Pazar Haziran 16, 2024

Malya’dan Madımak’a, Baba İshak’tan Koray’a, Berkine..

“tarihler kan gördü 
zulmün kırbacında inleyen cehalet
alevlerin şavkında gözleri kamaşan cellat
boğazlanan, tövbeye gelen 
kendi suyunu kesen Kızılırmak
ve tarih böyle bir Temmuz gördü
ey nutku tutulmuş insanlık!
varın gayrı kanın aynasında saçlarınızı tarayın.”(1

1230’lu yıllar.. Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollardan gelen istilacı, baskıcı, adaletsiz ve yağmacılık kültürünü bir devlet siyaseti olarak Anadolu topraklarında yaşayan tüm farklı kesimler üzerinde uyguluyordu. Adaletsizlik, eşitsizlik ve ayrımcılık dayanılmaz noktalara ulaşmıştı. Bu süreçte Anadolu’nun dört bir yanında bu duruma karşı çıkan, En-El Hak inancı, yani Alevi inancı da giderek daha çok taraftar buluyordu. İktidarlarının sallandığını anlayan Selçuklular, Alevi inancını, kültürünü ve belleğini yok etmek istiyorlardı.  

Selçuklular, 1238 yılında Amasya’daki Alevi mürşidi Baba İlyas’ı ortadan kaldırmak için Amasya’ya bir sefer düzenledi. Baba İlyas Haraşna (Çat) Kalesine sığındı. Bunun üzerine Baba İshak önderliğinde Türkmenler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler hep birlikte Selçuklu’ya karşı bir ayaklanma başlattılar. Samsat’ta, Adıyaman’da, Gerger’de, Kâhta’da, Elbistan’da, Malatya’da, Sivas’ta Selçuklu ordusunu bozguna uğrattılar. Amasya’da Alevi mürşidi Baba İlyas’ın boğularak öldürüldüğünü öğrenen Aleviler, Selçuklu ordusunu yenip, Konya’ya doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak Kırşehir’de Seyfe Gölü kıyısındaki Malya Ovasında, Gürcülerle, paralı Frenk askerleriyle ittifak yapan Selçuklu ordusu tarafından yenilgiye uğratıldılar. Malya Ovasında binlerce Alevi ve birlikte hareket eden isyancı katledildi. Malya Ovasında akan kanların Seyfe gölünü kızıla boyadığı, ancak bu denli büyük bir katliama ve acıya dayanamayan Seyfe Gölü ve Malya Ovasının daha sonra kuruduğu tarih sayfalarına not düşülmüştür.

Babailer Ayaklanması, salt Türkmenlerin değil, Kürtler, Ermeniler ve başkaca Hıristiyan grupların da, Selçuklu’nun baskılarına, adaletsizliğine ve ayrımcı politikalarına karşı çıkmak için başlattığı,  en önemlisi de ezilen, horlanan, ötelenen halkların bir sınıf ayaklanması olduğu bilgisinin altını çizelim.  

Haksızlığa, eşitsizliğe, ötelenmeye, inkâra karşı ayaklanmalar tarih boyunca devam etti. Aynı zamanda katliamlar da. Selçuklu’nun, Osmanlı’nın baskıcı politikalarına karşı çıkan Aleviler, Kızılbaşlar, Türkmenler, 1420 de (Şeyh Bedreddin İsyanı) Sultan I.Mehmet tarafından,  1511 de (Şahkulu Sultan isyanı) II.Bayezid tarafından, 1514’te Çaldıran’da Yavuz Selim tarafından, 1527’de (Kalender Çelebi İsyanı) Kanuni Sultan Süleyman tarafından, 1826’da II.Mahmut tarafından,  kadın-erkek-çocuk-yaşlı denmeden toplu şekilde ya kılıçtan geçirildiler, ya kuyularda boğduruldular. Bir başka deyişle toplu kıyımlara, soykırımlara tabi tutuldular.  

Cumhuriyet döneminde de Alevi, Kızılbaş, Kürt katliamları olanca hızıyla Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş, Sivas, Çorum ve Gazi’de devam etti.  Bu kıyımlarda da binlerce kadın, erkek, yaşlı, çocuk katledildi.  

Birkaç gün sonra 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamının 21.yıl dönümü.

O gün, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerine gidenlerden 33 aydın, sanatçı, yazar, şair, karikatürist, semahçı devletin güvenlik güçlerinin ve mülki amirlerin koruması ve gözetimi eşliğinde Madımak Otelinde yakılarak katledildiler.

