Mazlum Yoldaşın Ardından
Yetmişli yılların ortalarında Malatya’dan İzmir’e gelmişti Mazlum yoldaş. Simsiyah saçları, kararlı bakan ışıltılı gözlerindeki sevgi yüzüne de yansıyordu. Kısa sürede herkesin sevgisini kazanmış, mahallenin “Marangoz İbo”su olmuştu bile.
Taklit yeteneği çok iyiydi. Gırgır ve şamatayı sever öykündüğü yoldaşlarını bire bir taklit ederken dernektekileri gülmekten kırar geçirirdi.
Çalışkandı; tam bir görev adamıydı. “Teoriden anlamam, ben pratik adamıyım!” derdi. Kızdı mı hemen parlardı, ama çabuk da sönerdi.
Bir gün dernek basıldı. Gözaltına alındı, sorgusundan sonra da tutuklandı. Buca Cezaevi’nde mahpus yattı. Çıktıktan sonra birkaç yoldaşıyla birlikte Meriç’ten Yunanistan’a geçmiş, oradan da Lavrion Kampı’na…
Orada kalan kuzenim anlattı. “Bir gün yüksekçe bir surun üzerinde oturmuş, sohbet ediyorduk. Sur duvarının hemen dibinde deniz epey derindi. Aramızda, “Atlayalım” diyenler oldu, ama kimse cesaret edemiyordu. Sonra aramızdan biri: ‘Partizancı biri olsaydı mutlaka atlardı’ dedi. Birden İbo ayağa kalkıp üzerindekileri çıkarmaya başladı. Üzerinde bir donu kalmıştı. Şaşkın bakışlarımız arasında kendini o yükseklikte boşluğa bıraktı. Suya batıp batıp çıkıyordu. Bağırtılarımıza gelen bir balıkçı teknesi İbo’yu boğulmaktan son anda kurtardı. Surdan inip telaşla karışık bir korkuyla yanına koştuk. Bizi görünce güldü.
“Sen yüzme bilmediğin halde ne ucuz kahramanlık yapıp suya atlıyorsun?” dedi bir arkadaş.
İbo dik dik yüzümüze baktı:
“Arkadaş” dedi, “Partizancılara laf söylettirmem!”
2003’ün sonlarına doğru önce Almanya’ya, oradan trenle İsviçre sınırına geldim. İbo ve kuzenim gelip aldılar beni. Otuz yıl sonra bu onu ilk görüşümdü. Saçları seyrelmiş, göbeği çıkmış olmasına rağmen gözlerindeki ışıltı aynıydı hâlâ. Zamanın değerli olduğunu hatırlatıp hemen döner ısmarladı bana. “Karnını doyur yoldaş, olur ki yakalanırsan aç kalma.” Sınırdan tok karnımla geçtim.
Mazlum iyi bir yoldaşım, iyi bir arkadaşım oldu hep. Her gittiğimiz etkinlikte ve yürüyüşlerde omuz omuzaydık. Görüşemediğimiz zamanlarda da telefonlaşırdık. Annem çok severdi onu, o da annemi. Hatta annem beni Mazlum’a emanet etmiş: “Benim oğlum oralarda daha çok yeni. Gözün üzerinde olsun ha!” demişti.
İki çocuğu olan Mazlum evlat sevgisini de iyi bilirdi. Oğlu Uygar’ı kuşkusuz çok sevse de kızı Ceren’i yanından ayırmazdı. Gerçi kovsa da gitmezdi Ceren, hep arkasındaydı.
Bir gün, 5 Ağustos günü Geleneksel ATİK Yaz Kampı’na gittikleri Yunanistan’da ağır bir trafik kazası geçirdiler. Mazlum yoldaş ağır yaralanmış, komadaydı. Kızı Ceren’i kaybetmiş, yıldızlara uğurlamıştık… Üstelik yoldaşın bundan daha haberi yoktu.
İnatçılığı ve mücadelesiyle yaşama tutunmuş, ama koma sürecini tam atlatamamıştı. Konuşamıyordu ama gözleriyle ne demek istediğimizi anlayabiliyordu.
Ancak dört ay direnebildi, 12 Aralık’ta “elveda” dedi hayata ve dostlarına… Yanından ayıramadığı biricik kızını yine yalnız bırakmak istemedi. Bu yüzden acele etti ve gitti…
Son Haberler
Sayfalar
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.
İtiraz ahlaki[*]
“İnsanlarda eksik olan
güç değil iradedir.”[1]
Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.
İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.
Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.
Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.
Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!
Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...
Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir
ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!
Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.
Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.
Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1
“İyi ki hatırlattın
Başkaldırı diye bir şey var
İsa’dan beri insanı güzelleştiren
Şimdi daha güzel her şey
Daha insan herkes.”[2]
BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu
Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’
Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı. Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında, Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.
Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK
Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...
Comment form