Pazar Haziran 16, 2024

Keş(iş)inde Söz Söyleme Hakkı Var

Kimine göre sosyalizm bilimseldir, kimine göre de değil.

Bana göre de sosyalizm bilimsel değildir.

Şayet sosyalizm bilimsel olsaydı herkesin ama herkesin sosyalizm için söz söyleme hakkı olurdu değil mi ?

Bilimsellik için söz söyleyenlere bir bakın. İçerisinde kimler var kimler.

Papazlardan tutun anarşistlere kadar herkes var.

Türlerdeki evrimleşmenin nasıl gerçekleştiğini açıklayan Mendel bir papaz idi.

Marksta, anarşistlerin toplum içerisindeki örgütlenmelerin toplumdaki sınıflaşmayı nasıl beslediğini açıklamalarına kızmıyor, tarih içerisinde mülkiyetçilikle ortaya çıkan zorun, toplum içerisindeki  örgütlenmelerinde toplumdaki sınıflaşmayı beslediğinin bilincinde olan kolektif bir zorla al aşağı edilebileceğini anarşistlerin görmemesine kızıyor idi.

Hiç kimse kimseye bilimseliğe katkılarından dolayı kızmıyordu.

Birde bize bakın

Hadi bir şeyler söyleyinde sizi görem.

Siz diyin ki; siyasetin ekonomiye değilde ekonominin siyasete biçim vermesi kapitalizme hiç beklenmedik davranışlarda bulunmasını sağlatabilir.

Bende diyem ki; bir fabrikaya bir fabrikatör dostunuz sayesinde sahip olmanız fabrikanın rakiplerini yok etme ruhunu ortada kaldırmaz

Diyi verelim.

Görelim bakalım ne olacak.

Şu on yılda; emperyalizm, halklar, enternasyonalist tabur ve vs şeyler sayesinde hiç olmadık şekilde feodal despot dünya karşısında kapitalist metanın özgür olduğunu görmeyen Avrupa emperyalizmin  hapishanelerindeki  tutuklu devrimcilerle ....

Önderliğin, tarihin zoruyla ortaya çıktığını proletaryayla önderliği arasındaki zorunda komunizme kadar tam anlamıylada yitirilemeyeceğini ancak o güne kadar da proletaryanın önderliğiyle  ilişkisininde önderliğin taşıdığı siyasi misyonunu, bir siyasi yapınında diyalektiği sahip olup olmadığını, gözlemekten başka bir şeyde olmadığını görmeyerek önderliğin sahip olduğu zoru tartışmaya açanlarda ....

Bakalım bu işe ne diyecekler.

Belkide size de bir yazı işleri sorumlusu istenmediğinizi söyleyecek.

Sanki sizinde benimle bir olup  söylediğiniz herşeyleri de proletaryanın tercübeleri söylememişçesine.

Halbuki sizinle benim yaptığımız tek şeyde bu.

Proletaryanın tecrübelerini hayata aktarırlarken içerisindeki öteledikleri, ötekileştirdikleri, talilileştirdikleri şeyleri söylemekten başka bir şeyde değil.
Lakin öteledikleri, ötekileştirdikleri, talilileştirdikleri her şey yüzerine  her şeylerini  o kadar inşa etmişlerki....

Ellerinde de size, bana karşı siyasal bir cevap verebilecek hiç bir şeyde kalmadığından kimliğimize, toplumdaki  rolümüze, her şeyimize ama her şeyimize saldırıyorlar.

Hiç akıllarına da gelmiyor terk ettikleri şeyleri söylediğimiz, sosyalizminde bilimsel olduğu,  bilimleşen her şeyinde temel kuramlara sahip olduğu,  söylediğimiz her şeyinde o kurama baķılarak değerlendirilebileceği hiç ama hiç akıllarına gelmiyor.

Dönüp doğaya, bilime, insana bakmadıklarından.

Dönüp baksalar aslında sosyalizminde bilimsel olduğunu bilimsel olan her şey gibi sosyalizm içinde herkesin söz söyleme hakkı olduğunu görürler.

47775

Değişimlere Direnen İdeal İnadımı

Aradan otuz yıl geçmişti, ben daha ülkedeyken tanıdığım kadim bir dost diye bildiğim Hasan’a misafirliğe gitmiştim. Hal hatır faslından sonra kardeşi olan Hüseyin’in durumunu sormuştum. Aldığım cevap ise, ‘’Annesi ve babası bir olan bir ilişki içinde değiliz maalesef’’ olmuştu.

Çocukluğumdan beri anne ve babası bir diye bildiğim bu kadim dostumun söyledikleri kafamı epey karıştırmasına yetmişti bile. Hasan bana dönerek ‘’Yok yok zannettiğin gibi değil ya da düşündüğün anlamda baba veya annemiz bir değil anlamında söylemedim’’ diye tekrar aynı vurguyu yapmıştı.

Eleştirinin sefaleti

Halkın Günlüğü gazetesinin 16–28 Şubat 2014 tarihli 77 sayısında “Eleştirinin Eleştirisi!” başlıklı bir yazı yayımlandı.

Munzur’dan İstanbul'a Yaralı Kartal: Ali Uçar!