Yani şenliklerde söyleşiler yapmak, şiir okumak, türkü söylemek, bağlama çalmak, semaha dönmek isteyenler hep birlikte “Ateşte Semaha Döndüler.”  Ve onların içinde yitirdiğimiz biri var ki, O kendi ifadesiyle, babası İsmail Kaya’nın kendisine ve 15 yaşındaki ablası Menekşe’ye “haydi çocuklar, Sivas’a, Baba Ocağımıza, Pir Sultan Şenliklerine gidelim” dediği için Sivas’a giden Koray Kaya’ydı.

İşte O’nun acısı öyle bir acı ki, o acı Madımak yangınlarından sökün etti, Yıldız Dağını aşarak taa İstanbul’a Okmeydanı’na, markete ekmek almaya giden Berkin Elvan’a geldi, ulaştı. Oradan Eskişehir’e akşamın kör karanlığında devletin güvenlik güçleri, katil polisleri tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail’imizin acısıyla birleşti. Bir kez daha boğazlarımız düğüm düğüm oldu. Yutkunamıyoruz. Acılarımızı, gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz.  Evet, Koray Kaya henüz 12 yaşındaydı. Devlet tarafından misketleriyle oyun oynamasına bile tahammül edilmeyen, izin verilmeyen bir çocuktu. Tıpkı merasında koyun otlatılırken mayınla paramparça olan Ceylan gibi. Tıpkı babasıyla birlikte arkadan 13 kurşunla öldürülen Uğur gibi. Tıpkı 7 yaşındaki Enes gibi. Tıpkı Roboski çocukları gibi. Tıpkı Ali İsmail gibi.. Ve tıpkı İbrahim Aras gibi .

1238 den 1993’e neredeyse 800 yıllık bir zaman..

800 yıl önce hüküm süren inkârcı, yasakçı, baskıcı, yok edici gerici zihniyet aynı şekilde devam ediyor. Dün Malya Ovasında Baba İshak’ı katledenler, bugün Gezi’de ve tüm yurtta Abdullah’ı, Ethem’i, Ali İsmail ve Berkin’imizi katlediyorlar. Ne bir eksik, ne bir fazla . 

Ve mutlaka bilince çıkartılmalıdır ki, Koray’ı da, Berkin’i de, İbrahim’i de öldüren, Irak’ta, Suriye’de din adına, çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın ve kız öldürüp tecavüz edenler aynı zihniyetteki kişilerdir. Ve ne yazık ki, onlar bu ülkede de halen iktidardalar.

Dün Amasya’da Baba İlyas’ı, Malya Ovasında Baba İshak’ı ve binlerce Alevi’yi, Türkmen’i, Ermeni’yi katledenlerle, Kalender Çelebi’yi katledenler ve Sivas’ta Pir Sultan’ı asanlar aynı zihniyetin sahipleridir. 

Dün Koçgiri’de, Dersim’de insanları mağaralarda kimyasal gazlarla zehirleyenler, Alişer ile Zarife’nin başlarını kesip Seyit Rıza’yı darağacına gönderenlerle Roboski’yi bombalayanlar aynı zihniyetin sahipleridir.

Dün Çorum’da, Maraş’ta, Madımak’ta “tekbir” sesleriyle “yakın ulan yakın, öldürün”, diyen kişilerle Hrant Dink’i, Rahip Sontoro’yu öldürenler aynı zihniyetin sahipleridir. 

Dün Osmanlı’da “Alevilerin, Kızılbaşların canları da, malları da, namusları da helaldir” diyenlerle, Irak’ta, Suriye’de kılıçlar, palalarla boğaz kesip, insan başlarıyla top oynayanlar, onlara her türlü lojistik, askeri, siyasi desteği veren, bugün iktidardaki Muaviye soylu Yezitle aynı zihniyeti sahipleridir.

Yine bir Madımak anması öncesinde görülüyor ki, Madımak’tan dumanlar çıkmaya devam ediyor. Madımak halen için için yanıyor.. Koray’ın, Menekşe’nin acı çığlıkları Ali İsmail’in, Berkin’in acılarıyla, çığlıklarıyla buluştu. Yapılacak şey, Alevilerin, Kürtlerin ve tüm ötekileştirilenlerin bu inkârcı, asimilasyoncu, faşist ve gerici zihniyeti, yani bu harami saltanatını yerle bir etmek için bir arada ve birlikte mücadeleyi büyütmesi, yükseltmesidir.

 

(1)    Meral Vurgun’un Madımak Şehitleri anısına yazdığı “Kerem Edin Beni” adlı şiirinden

 

Erdal YILDIRIM

20 Haziran 2014

96197

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Sayfalar