Cumartesi Haziran 15, 2024

Gelme..!!Gelcem..!!

ABD'nin YPG'ye ağır silahlar vermesi, devlet başkanı Trump'ın onaylaması sonucunda Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de önümüzdeki süreçte kurulacak olan Kürt Bölgesel Yönetiminin tanındığını/temellerinin atılmış olduğunu görmek istemeyen gözlere ''parmağım kör gözüne'' dercesine batıyor artık.

ABD'nin BOP tıkır tıkır işliyor. Irak'ta bölünme sağlandıktan sonra Suriye'de de yaşama geçirilmeye başlandı. Bu arada Türkiye BOP'ta projenin dışına iteklendi. BOP'un eş başkanı RTE'de bu projede Kılıçdaroğlu'nun güncel değimiyle kapının önüne konulmuş oluyor.

ABD'nin YPG'ye ağır silahlar vermesiyle Rakka operasyonunda YPG'nin başat rol oynayacağı buna karşın tüm yalvar yakarmalara rağmen TC'nin bu işin dışında bırakılması... Bu RTE'yi alabildiğine feci şekilde sinirlendirmiş. İçeride ve dışarıda Kürt düşmanlığını tepe noktasına taşıyan, içeride Kürtlere yönelik imhayı çökertme politikasıyla yaşama geçirmeye çalıştığı bir dönemde hemen sınırımızın öteki tarafında Kürtleri silahlandırmak da neyin nesi! Özellikle de üyesi olduğu NATO'nun önde gelen bir devleti tarafından silahlandırılması/üstelik ağır silahlarla, zırhlı araçlarla donatılması... Ve üstüne üstlük Rojava'daki Kürtlerle, YPG'le Türk devleti hazır durumda beklerken Rakka'ya yürümek neyin nesi oluyor?

ABD'nin bu politikasının TC'yi içerideki kendi Kürtleriyle savaşta zayıf düşüreceği gibi dışarıda da Rojava kantonlarına uyguladığı politikayı da zora sokuyor.

YPG'e verilecek olan ağır silahların YPG vasıtasıyla PKK'nin eline geçeceğinden ciddi endişeler duyduğunu saklamayan RTE 16 Mayıs ta ABD'e yapacağı ziyarette bu durumu bizzat Trump'a kendisinin anlatmak istediğini söylüyor. Nedeniyse Amerikan silahlarının PKK ve YPG' verildiğinden yakınıyor, daha doğrusu YPG'e verilen silahların PKK'nin eline geçeceğinden. Hatta bunu fotoğraflarla belgelerinin olduğunu ve bu belgeleri görüşmede Trump'ın önüne koyacağını söylüyor, propagandasını yapıyor. Şimdiden Trump'ı köşeye sıkıştıracağını hesaplıyor. Buna daha fazla bir gerçeklik kazandırmak için de Kürdistan Bölgesel Yönetimi Barzani'nin yeğenini tanık olarak yanında götürmeye çabalıyor.

Peki bir de işin şöyle bir tersini düşünelim: RTE'nin talimatıyla MİT'in insani yardım adı altında taşıdığı tırlarla Suriye'deki muhaliflere silah taşıdığını, bu silahların, malzemelerin Suriye'de çatışmalarda ördürülen, yakalanan İŞİD militanlarının üzerinden çıktığına dair görüntülerin bu toplantıda RTE'nin önüne konulması durumunda ne olacak? RTE'nin yüzünün ne şekil alacağını herhalde kimse görmek istemez.

Neyse bu RTE'nin düşünmesi/hesaplaması gereken bir olgu...

RTE hileli anayasa referandumundan sonra ülke içerisinde meşrutiyetinin tartışılmasının hemen ardından yurt dışı gezilerine çıktı. Sırasıyla Hindistan ve Çin'e gitti. Yarın da ABD ziyaretini gerçekleştirecek. Yurt içinde kaybettiği prestiji/meşrutiyeti dışarıda devlet protokolleriyle karşılanmak, büyük devletlerin devlet başkanları tarafından kabul edilerek tamire çalışıyor.

Özellikle de BOP'ta elinden alınan eşbaşkanlığı yeniden kuşanabilirimin hesaplarını yapıyor. ABD ziyareti öncesi konuşmalarında Trump'a göndermeler yaparak ''ABD Türkiye el ele verelim, Rakka'ya birlikte girelim'' RTE'nin tüm bu yakarmalarına rağmen Trump'a ziyaretin hemen öncesinde YPG'ye ağır silahlar verilmesi ver Rakka operasyonunun YPG'le ortak yapılacağının açıklanmasının sonrasında Türkiye'de basın organlarına demeç veren bazı muhalif siyasiler bu gelişmelerden dolayı RTE'nin ABD ziyaretini en azından ertelemesine çağrı yapmalarına RTE'nin yanıtı ''bunlar siyaset yapmayı bilmiyorlar'' oldu. Doğrudur RTE şimdiye değin hep kendi mahallesi için siyaset yaptı. Bunda da başarılı oldun. Din maskeli ve kendi çevresinin ekonomik çıkarlarını koruma noktasında gerçekleştirdiği politikada başarılı oldu.

RTE'nin amacı ülkenin çıkarları doğrultusunda bir ABD ziyareti değil. Bu ziyaret RTE'nin kişisel çıkarları doğrultusundadır. ABD başkanı Trump kendisini Beyaz Saray'da kabul eder ve görüşürse anayasa referandumunda ülke içerisinde aldığı yenilgiyi bu görüşmeyle/kabul edilmeyle bertaraf etmeye çalışıyor. Yani içeride kaybettiği meşrutiyeti dışarıda emperyalistlere vereceği tavizlerle kapatmaya, onların güvenini kazandığının propagandasını yaparak kotarmaya çalışıyor. Bu ziyaret kendi meşrutiyetini sağlama ziyaretidir. Bu bir...

İkincisi de BOP'ta Suriye'de sıkıştığı durumdan kurtulmak için ABD'nin tüm isteklerine yanıt olacağına dair güvence vererek bir çıkış bulmaya çalışıyor. Güvenli bölge... Kürtlere yönelik askeri ve diğer yardımların askıya alınması... Suriye'de çözüm konusunda kendisine görev verilmesi v.b. gibi.

Bu ziyaretin en önemli yönü ise Reza Sarraf dosyasıdır. Çünkü Reza Sarraf dosyasının içerisinde RTE'de var, ailesi de var. Halk Bankası genel müdür yardımcısının ABD'de tutuklanması, Reza Sarraf'la birlikte yargılanması, RTE ve ailesinin durumunu daha da ağırlaştırdığını, içerisinden çıkılmaz bir duruma sokulduğunu gösteriyor.

RTE bu durumu Trump'la görüşerek birinci elden hukuksal değil siyasal bir yolla çözmek için çabalıyor. 16 Mayıs ta yapacağı ABD başkanıyla görüşmesinin esas nedeni bu.

Bu çabası boşuna mı?

Göreceğiz...

44625

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Çetin Çetin

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar