaç şey söylemek zorunda bıraktı.

Makaleyi Odatv'de okuyan M. Kemal Demir adlı kişi, "Kürtlere küfür eden bir sitede Kürtlere laf atarak mı siyaset yapılır? Kusura bakma ama Mehmet Metiner'in bile altındasın,"diye bir yorum yazmış.

Mehmet Metiner adlı işbirlikçi bir paçavraya benzetilmek eleştiri değil, ağır bir küfürdür. Çünkü Mehmet Metiner avcı keklik cinsindendir, bu düzenin (AKP'nin) tetikçisi, çanak yalayıcısı, besleme bir kişiliktir. Bense İdeolojik olarak bu düzenle tam bir kapışma halindeyim. Düzenin göz kamaştıran nimet bahçelerine gönlümün kapılarını kapatarak bir onur kavgası yürütüyorum. Ve hem yazdıklarım, hem de pratiğimle geride düzgün bir hayat hikâyesi bırakmak istiyorum.

İstesem pekâlâ milletvekili olabilirdim; şimdi beni Odatv ile vurmak isteyenler de o zaman hayranlıkla gözlerimin içine bakar, avuçlarının içi çatlarcasına alkışlarlardı. Milletvekili olurdum olmasına ama, ben, artık ben olmayacaktım. Kendimi halkı kandırmış gibi hissedecek ve kendimden hep utanacaktım. Geçmişte belki tarih bilincinin zayıflığı, belki de zaafları nedeniyle, nice olmaz hayallerle gittiği Meclis'in halka değil sadece hanedanlara ve militaristlere hizmet ettiğini görüp hayal kırıklığına uğramış biri olarak, halkla kedi fare oyunu oynanmasına artık alet olamazdım.

Geçelim bunu… Dikkatimi çeken bir tuhaflık var: Beni Odatv ile vurmak isteyenlerin hepsi Odatv okuyor. Hem de günde birkaç kez tıklayarak! Çoğu da bunu itiraf ediyor. Odatv onlara serbest, bana ise yasak! Ne adalet değil mi?

Uzun zamandır bana karşı bir yıpratma kampanyasının sürdürüldüğünü biliyorum. Umurumda da değil. Düşününce, bu linçin biraz da doğal ve mecburi olduğunu görüyorum. Çünkü bu linç kampanyası ve yazılarıma uygulanan kör ambargo olmasa, Kürtlüğün ballı kaymaklı sofrasından beslenenlerin huzurunu kaçırmış olacağım. Pislikleri halının altına süpürmüyor, "Kral çıplak,"diyorum. Ve arı kovanına çomak sokarak kimilerinin rahatını kaçırıyorum.

Toparlarsak… Odatv'de yazıyor diye beni karalayanlar sadece Odatv' ye yazmadığımı çok iyi biliyorlar. Yazılarım maskelerini düşürdüğü için telaşlanıp yalana sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Oluşturduğum bir medya havuzu var, yazılarımı internetten o havuza atıyorum. İsteyenler yayımlıyor, istemeyenler de bir tuş darbesiyle siliyorlar. Bu nedenle Odatv'de çıkan yazılarım başka pek çok sitede daha yayımlanıyor.

Odatv'nin de içinde olduğu o havuzda, yandaş Kürt ve Türk medya kuruluşları da var. Uyguladıkları utançlı ambargo bir gün gecikmiş itiraf ve özeleştiri konusu olur diye yazılarımı onlara da gönderiyorum.

Kaldı ki Odatv'ye özel olarak da yazabilirdim. Kemalist ve Kürt düşmanı diye eleştirilen Odatv, benim, 'Yayımlamazlar,'diye düşündüğüm çok sert yazılarımı dahi gözü kara bir cesaretle yayımladı. Bunu beni çok sevdikleri veya düşüncelerime katıldıkları için değil - okurlarının sert tepkilerine rağmen- düşünce özgürlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarından, ilkeli ve tutarlı duruşlarından dolayı yapıyorlar. Demokrat olmak işte böyle bir şeydir.