Yıl 1974 Haziran’ıydı. Seni İstanbul- Kazlıçeşme’de tanıdım. Daha çok gençtin, 16 yaşındaydın. Dersim-Ovacik Cakperi köyünde yoksul ama Munzur suyu kadar temiz bir Anne-Baba'dan gelmeydin. Okullar yaz tatiline girmiş sen ve abin Musa Uçar okul paranızı ve ailenize maddi yardımda bulunmak için Kazlıçeşme deri fabrikalarında çalışacaktınız. Okullar açıldığında ise geri Dersim’e dönerek eğitiminizi sürdürecektiniz. Ama öyle olmadı. Partimizle tanıştın. Eğitimini yarıda bıraktın. Zeytinburnu’nda işçi sınıfı içerisinde örgütlendin, örgütledin.

Sürecin hasasiyetine hasasiyetle cevap vermek gerekiyor

Yaklaşık 30 yıldan beridir Kürt halkının ulusal demokratik taleplerinin seslendirilmesini üstlenerek öncülük eden Kürt siyasal hareketin siyasal konumunda olan siyasal güçleri, son barış sürecinin heyecanıyla atağa kalktıklarından beri, ağızlarından hiç düşürmedikleri süreç ve bu sürecin ortaya koyduğu ‘’süreç çok hassastır’’ söylemidir. 

Yaşamı degistirmek için tüm renkleriyle örgütlenmek[1]

“İnsan, uğrunda ölümü göze alabileceği bir şey bulmadığı müddetçe insan değildir.”[2]

Yaşamı, tüm renkleriyle, hep beraber, “11 Tez”in ısrarlı yaratıcı/ yıkıcılığıyla birlikte, el ele, omuz omuza örgütlemek insan olmanın ve kalmanın “olmazsa olmazı” olsa da, sürdürülemez kapitalizmin yıkım ve yoksulluk dünyasında hiç de kolay değildir…

KAPİTALİST VAHŞET

Seçim mi Devrim mi ?


Bu coğrafyada halklar düzenin yüz yıldır sahnelediği seçim oyununa katılmakla baltayı bilinçsizce hep kendi ayaklarına indirdiler. Bu 30 Mart yerel seçiminde de halk diğer seçimlerde olduğu gibi yine kendisine biçilen militan figüranlık rolünü oynadı. Yorucu bir seçim kampanyasını sırtlayarak Meclis partilerine pek çok belediye başkanlığı ve il meclis üyelikleri kazandırdı.

Sokaklar babam kokuyordu

Babamı hiç tanımadım, kokusunu da bilmem. Kulaklarımda çınlayan ne bir sesi ne de duvarımızda asılı bir resmi vardı. Olsaydı hep bakardım… Tam beş yaşındaydım. Bunların yokluğuyla bir gün sordum anneme. “Beni kaçırdı, köyden alıp getirdi buralara. Gerçi İzmir çok güzel ama…” dedi. Sustu, gözlerini tavana dikti, sonra da, “Benim için çoktan öldü baban,” dedi. ‘Benim için neden ölmedi?’ diye geçirdim aklımdan, hayıflandım. Biraz da gönül koydum. Babasızlık çok zormuş, insan büyüdükçe bunu daha iyi anlıyor. Örneğin sokaklarda hiç kavga etmedim, kavgadan kaçtım hep.

KESSAB ( GÜZEL EV ) SALDIRISI, 1915'İN DEVAMIDIR !

Suriye'de savaş bütün vahşeti ile devam ediyor.İktidarda bulunan Esad güçleri ile,muhalif güçler arasında,savaşın bilançosu her geçen gün daha da artmaktadır.Türkiye,Ürdün,Lübnan ve Avrupa ülkelerine göç eden Suriye'lilerin sayısı artık milyonları geçmiştir.Mülteci olabilmek için yollarda ölüm haberleri günlük haberlerin artık olağan bir parçası haline geldi.Ölü,sakat,yaralı kalanlar ile evsiz ve hastalıktan ölüm eşiğinde bekleyen Suriye halkının acısı her geçen gün artmakta ve na zaman sona ereceği belli değildir.

Yerel Seçimlerden Kaos Çıktı

Seçimleri herkes kendi sınıfsal penceresinde değerlendirmeye devam ediyor ve edecektir. Bazıları bu seçimlerden büyük anlamlar yükledikleri için, büyük beklentiler içine girdiler ve sonuçlar ortaya çıktığında hayal kırıklıkları yaşadılar. Ayrıca, seçimlerin sonuçları seçim öncesinden belliydi. AKP % 40’ın altına düşmeyecekti. Bütün veriler ve kamuoyu yoklamaları bu doğrultudaydı. AKP ve Erdoğan’da bunu bildiği için rahat davranıyordu.

Saflar çoktan seçildi,kazanan sokaklar ve alanlar olacak!

Başta AKP olmak üzere birçok çevre tarafından “milat” (Tayyip, 25.03.14) olarak gösterilen, yerelden öte “genel” anlamı yüklenen 30 Mart seçimleri; yakın dönemde hemen her tarafça girişilen tahkimatın son durumunu yansıtan verileriyle geride kalmış, üçlü sandık sürecinin ilk aşaması tamamlanmıştır. 30 Mart bir milat değildir ama üreteceği sonuçlardan kaynaklı, kritik bir viraj olma niteliğiyle, kayda değer etkilerde bulunacaktır.

Hırsızlar Kazanınca Demokrasi Kayıpta

Demokratik bir ortamda en doğal hak olan seçme ve seçilme hakkını kullanmak isteyen, yani demokratik, laik, hukuk ve adalet kurallarının uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı, eşitlikçi, özgürlükçü, sosyal bir devlet ve yönetim arzu eden insanlar, ne yazık ki, bir kez daha hırsızlar karşısında yenilgiye uğradı.

Sayfalar