Pazartesi Haziran 17, 2024

Kobanê’den devrim şehitleri için açıklama

Kobanê’de bulunan Türkiye Komünist Partisi (TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) savaşçıları Devrim ve Komünizm Şehitlerini Anma Haftası dolayısıyla bir açıklama yaptılar. Savaşçıların yaptığı “Gökyüzünün bütün renklerini taşıyan halkımıza” başlıklı açıklamayı güncelliğinden dolayı yayımlıyoruz

Gökyüzünün bütün renklerini taşıyan halkımıza,

Sınıf savaşımı tarihi, ezilenlere karşı emperyalist gericiliğin saldırılarını ve bu gericiliğe karşı ezilenlerin mücadelesini içerir. Ezilenler gücünü bir tek öfkelerinin birleşik potansiyelinden alır. Bu sorumluluğun farkına varan halkın içinden çıkan devrimciler ezilen halka öncülük etmişlerdir. Göğsünden koparılmasına rağmen tıpkı Prometeus gibi insanlığa ışık olmak için bu bilinçle hareket ederek olacaklara kendini hazırlarlar. Şehit düşmenin, bedel vermenin ve tutsak düşmenin fedakârlık olmadığını bilir, özgürlüğe kavuşmak uğruna olağan olduğunun farkındadırlar. Dünya devrim tarihi bu bilince ulaşmış milyonlarca komünist ve devrimciye tanıktırlar.

Ve bu tanıklığı yaşayan/yaşatan farklı renkten, ulustan, cinsiyetten yoldaşların farklı zamanlarda dünya halkları için verdikleri mücadele geliyor aklımıza. Tıpkı İspanya’da faşizme karşı biraraya gelen farklı farklı ülkelerden Partizanlar gibi. Stalingrad’da insanlığa korku saçmaya çalışan Hitler faşizmini ve buna istinaden emperyalist gericiliğe darbe vuran Kızıl Ordu gibi.

Amed zindanlarında ser verip sır vermeyen komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı, darağacında “Beni asabilirsiniz ama fikirlerimi ve düşüncelerimi asla” diyen Deniz Gezmiş’i,  Kızıldere’de “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyen Mahir Çayan’ı, 3 kibrit çöpüyle Kürt ulusunun isyan ateşi olan Mazlum Doğan’ı ve bu cüreti gösteren yoldaşlarımızı nasıl unutabiliriz ki! Yaratılan bu mirasın güçlü kökleri var, toprağın derinliklerine inen bir ağaç ve tepesi sökülse bile ölmeyen bir ağaçtır bu miras. Değil unutmak, daima şiarımızdır yaşatmak.

Kobanê’den, Filistin’den, Chiapas’tan, Hindistan’dan, Dublin’den ve direniş diyarlarından sesleniyoruz; Bugün DAİŞ çetelerine karşı verilen savaşın bir parçası olarak Kobanê’de Enternasyonal sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Paramazların, Saryaların, Alganların, Barbaraların ve enternasyonalizmin simgeleri olan şehitlerimiz tarihsel direnişleriyle üstümüze ağır bir sorumluluk yüklemektedir.

5 Kızıl Karanfilimizi ölümsüzlüğe uğurlamamızın üzerinden tam 4 yıl geçmişken, tarihe düştükleri bir not bilincimizi aydınlatmaya devam ediyor. Bu anlamda bizlere düşen görev nettir;  “Pamuk ipliği tutmuyorsa o zaman kendimizi görevlerimize zincirleyelim.”

Şan olsun yarını kuşanarak şehit düşen komünist ve devrimci neferlere!

Devrim ve komünizm şehitleri ölümsüzdür!

Yaşasın Kobanê direnişimiz!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Halk Ordusu TİKKO, TMLGB!

 

69604

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

Sayfalar