Örneğin içinde defalarca Kürdistan adı geçen birçok yazımı yayımladılar. Örnek mi istersiniz? İşte ÖZGÜRLÜK İÇİN REFERANDUM ÇAĞRISI başlıklı yazı, işte Türkiye ve Kürdistan federasyonlarını işleyen EMEKÇİ HALK CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ ANAYASASI, İşte BEN MEHMUD AVDO'YUM yazısı ve internetten bakılabilecek daha birçok yazı… Acaba hangi güdümlü Kürt ve Türk medyası dillerinden düşürmedikleri o düşünce özgürlüğü adına, kendilerine aykırı gelen bir yazıyı Odatv gibi yayımlama tutarlılığını sergileyebilir? Buna bir tek örnek verebilirler mi?

Daha geçenlerde, SİZ HİÇ TABUTA KONULDUNUZ MU, başlıklı bir makale yazdım. Makale Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birer zindana dönüşen cezaevlerini anlatıyordu. Normal şartlarda bu makalenin -bildik çizgileri nedeniyle- yazılı ve görsel Kürt medyasında geniş bir yer alması düşünülür, değil mi? Ama öyle olmadı. Ambargo giyotini yazıyı katledip çöpe attı. Peki ya PJAK'lı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilen Kürt genci Saman Nasim için yaptığım o sınırda nöbet çağrısı! Yandaş Kürt medyasının şu komik haline bakın ki, Kürt düşmanı olmakla suçlanan Odatv bu çağrıyı günlerce ekranda tutarken, onlar bu genç adam sanki hırsızlık suçundan idam cezası almış gibi yazıya tek satır yer vermediler! Buna lütfen siz vicdan sahipleri bir ad koyun!

İşte güdümlü Kürt ve Türk medyasının çöpe attığı bu yazılara Odatv ve bazı Kürt siteler yer verdi. Yoksa suya yazılmış olacaklardı.  

Hayatın defalarca doğruladığı bir gözlemimle yazıyı bitireyim: Hiç kimseye kötülüğüm dokunmazken, bana düşüncelerim nedeniyle kin besleyip, nefret ve öfkeyle saldıranlar nedense hep devlet bağlantılı çıktılar. Abdullah Öcalan'ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu'nda beş yıl

boyunca MİT'e servis yapan ajan İrfan Dündar bunlardan sadece biridir. Tutuklandığımız dosyaya giren bir telefon konuşmasında bana ettiği küfürlerin bini bir para...

Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan avukatlar operasyonunda MİT ajanı olduğu ortaya çıkmasa İrfan Dündar bugün milletvekili veya büyük bir kentte belediye başkanı olacaktı. Bu bir Kürt trajedisi mi, yoksa komedya mı, siz karar verin!    

Güneşi balçıkla sıvamak nasıl beyhude bir çaba ise, beni Odatv ile vurmak isteyenlerin çabaları da boşunadır. Önemli olan benim ne yazdığım ve tarihe nasıl not düştüğümdür. Bilgi ve proje dağarcıklarında bir şey varsa dedikoduyu bırakıp düşüncelerimi tartışsınlar.

Önemli Not  : Google'da, Özgürlük İçin Referandum Çağrısı başlıklı makalem ile http://site.emekcicumhuriyetlerbirligi.org/ sitesine bakmadıysanız hemen şimdi tıklayın. Aklınıza yatarsa bana 0546 518 86 86 nolu telefonumdan veya alinakmahmut@hotmail.com mail adresimden lütfen ulaşın. Referanduma imza veren birçok arkadaşım da hâlâ bana mail atmadılar.

Sen içindeki enerjiyi harekete geçirip insanlığa sahip çıkmazsan, bu hanedanlar ve timsahlar düzeni mutluluğumuzu çalmaya devam edecek. Sizinle ortak geleceğimiz konuşmak istiyorum.   


82717

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Soru(n)dan Çözüme Kadın(lar)

“Selam olsun bizden önce geçene / Selam olsun dosta, hasa, çile çekene / Selam olsun dayanana, düşene / Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına.”[1]

“Kadınlığın tarihi, dünyanın gördüğü en büyük zorbalığın tarihidir,”[2] der Oscar Wilde. Haklı.

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Sayfalar