Pazar Haziran 16, 2024

Genç Partizan yoldaşlara

  

Sistem demir çarklarını birbirine geçirmiş faşizmi sıkı bir biçimde örmüştür. Bu çarklara içten darbe vurmak isteyen ve bu mücadeleye gönül veren yoldaşlarımız… Mücadelenizi selamlıyor, hepinizi yürekten kucaklıyoruz. 

Mücadeleyi büyütmek onun gelişmesini, beslenmesini sağlayan öncelikli alanlar Kaypakkaya yoldaşında dediği gibi kırlardır. Sistemin işleyen çarklarının farkına varmak yetmez. Ona karşı kapsamlı ve sürekli mücadele vermeden, ondan köklü ve bütünlüklü kopuş sağlanmadan, sisteme karşı güçlü-nitelikli ve güven veren bir duruş sergilenemez. Sistemin dışından ona  bakmayı başardığın alanlarda mücadeleyi daha iyi anlayabilir ve her türden gericiliği, faşizmi, devleti, eril sistemi çözümleyebilirsin. En başta bu alanlar kendimizi de çözümleyebilmemiz için gerekli alanlardır. Kişi kendini doğru tahlil etmeden halkı tahlil edip onun kurtuluş mücadelesine öncülük edemez.  Bunun doğruluğunu gerek Gezi’de gerek işçi direnişlerinde ortaya çıkan eksikliklerimizde gördük. 

Sağlam bir ideolojiyi nasıl uygulayamadığımızı tarih bize bu süreçlerde gösterdi. Özeleştirel bir biçimde yaklaşıp bu süreci artık lehimize çevirmeliyiz. Alanlarda düşmana karşı iyi çatışıp, ideolojimize güvenişimiz bizi çoğaltıp büyütmüyorsa ve daha güçlü örgütlenemiyorsak halk bizden daha farklı ve başka şeyler yapmamızı bekliyor demektir. Halka cevap olmak Partizan’ın en büyük sorumluluğudur. Bu sorumluluk ağır yükler bindiriyor her birimizin omuzlarına. Bu yükün altında ya ezileceğiz ya da kızıl bayraklarımızı her alana dikeceğiz. Bunun yolu da kolektif, birbirimizden kopmadan örgütlü bir yaşamdan ve mücadeleyi birlikte örmekten geçiyor. Yoldaşlar yaşamımızı yeniden örgütleyebilmemiz için  kendimizi yeniden örgütlememiz gerekiyor. Ve bu kendimizi örgütleme sürecinin sistem içerisinde sakat olmasını istemiyoruz. Özgür devrimci alanlarda kendimizi ve birbirimizi yeniden örgütlememiz sistemin kafasına inen balyoz etkisi yaratacaktır. Sizlerden özgür devrimci alanımıza gelmenizi, burada karşılıklı bir eğitim sürecine girmeyi istiyoruz.
Bu eğitim örgütümüzün bir bütün olarak daha güçlü hareket etmesini ve aradaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu alanlardan çıkıp gideceğiniz şehirlerde, kırda, dağlarda  Kaypakkaya’nın nasıl yaşadığını, nasıl savaştığını göstereceğiz düşmana. Gerek şehirlerde, gerek dağlarda ve faşizmin kol gezdiği her alanda, devrimci yaşamı yaratmayı öğreneceğimiz bu alanlara gelmeniz önemlidir.

Bir Partizan kendini soykırıma uğramış bir Ermeni olarak hissedebilmelidir. Sürgündeki bir insan olup düşmanın namlusunun göğsüne değdiğini o anın hıncını ve belki de korkusunu duyumsayabilmelidir. Ve çaresizce sürgün edilen  binbir eziyetle kendi topraklarından kopartılan Ermeniler gibi düşünebilmelidir. Bir Partizan kendini  Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta katledilen emekçi  bir Alevi gibi hissedebilmelidir. Kapısına işaret koyulmasının ölümü olağan bir şeymiş gibi beklemenin camilerde kendi ölüm ödülünün cennet oluşunun ne demek olduğunu duyumsayabilmeli. Dersim’de kadın olabilmeli; Bir Partizan uçurumun kenarında ölümle tecavüz ikileminin hissini sürebilmeli. Ezidi olabilmeli Bir Partizan, güneşe dönüp yüzünü dua ederken katliamcı barbar DAİŞ  ordusunun gelip güneşi nasıl karartmaya çalıştığını görebilmeli. Rojava’da Arin Mirxan olabilmeli, bedeniyle yeni yaşam sunabilmeli halka.

Partizan olabilmenin sorumlulukları siz değerli yoldaşlarımızı bekliyor. Gelin birbirimizle yeni Barbaralar, İsmailler, Ali Haydarlar, Armenaklar, 5 kızıl karanfiller yaratalım. Gelin kırda Eylem yoldaş, şehirlerde Nurgüzel Yaşar yoldaş olalım. Gelin yeni İsmail yoldaşları, İbrahim yoldaşları, Nergiz yoldaşları nasıl örgütleyeceğimize beraber karar verelim. Gelin küllerini ateşe, ateşi yangına çevirelim. Yangını her tarafa yayalım…
Yaşamak vazgeçmeyi başardıkça güzeldir. Özgürlük, günlük yaşamda yapılması düşünülen birçok şeyden daha öncelikli bir eylemdir.

Daha ölümsüzdür. Vazgeçilmez tutkunun yemyeşil ölümsüz adıdır, özgürlük.

Siz genç Partizan yoldaşları özgürlüğe ve yeni bir yaşama çağırıyoruz. Toprağa-suya-yağmura; kendimize ait öze-gerçeğe dönüşe çağırıyoruz. Her türlü yabancılaşmanın-yanılsamanın sahteliğini terk etmeye çağırıyoruz. İçinde devrim ve özgürlük olmayan söylem ve eylemleri terk etmeye çağırıyoruz. Dinlenecek bütün sözlerden türkülerden daha güçlü ve daha derin olan özgürlük dolu bir tutkulu yaşamı yaratmaya ve kurmaya çağırıyoruz.

(Rojava'dan bir kadın TKP/ML TİKKO gerillası)

     
51553

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

Sayfalar