Pazar Haziran 16, 2024

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Kaypakkayahaber: Böyle bir hesaba neden gerek duydunuz ve ne zamandan beridir varsınız?

 

Rojevazindanan: Uzun zamandır 2015 yazından sonlarından beridir bu isimle dediğiniz alanlarda paylaşımlar yapmaktayız. İlk başta böyle bir amacımız ve geniş kesimlere seslenme gibi niyetimiz yoktu. Yanımızda bulunan fotoğrafları taratıp instagrama yükleyerek kalıcılaştırmak, paylaşmak ve kaybolmalarının önüne geçmek istedik. Zamanla başka tutsak aileleri de ellerindeki zindan fotoğraflarını bizimle paylaşarak arşivimize katmamızı istediler.  Bunun yaygınlaşması ile arşivimiz zenginleşti, takipçi sayımız genelde tutsak ailelerinden oluşarak kalabalıklaştı.

Fotolardan ziyade gelen mesajlara da paylaşmaya çalışırken akabinde zindanlardan gelen baskı ve işkence haberlerini de tutuklu aileleri, duyarlı kesimlere ve basınla paylaşmaya başladık. Haberler, mesajlar, tutsak ailelerinin bizimle paylaşımları arttı. Aileler ile bağlar güçlenirken basınla da sürekli dirsek temasında olduk ve ister istemez sıradan bir hesap görüntüsünden ve muhtevasından uzaklaşarak bizim üzerimize çok farklı sorumluluklar ve görevler yükledi. Zindanlardaki Tek kişi artık üstesinden gelmemeye başlayınca Ben Müslüm Aslan ve Yılmaz Akyüz arkadaş gibi tutsak ailesi ve zindanda kalmış, oradaki hayatı, dünyayı, ruhsal gerçekliği ile bilen birkaç arkadaş daha baktık. Ve nerede ise   sürekli online kalan, zindanlar hakkında basının işlediği ve aileler aracılığı ile tutsaklardan gelen tüm gelişmeleri yansıtıyoruz.

Kaypakkayahaber:  Peki ne   tür engellerle karşılaştınız?

Rojevazindanan: İçerideki baskıları yansıttıkça ve dışarı ile buluşturup kamuoyu ile paylaştıkça baskı ve işkence uygulamaları sahiplerinin de tepkisi ve engellemeleri ile karşı karşıya kaldık. Hesap açıldığı günden bu yana 3 sefer instagram hesabımız kapatıldı malum cephe tarafından. İnsanlar hesabımızı takip ediyor diye soruşturmalardan geçtiler.  Başka şeylerden dolayı gözaltına alınan tutsak ailelerine sorguda sorulan ‘siz bu hesabı’ takip ediyor musunuz sorusu ile onların şahsından şu mesaj verilmek istendi. ‘O hesabı takip ederseniz başınıza geleceklere de hazırlıklı olun. En son aracılığımızla bir aile kendi evlatlarına yapılan baskıları ve işkenceleri bir gazeteciye anlatırken gazetecinin telefonu dinlenmiş ve ‘kışkırtıcı haber yapmak ve örgüte üye olma ‘iddiaları ile yakalandı. Bu vb. birkaç olayın basına yansıması ister istemez ilişkide olduğumuz birçok aileyi korkuttu.

Hesapları kapanınca kaldığımız yerden devam etmek zordu. Fakat bir kere bizden beklentiler içinde olan aileleri ve tutsakları düşünmek azmetmeye sebep oluyor, güç ve inatla yine sürdürme kararlılığı içine sokuyordu. Dört duvar arasında direnenler dışarıdakiler için inat etme manifestosudur. İmkansızlıklarda bedeniyle göğe uzananlara bakınca bu kadar imkân arasında umutsuzluğun ve pes etmenin yeri yoktur.

Kimlerin bu sosyal medyada bu hesaplarla ilgilendiğini bilen baskıcı, yıldırmak isteyen bu sistem bize de örgüt propagandası ve anti- demokratik, dikta sistem sahiplerine hakaretten soruşturmalar ve davalar açtılar.  Yani hem takip edenler korkutulurken, sosyal medyayı zindan cephesi için işler durumda tutmak isteyen bizlere de uzandılar. Bu gibi engellemeler ile karşılaşacağımızı tahmin etmemek mümkün değil. Bilmek bize sabretmeyi ve düşsek de kalkmayı öğretti. Hesapların kapandığı ve Türkiye’den kısıtlandığı yerden devam etmeyi öğrendik.

Kaypakkayahaber: Son zamanlarda en size yansıtılan ulaştırılan ve üzerinde durduğunuz zindan sorunları nelerdir.

Rojevazindanan: (Rojevazindanan Admini Müslüm Aslan yerine Yılmaz Akyüz söze karışarak cevaplıyor)

Hemen hemen her gün zindanlara uygulanan baskılar ve işkence haberleri ile karşılaşıyoruz. Hücrelere yapılan zamansız baskınlar ve tutsağın içinde bulunduğu hücre içinde baskılarla kurallarla, dayatmalar ile oradaki yaşamı çekilmez hale getirerek tutsakğı teslim alma, iradesizleştirmeye çalışmaktadırlar. Askeri sayım 12 Eylül döneminde tutsaklara dayatılan bir uygulamadır. Uygulamak içinde dünyanın işkencesini yapmışlardı. Askeri sayım dayatılmakta, telefonla görüşmelerde   tekmil dayatılmakta, telefonla konuşurken Türkçe konuşmaları istenmekte, görüşler bir saat olması gerekirken keyfice kısa tutulmakta, havalandırmaya çıkışta sorunlar çıkarılmakta, ortak alanlarda tutsakların bir araya gelmeleri engellenmekte. Mektupların gelmesi, gitmesi, kitapların tutsaklara verilmesi ve Kürtçe kitaplar için sorun çıkarılmakta.  Gelen elbiselerin rengine karışılmakta, sayılı verilmektedir. Tutsakların birbirini görmesi engellenmekte, herhangi bir yerde karşılaşmaları durumunda birbirlerine selam vermeleri bile kaba dayak ve cezalarla karşılık bulmaktadır.

 Kısacası yaşamı oluşturan her detay zorluklar ve baskıyla örülmüştür orada.  Bunlar geçmişten beri olan ama son süreçlerde dozunun artırıldığı her zindanın uğraştırıldığı bilindik uygulamalar.

Burada şunu belirtmek istiyorum. Hangi tutsağın ailesi nerede ise tutsak aileden binlerce kilometre uzağa götürülmüştür. Bu durum yıllardır böyle. Tutsak ailesinden izole edilirken ekonomik sorunlardan dolayı tutsağın yanına gidememektedir. Uzaklara götürülerek aileye de ceza verme ve politikası yıllardır var.  Tutsak ailesine yakın gelmek için ne kadar dilekçe vermiş ise de sudan bahanelerle ret edilmektedir.

           

Kaypakkayahaber: Gündeminize şu son dönemlerde birincil derecede önünüze koyduğunuz en can alıcı sorun hangisi bunlardan ve özellikle çözüm bulunmasını istediğiniz?

 

Rojevazindanan: Tabii ki hasta tutsaklar diyeceğiz. Zindan koşullarından, yıllarca baskılara karşı ve cezaevinin koşullarının düzeltilmesine dair uzun süreli girilen grevlerin belirtileri yıllar sonra önemli rahatsızlıklarla, hastalıklarla kendisini açığa çıkarmaktadır. Bunların tedavisi yapılmamakta ve tedavisi zindanda mümkün olmayan birçok hastalığa yakalananlar var.

 Cezaevinde kalamaz ciddi durumlarına rağmen de içeride tutulmakta ve ölüme terk edilmektedirler. Bu son yıllarda ihmalkarlıklar sonucu onlarca tutsak hayatını kaybetti. Bu resmen infazdır. Uzun sürece yayılmış, acı çektirilerek yavaşlatılmış infazdır. Hastalıktan ötürü dışarıda tedavi olması için bırakılanlarda artık tedavisi mümkün olmayan hastalıkları ilerlemiş ve dışarıda yaşamını yitirsin diye ince şekilde ayarlanarak salınan tutsaklardır. Yaşından ötürü artık hiçbir ihtiyacını karşılayamayan ve hasta olanlar var. Bunu tarafsız ve ilerici basın defalarca dile getirmektedir. Fakat bu işin sorumluları sağıları oynayarak bu insanların yaşamlarını yitirmelerine bir politika gereği göz yummaktadırlar.

 

Özellikle son zamanlarda hasta tutsakların yanında en önemli başka bir sorun da.  DGM’ lerin verdiği müebbet cezalarını bitiren tutsakların infazların yakılması ya da cezaevinde kurulan bir komisyonun tutsaklara dayattığı pişmanlık yasalarını kabul etmemelerinden, zamanından protesto amaçlı girdiği grevleri, attığı bir sloganı, inanılır gibi değil elektriği fazla harcamaları, bir mektupta belirttiklerinden ötürü vb. vb. birçok sudan sebepleri öne sürerek zaten haksız ve adil olmayan o cezaları bitiren tutsakları salmamaları son zamanları dayanılmaz bir işkenceye çevirmeleri de çok önemli bir sorundur.

Zindan hayatını yaşayanlar bilir. İlk girdiğin dönemler sancılı, alışma evreleridir. Son zamanlarda geçmeyi unutur adeta.  Sistem bu uygulamaların tutsak bünyesinde ne tür tahribatlar yarattığını bildiğinden en zalim olana başvurur. Şu söyleşiyi yaptığımız vakitte arkadaşım 30 yılını dolduran İzzet Sevilgen’in tahliyesinin 3 ay ertelendiğini söylüyor. Aileler 30 yıl o güne hazırlık yaparlarken hem ailenin psikolojisi ile oynanmakta hem de tutsağınki ile….

  Tutsak ailelerinden ve duyarlı kesim ve kamuoyundan özellikle hasta tutsaklar ve infazların yakılması, cezaların 6 ay daha uzatılması ve her 6 aydan sonra yine o komisyonların verdiği ve vereceği kararların teşhir edilmesini, bunun için tepkileri ile zindanların sesi olunmasını istiyoruz. Örgütlü ve ciddi bir tepki geri adım attıracaktır. İki kez üst üste haksızlık yapılmasına insanların ruhsal yapıları ve hayatları ile oynanmasına izin vermeyelim. Bu haksızlıklara karşı durumak insani görevidir.

 

Kaypakkayahaber: Peki kendinizi sosyal medyada zindanların sesi olma konusunda yeterli görüyor musunuz?

 

Sosyal medya yararlı, amaçlı ve etkili kullanıldığında bomba etkisi yaratır. Peki bu şekilde biz istenilen ölçülerde miyiz, kuşkusuz ki hayır. On binlerce aile var ve onlara ulaşmak sorun ve zaman ister. Diğer yandan siyasi partiler ve insan hakları dernekleri, duyarlı kesimlerle sağlam ve kalıcı bağlar kurmak açısından istenilen aşamada değiliz. Ama nerede ise zindan haberlerini yapacak tüm gazetecilerle ilişkilerimizin olması iyi, gelişkin yanımızdır. 2016 kasımında tutuklu derneklerinin kapatılması zamanında da rolümüzü, sesimizi duyurma anlamında iyi yerine getirdik. Ama içeriden gelen haberler ve çözüme kavuşturacak mecralara ulaşma, tepkileri yumruk hâline getirip bir kanala akıtma, etkili kılma konusunda yetersiziz. Diğer yandan insanlarımızın zindan haberlerini ve gelişmelerini öğrenmek için bizim hesaplarımızı hatırlayıp oranın onlara cevap olacağını düşünmeleri, bizim bir aşama katettiğimizi göstermektedir, yetersizliklerimize rağmen. Biz bunların bilincindeyiz ve aşmak için daha çok emek vermemiz gerekiyor. Emek, sorumluluğumuzu daha da güçlü, kalıcı ve güzelleştirecektir.

Kaypakkayahaber: Teşekkür ediyoruz size. Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?

 

Rojevazindanan: (Müslüm Aslan-Yılmaz Akyüz) Bize kendimizi anlatma imkânı tanıdığınızdan ötürü biz teşekkürlerimizi sunuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

 

 

 

 

3012

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Soru(n)dan Çözüme Kadın(lar)

“Selam olsun bizden önce geçene / Selam olsun dosta, hasa, çile çekene / Selam olsun dayanana, düşene / Yüreğim yürektir, bakma gözüm yaşına.”[1]

“Kadınlığın tarihi, dünyanın gördüğü en büyük zorbalığın tarihidir,”[2] der Oscar Wilde. Haklı.

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Sayfalar