Pazar Haziran 16, 2024

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

Konunun önemi açısından gelişmeleri ciddi izlemek, ilkeli hareket etmek belirleyicidir. Siyaseten yanlış olan, ulusal hareketi yapısal gücü ölçeğinde değerlendirmektir. Ve buna karşın, bölgemizde ciddi bir güç olan Kürt ulusal hareketini bugünkü, sosyal, toplumsal ve örgütsel duruşunu belirleyen ideolojik olarak ele alınmamasıdır. Bir şeyler tatil edilince, ideolojik eksende sınıf duruşunda taşınan nitel farklılığı ortadan kalkıyor, duygusallığa dönüşmüş oluyor.  Öyle olunca izlenen siyasi, ideolojik, politik örgütsel hatlar birbirine karıştırmış oluyoruz.

Sınıfın öncü gücüyle, tüm çözümleri sınıflar mücadelesinde gören yapının niteliğiyle, başka yapılanmalar birbirine karıştırılmış oluyor. Böylece ilkeler ayakaltına alınır, silahlı güce, o gün güçlü olan devrimci veya ulusal hareket karşısında secde edilir, duygusal eziklik başlar.  Çünkü bizi belirleyen içerisinde yaşadığımız toplumsal sınıfların varlığı ve bu toplumsal ayrışmada yürüttüğümüz egemenlik mücadelesidir.  Her sınıf, devlet, ulus ve gruplar yürüttükleri mücadeleye temsil ettikleri sınıfın çıkarları, menfaatleri ve zafere varmanın yollarını nasıl geliştiririm politik manevralarıyla taktik ve stratejik duruşlarıyla tavır alırlar. Bunda anlaşılmaz bir şey yoktur. Her şey açık.

İşte tam bu noktada Kaypakkaya 45 yıl öncesinden bu gibi tartışmaları enine boyunu yürüttü. Türkiye, Kürdistan devriminin strateji ve taktikleri buna uygun izlenecek devrimin yolunu belirledi. İdeolojik, siyasal, politik belirlemeye uygun örgütsel yapı oluşturdu. Ülkenin içerisinde bulunduğu sosyoekonomik tahlilini yaptı. Yaptığı programatik tahliller sonucu; halkın dostları kimlerdir, düşmanları kimlerdir sorusuna açıklık getirdi. Partinin öncü gücünü, temel gücünü,  bu güçlerin temel ittifak üzerinde oluşacak demokratik halk iktidarının niteliğini, özünü tahlilde bulundu. İşçi -köylü temel ittifakına dayanan, bunun üzerinden yükselecek gerilla savaşı sonucu kurtarılmış alanlar, kızıl siyasi üsler kurulabileceğini önemle vurguladı. Kızıl siyasi üsler kurulmadan devrimden menfaati olan sınıflarla HALKIN BİRLEŞİK CEPHESİ'nin kurulmasının imkânsız olduğunu, uzun tartışmalar sonucu netleştirdi.

Dönemin revizyonist sapmalarıyla yaptığı tartışmalarda "eylem birliği nedir, güç birliği nedir, ittifak yapmak ne anlama gelir ve bunların arasındaki nitel farkları cevapladı, açıklığa kavuşturdu. Biz de bu güzergâh üzerinde yolumuzu belirlemiş, bu belirlemenin doğruluğuna inanıyoruz. Maoistlerle diğer devrimci güçleri birbirinden ayıran temel konulardan biri de Halk Cephesine bakış açısıdır. Bu temel kavranmadan cephe sorununu doğru kavrayamaz, ele alamaz, ilkeli uygun adımlar atamayız.

Şöyle ki, her şeyden önce halk cephesinde kimler yer alır, nasıl kurulur, halk cephesi kimin önderliğinde kurulur, temel ittifak gücünü nereden alır sorularına kısaca açıklık getirmek gerekiyor.

-)Halkın birleşik cephesi proletarya partisi önderliği altında kurulur. Bu ilkesel olmazsa olmaz sorunumuzdur.

-)Temel ittifak gücünü, işçi -köylü temel ittifakından alır.

-) Kızıl siyasi iktidarlar ve kurtarılmış bölgeler bu ittifak temeline bağlı kalır.

-)Proletarya partisi kızıl siyasi iktidarları işçi köylü sınıfının temel ittifakı üzerinde şekillendirir, kurar.

-) Faşizmin yıkıldığı alanlarda, bölgelerde halk iktidarının özünü oluşturan yapının temel tuğlaları harçlarla örülür. Ama hala halk iktidarını bizimle oluşturacak olan küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin sol kanadı bizimle birlikte hareket etmez. Bizim kurduğumuz kızıl siyasi iktidarlara kuşku ve kaygıyla bakarlar. Sürekli fikir değiştirir, gidiş gelişler yaşarlar. Düşman zayıfladıkça, biz güçlendikçe bu ara sınıflar bizden yana olmaya, bizimle beraber hareket etmeye başlarlar. Bizim gerilediğimiz, zayıfladığımız dönemlerde kolayca bizden uzaklaşarak, menfaatlerini garanti altına almayı, saf değiştirmeyi esas alırlar. Özellikle milli burjuvazi karşı devrimin safına dönem dönem geçer. Emperyalizme göbekten bağımlı komprador kapitalizm ve yarı feodal yapının temsilcileriyle işbirliğine girer karşı devrimci karakter kazanır.

