Pazartesi Haziran 17, 2024

J.STALİN,S.MÜSLÜM VE TÜRKİYE'DEKİ...

Faşist Türk devletinin 'Zeytin Dalı Harekatı' adını koyduğu Afrin işgal girişiminin bu gün 12. günü.Faşist Türk devleti uçaklarla, obüslerle, tanklarla Afrin'i bombalıyor .Afrin'de bir  katliam gerçekleştiriliyor,siviller ölüyor.Bombalanan binaların  yıkıntılarından çocuk,kadın cesetleri çıkarılıyor.Bu güne değin yapılan bombardımanlarda 17 si çocuk 51 kadın olmak üzere onlarca sivil yaşamını yitirdi.Yüzlerce yaralılar var.

     Afrin işgal operasyonu başladığından bu yana Avrupa'da, daha doğrusu dünyanın dört bir yanında Türk devletini ve hava sahasını açarak Afrin'deki sivillerin; çocukların ve kadınların ölmesine göz yuman Rusya'yı protesto eylemleri gerçekleşiyor.Avustralya'dan Japonya'ya kadar protestolar var.Ama ne yazık ki Türkiye'deki görsel ve yazılı basın bu protestoları görmüyor, yazmıyor.Türkiye'deki yazılı ve görsel basında bunlar yer almıyor.Türkiye'deki uşak basın ve muhabirleri zırhlı askeri arkasına takılmışlar,Afrin sınırından rütbelilerin verdikleri açıklamaları göndermekten başka bir şey yapmıyorlar.Belki de dünya tarihinde hiçbir ülkede basın bu denli pespaye,yalaka duruma düşmemiştir.Bunların düştüğü kadar.Bir de kendilerine özgür basın adını takanlar var. Özgürlüğü saray sahibi RTE'nin konuşmalarını süsleyerek, ona yaranmada yarışma olarak görüyorlar.

     TV programlarına çıkanlar, komutanların başarılarından askerlerin gösterdiği kahramanlıklardan bahsedip haritalarda ileri harekatların taktiklerini anlatıyorlar.Zannedersiniz Afrin işgal operasyonunun işgal komutanları! Hep hayaller,yalanlar.Gerçeklerden söz eden yok...

     Uçaklardan atılan bombalarla, büyük obüslerle binaların yerle bir edildiğini kadınların,çocukların ölümlerinden yani gerçekleri anlatan yok...

     Savaşın acımasızlığını anlatan yok...

      Afrin'li olsun Türkiye'li olsun gencecik insanların ölümlerini anlatan yok...

     Türk devletinin Afrin işgaline sürdüğü gencecik insanların neyin uğruna, neden öldüğünü anlatan yok...

     Onları anlatırlarsa, ölümleri TV'lerde gösterirlerse neden, niçin öldükleri sorgulanmaya başlanacak.Gencecik çocukların sermaye sahiplerinin, zenginlerin çıkarları için, diktatörün geleceği için Afrin'de oldukları ve öldükleri görülecek.Sermaye sahiplerinin, ülkeyi yönetenlerin ; başbakanın,diktatörün çocuklarının neden savaşa gitmedikleri sorgulanacak.

     Bütün haksız  savaşlar sermaye sahiplerinin çıkarları için yapılır.Ama bu savaşlarda sermaye sahiplerinin, zenginlerin çocukları değil işçilerin, emekçilerin, yoksulların çocukları ölürler.Yani yoksul analar ağlarlar,ağıt yakarlar ölen oğullarının ardından.Tıpkı 'oğlum ben seni pazarlarda domates satarak ne zorluklarla büyüttüm' diye ağıt yakan Fatma ana gibi...

     Sermaye sahiplerinin, zenginlerin,diktatörlerin çıkarları için savaşa katılmak zorunda kalanların yanında bir de barıştan yana olan ama vatanını,yaşadığı toprakları ,evini savunmak zorunda kalanlar da var. Bugün Afrin işgaline direnen,savaşan Kürt gençleri gibi...

     Sermaye sınıfının çıkarları için kendi çocuklarını saklayıp işçilerin, emekçilerin,yoksulların çocuklarını savaşa, ölüme sürenler olduğu gibi barıştan yana olan vatanları işgale uğradığında çocuklarını esirgemeyen, vatan savunmasına gönderen önderler, ülke yöneticileri 

de var.

     Tıpkı İŞİD'in Kobani'ye yönelik saldırılarında.vatan savunması sırasında şehit düşen 20 yaşındaki Şervan Müslüm gibi.10 ekim 2013'te Gire Spi savunmasında şehit düşen Şervan Müslüm PYD'nin eşbaşkanı S. Müslüm'ün cephedeki çocuklarının en küçüğüdür... Yine 2. emperyalist paylaşım savaşı sırasında anayurt savunmasında en ön saflarda  faşist Alman ordularına karşı savaşta esir düşen Yakov Cugaşvili Sovyetler Birliği önderlerinden, devlet başkanı STALİN'in oğludur.Yakov, Stalingrad savunmasında esir alınan bir mareşalla  takas edilmek istenir.Stalin'in verdiği yanıt 'Yakov benim milyonlarca oğlumdan yalnızca birisi.Bir teğmene karşılık bir mareşalı takas etmeyeceğiz' der.Naziler Yakov'u kurşuna dizerler.

      Çokça eleştirilen, kızılan bu devlet adamlarının tavırlarına bir de bizim ülkemizin yöneticilerine bakalım;

Memleketin yoksul çocuklarını Afrin'de savaşa göndererek, onların şehit düşmeleri üzerinden bağırarak/gerinerek meydanlarda nutuk atıyorlar...

      Diğer yanda...

Başbakan On ali'nin oğlu kumar masalarında...

RTE'nin oğulları gemicikleriyle seyahatte, şirketlerinde yumuşak koltuklarında,Amerika'larda...

      İşte Türk hakim sınıflarının temsilcilerinin, ülkeyi yönetenlerin savaş sevicilikleri...

     Sermaye sınıfının çıkarları için Afrin'e savaşa gönderdiğiniz çocukların tabutlarına yaslanarak şehitlik mertebesini anlatmak kolay.Yüreğiniz varsa kendi çocuklarınızı saklamaktan vazgeçin ! Afrin'e savaşa gönderin...

     Savaşın ne denli acımasız olduğunu belki o zaman anlarsınız...  Ama sizde o yürek nerede...

     

     Faşist Türk devleti Afrin'e yönelik işgal savaşında yenilgiye uğrayacaktır.Ne denli güçlü silahlarla, ne denli sayıca üstün bir güçle bu saldırıyı sürdürse de işgalci olmasından dolayı ,haksız bir savaş yürüttüğü için yenilgiye mahkumdur.

     Yaşadığı toprakları, evini, ailesini kahramanca savunan Kürtler ve onlarla birlikte omuz omuza savaşan devrimciler, enternasyonal taburlar bu savaşı kazanacaktır. 

49027

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Çetin Çetin

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

Sayfalar