Pazartesi Haziran 17, 2024

Faşizme Taş Atmak İyidir

Tas Atmak Degil, Tas Atmamak Provakasyondur   Yasalcilikla, mesruiyet/haklilik zemini arasindaki farki kavramak istiyorsaniz, cocugunuzun, sizin koydugunuz kurallarla, kendi ozgur ruhu arasinda yasadigi catismanin sonuclarina bakin...Orda iki dunya catisir; bir kendi disindaki dunya, ve onun kurallari, ve de cocugun kendi ozgur ruhu ve varmak istedigi dunya...Kural koyucular, dunyayi kendi istedikleri sekilde dizayn etmek, yonetmek, baslarinin agrimamasini isterler;, koleler ise, yine dunyayi kendi tasavur ettikleri seklide kazanmak arzusu guderler...Bu iki farkli dunya ve irade arasindaki catisma ve celiskiler kacinilmaz olarak bir catisma dunyasi yaratirlar...Her kural ve kanunun amaci kendi disindaki dunyayi disiplin altinda tutmaktir; tutabildigi yere kadar...   Mesruiyet ve  kendisi olmak zemininden her cikis, ozunde, kendisi olmak istencinden cikis ve disardaki dunyaya teslim olmaktir.Hicbir kural yoktur ki, onu koyan iradenin/sinifin, kendi sinif cikarindan azade olsun; tum yasalar, o sinifin cikar ve iradesinin korunmasi icin vardirlar...Iste, tam da burada, mesruiyet zemini, aslinda ozgur olmak, kendisi olmak zeminidir; mesruiyetten her kacis, ozgurlukten bir kacis, ruhun teslim dunyasini yaratir... Koleler ve cocuklar, ve dahi devrimciler, her donem icin, o donemin ozgur ruhunu temsil ederler; o ruh oldugunde ozgurlukte olur; teslimiyet, karsi iradeye biat, egemen olanin dunyasindasinizdir artik...Birakin, o cocuk ruhu yasasin; cunku ozgurluk icin ihtiyacimiz olan tam da o ruhtur iste; mesruiyetin kavgasi, ozgurlugun kavgasidir!


 

Insanlari daga ideolojiler cikartmaz, fasizm cikartir; daga cikmak zorunda kalan insan, kendi ideolojisini yaratir.

Radikalizm bir duygudur, onu besleyen, yasatan, yaratan, insanin icinde yasadigi maddi toplumdur. Radikal duygular, radikal ideolojiler yaratir.

Kuru-siki baris edebiyatlari yapmayin, anlamaya calisin insan-toplumsal gerceklik-siyasal sonuclar iliskisini.

Dagdakilere cagri yapacaginiza, radikalizmi oldurmeye calisacaginiza, fasizmi oldurun.

Fasizm varsa, daga cikan insan da var olacaktir.

Savas arzu edilen birsey degildir, kacinilmaz birseydir. Zora karsi Zor Tarihsel Materyalizmin bir yasasidir.

Kafkaslardan, Ortadogu, Afrika, Uzak Asya, Latin Amerikaya kadar heryerde adi konulmamis dusuk yogunluklu bir savas ya da acik savas suruyor, ama kimleri 'silahla cozum donemi bitmistir''(!) diyor....
Bu sozu hakim siniflar icin mi yoksa ezilen siniflar icin mi soyluyorsunuz?...Hangisi icin soylerseniz soyleyin, tum devletlerin en buyuk butceyi silahlanmaya ayirdigi bugunun dunyasinda bu koskocaman bir yalan degil mi?

Hayatin, gercegin dili bunun bir palavra oldugunu soylerken, kendi oznel istekleriniz bu aci gercegin yerine gecebilir mi?....Gecseydi eger hemen yanibasinizda Suriye'de Irak'ta, Ukrayna'da, Kurdistan'da cocuklarin yasiyor olmasi, kadinlarin korkusuzca sokaklarda geziyor olmasi gerekmez miydi?
Ya Gezi?...Eli silahsiz gencler salt bariscil protestolar yaparken onlari Marslilarin tufeklerinden cikan kursunlar mi oldurdu?

Kimin kafasidir bu; hakim siniflarin halki-halklari yalanlarla aldatmak kafasi degil mi?!

Kilicdaroglundan Recepe, tum TV lere kadar siddetin-tas atmanin bir devlet provakasyonu oludugu beyninize islenmeye calisiliyor...

Boy boy kameralar onun de cantali, tas atan, sivil polislerin resimleri, fotolari tum basina gosteriliyor....Yani bakin devlete tas atmanizi isteyen devlettir, polisin kendisidir, aman sakin ha oyuna gelmeyin, asla devlete, polis tas-molotof atmayin, devrimci siddet kotudur denmeye calisiliyor...

Devrimciysen, tas atiyorsan provakatorsun demek istiyorlar

Siz hic boy boy sivil-provakator polislerin goruntulerini basina veren, ben provakatorluk yapiyorum, tas atan ben devletim diyen bir devlet gordunuz mu?....Provakasyon adi uzerinde sinsi, caktirmadan oyuna getirmektir....Peki niye boyle acikca tas atanlar sivil polislerdir diye gozumuze sokuyorlar dusunuyor musunuz?

Yillardir son moda ideolojik silahlari budur; ''yeralti orgutleri, teror orgutleri, gizli orgutlenenler, siddete , tasa, molotofa, silaha sarilanlar aslinda devletin derin orgutleridir, onlardan uzak durun'' diyerek tasfiyeciligi gelistirdiler, devrimci orgutleri tecrit ettiler...Kimileri de sol adina bu oyuna gelmeye coktan hazirdi, cizgileri geregi bu boyleydi...

Peki Perincek gibi bir CIA solunu temsil eden birisi, Mahir Kaynak gibi eski bir MIT sefi bu komplo teorilerinin onculugunu yaparkan hic mi akliniza sormak gelmiyor, acaba bu herifler harala gorele bu komplo teorilerini yaymaya calistiklarina gore acaba bu da baska bir buyuk komplo olmasin?

Recep kotu devlet yok, derin devlet var sahtekarligini yayarken, buna tutunurken hic mi akliniza gelmez bu Recep efendi ne zamandir halkin dostu oldu???

Ucuz teorilerle geliyor devlet, ama isin kotu yani kitleler icinde bu ucuzluga kanacak, dahada kotusu eski sol icinde bu ucuzluga dayaanarak sosyalizm adini gosterip burjuvazinin yardimina kosacak bir suru hain var.

Devrimci siddeti savunmak devrimi savunmaktir.

Ilk once tas atan sivil polisleri vurun; sonra tas atmaya devam edin...Tas atmadan duzen degismez!

  
90564

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

Sayfalar