İşgal şartlarında ise bu konumlanma değişebilir genişleyebilir.  O günkü şart ve koşullar yürütülen mücadele biçiminde değişiklikler gerektirir. Özellikle bu durum günümüz Kürdistan ulusal kurtuluş savaşına uygunluk göstermektedir. Bundan kaynaklı biz stratejimizde değişiklik yapamayız. Halk cephesi devrimin üç silahından biridir. Bu olgunun taktiksel eylem birlikleriyle faşizme karşı ittifaklarla bir alakası yoktur, olamaz da. Döneme uygun eylem birlikleri, ittifaklar mutlaka yapılmalı ve faşizme, emperyalizme karşı mücadelede bu zorunlu ve gereklidir.  Kalıcı bir kuralı ve bağlayıcılığı yoktur.
Halk cephesi oluşumunda ise mutlak uyulması gerekli bir kural vardır. Ortaklaşa çıkarılan bu programa imza atan tüm güçlerin uyması bir zorunluluktur. Burada gereksiz yorumlamaların ve açıklamaların yeri yoktur. Sorunu o tarafa bu tarafa çekmeninde bir yararı yoktur.

Askeri faşist darbe sonrası, 1981’de bazı devrimci ve Kürt ulusal kurtuluş hareketinden oluşan böylesi bir tavan örgütlenmesi yapılmış, denenmiş ve fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Biz de bu toplantılara gözlemci olarak iki kere katıldık. Birinci toplantıya gözlemci katılan yoldaşlarımızın karar verme yetki ve sorumlulukları bulunmamaktaydı. Yurtdışı düzeyinde toplantıya katılınmış, oluşuma iyimser temelde fikir ifade edilmiştir.  Bunun partimiz genelinde bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Daha sonra 1982 Kasım ayında merkez komitesi adına Ortadoğu’ya giden yoldaşımız, böylesi bir oluşumun yanlışlığını, sebeplerini ve anlayışımızı açıklayarak devrimci güçlerle her zaman eylem birliği içerisinde olacağımızı ajitasyon ve propaganda da serbestliğin temel ilkemiz olduğunu açıkladı. Bugün de aynı anlayışımız devam etmektedir. O dönem, bu tavrımızı merkezi bir açıklamayla kamuoyuyla paylaştık.

Bugüne gelince, halen aynı yöntem hataları yapıldığı görüşündeyim.  Halkın birleşik cephesi ne anlama gelir, bizim görüşlerimiz nelerdir? Sorusunu doğru kavrayarak, özümseyerek bilinçli savunmalıyız. Eğer ki, sorun doğru özümsenip bilince çıkarılarak savunulmazsa ciddi hatalar yapılır, bakışımızda dumura uğrama görülür. Geleneğin proğramatik resmi görüşleriyle, atılan imzanın tezatlık taşıdığı açık görülmektedir.

Kürt ulusal kurtuluş hareketinin, jeopolitik konumlanışı Kürdistan’a uygunluk gösteriyor. Ancak, bu bizim Kürt ulusal kurtuluş hareketinin izlediği kronolojik yolla aynı rotada hareket edeceğiz anlamını bize yükleyemez. Proletarya partisi kendi çizdiği rotada, kendi bildiği güzergâhta hareket eder, kararlılıkla yoluna devam eder. Devrimin dostlarını bilir, doğru tahlilde bulunur, onlarla eylemde birlik ajitasyon ve propaganda da serbestlik ilkesi üzerinden faşizme karşı mücadeleyi yükseltmeyi hedefler, gelecekte oluşturulacak işçi-köylü temel ittifakı zemini olan Halkların Birleşik Cephesi’nin yolunu döşer. Uzun vadeli mücadele içerisinde izlediği siyasi, politik ve ideolojik güzergâhta başarılara imza atar. Yanlış çizgi, yanlış politik akımlarla ideolojik mücadelesini asla ertelemez, yavaşlatmaz, duraksatmaz. Sekterizme, adam sendeciliğe, liberalizme bu mücadelede özellikle hassasiyet gösterir. Kazanıcı ve iknacılığı esas alır.

45851

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

30. Ölümsüzlük Yılında MANUEL DEMİR/ՄԱՆՈՒԵԼ ՏԷՄԻՐ Yaşıyor! Partizanlar yaşıyor! (1)

Manuel Demir’i 30. ölümsüzlük yılında saygıyla anıyoruz. Bu vesileyle Ermeni Fedailer adıyla başlattıkları ve hayatlarını Ermeni halkının davasına adadıkları, bugün ise Partizan hareketine dönüşerek devam eden mücadelede sayısız Ermeni devrimciler Hrantlar, Hayrabetler, Armenaklar, Yalımyanlar, Ozanyanlar ve Manueller’i de anıyor ve aradan yüz yıl geçmiş olsa da bu mücadelenin devam edeceğini belirtiyoruz.

TKP-ML OPK Üyesi Ünal Orhan: Yeni Yılda Umudu ve Özgürlüğü Güçlendirmeliyiz, Güçlendireceğiz!”

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Ortadoğu Parti Komitesi (TKP-ML OPK) üyesi Ünal Oral ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

Sayfalar