Pazartesi Haziran 17, 2024

Böyle gitmez

Bir önceki yazımda birlik sorunun ‘sınıf bilinci’ ile ilişkisine değinmiştim.Tarihsel görevlerimizi yerine getirebilmek adına bunun zorunluluk olduğunu söylemiştim.Konuştuğum Maoistlerin söylediği şu:

Tarihsel görevimizi biliyoruz.Ancak birlik sorununun sınıfsal niteliğinin koşulları doğru değerlendirilemez ise bu eski pilavı ısıtmaktan başka bir anlam taşımayacaktır.Teorik açıklamaları görüyorsun.Bir rüzgar var,durgunluktan çıkmak adına popüler akıma kapılan Kaypakkayacılar var.Yeni adına çizgiyi yenileme adına burjuva akıma kapılanlar var.

Nesnel koşulları öznel düşünceyle açıklama eğilimi bu.Ne kadar klasik olursa olsun bu açıklama sonuna kadar doğru.Ancak eksik.

Çünkü var olan mücadeledeki gerilemeyi diyalektikten koparırsak,tarihselliğini,öznelerinin hareketini ve nesnelliğini çözümleyemeyiz.

Bugün ki gerilemenin mimarları dünün bizleriyiz. Pratikten kendini soyutlayan ‘onlar kötü’ yaptı retoriği başlı başına idealizmdir bu yüzden.Kötü yetiştirilmiş bir çocuğun kaderine benziyor.Annenin ‘öyle bir evladım yok’ reddedişindeki tek yanlılık kokuyor her yerinden.Partiden bahsederken de ‘ayrılık’lar tarafların ‘tarihsel malzemeyi’ kullanışına göre şekil alıyor.Ancak o tarihsel malzeme ortak bir ürün olduğuna göre,tüm oluşum sürecindeki hareket de( hareketsizlik de maddenin özel bir biçimidir) birlikte bir hareket yada hareketsizliktir.Bu nedenle MLM de ayrılık sorunu sadece tarafların ürünü değil, bizimde bıraktığımız mirastır.1994 ayrılığının devamında GÖK sürecini hatırlıyorum. Parti içi eleştirilerimizi sırtlayanların rüzgarına kapılmadan edemedik.Ne siyasi uyanıklığımız vardı.ne de teorik uyanıklığımız.Kişiler üzerinden tavırlar koyup ‘daha doğrusunu’ yapacağımızı sanıyorduk.Ama olmadı partiden kopmanın bedelini azalarak,kırılarak,savrularak ödedik.Sadece biz ödemedik.Günümüze kadarki mücadelenin geri yönünü beslemekten başka bir şeyi temsil edemedik.Parti içi güvensizlik hastalığının kaynaklarını tespit edemez isek bu süreçte gerilemenin parçası olmaktan kurtulamayacaktır.

Ayrılığın bizdeki sebepleri  kötü gidişin parçası olmadığının, aslında kariyerist,despot,tekçi, ,reformist,revizyonist,tasfiyeci,darbeci vd. kişilerden kurtulmak için ‘zorunlu’ olduğunun açıklamasıyla ‘devrimci tavır’ hakkı sonuna kadar kullanılmış oluyor.Oluyor mu?Hiç te değil.Koşullardan kendilerini koparırken en iyi payı kendine çıkaran bu kafalar,durağanlığı,mücadeledeki gerilemeyi tespit ediyor,ancak sorun tamda bunun çözümlenmesi iken, bunun zemini iken,çözmenin parçası olabilmek yerine bunu bir ‘fırsat’ zeminine  oturtuyor.Kendisi böyle ‘istemese de’ hayat bu noktaya getiriyor..çünkü sorun bizim ‘olayları ve olguları’ diyalektik tarihsel Materyalizm yöntemiyle değil, idealizm yöntemiyle çözmeye çalışıyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Yöntem nesnel koşulu anlama yerine ‘duygu ve düşüncelere’ hitap etmesiyle anlaşılabilir.Nesnel sorunu çözme yeteneği taşıyor mu?Yoksa duygu ve düşüncelerimize kısmen yada tamamen uyuyor mu?eğer ikincisi ise idealizmdeyiz demektir.GÖK sürecinde ‘sorunların çözümü’ olarak ayrılığın, duygu ve düşüncelerimize hitap eden tarafında yer aldık.Ne verilen sözler anlamını buldu.Ne de ‘sorun’ çözüldü.Sorun çözülmek bir yana ‘sorun genelleşti’.

Bu nedenle Tarihsel özeleştri, parçaların özeleştrisi ile başlamak zorundadır.Sürekli ana gövdeyi zayıflatan,ideolojik delikler açan,önderliğe güvensizlik yaratan pratikler ‘sanki hiç sorumluluk taşımıyormuş gibi ‘pişkinlik’ haliyle ‘haklılığını ilan edebiliyor.

Zamanın da kırdan inen bir yoldaşım ayrılık sebebi olarak  ‘uygunsuz’ davranışlar ‘gördüğünü’ söylemişti.Bende gördüğün uygunsuz davranışı neden değiştirmeye çalışmadın demiştim.Bu sebep olamaz.O da ‘kaçışına’ başka bir bahane uydurmuştu.

Yoldaşlar kaçkınlık konusunda tecrübeliyim.Kendimden ve mücadeleden kaçalı epey zaman oldu.Bu nedenle yol arkadaşlarımın kimler olduğunu değil, mesele o yola nasıl giriliyor 

Birincisi, sürekli sorunların olduğu konuşulmaya başlanıyor,gizli gizli(tüzük ihlali)

    İkincisi , sorumluluk ve görevlerin üç beş kişinin üzerine yıkıldığı,Parti hamalı olunduğu,partinin elden gittiği vb. düşünceler yayılıyor

           Üçüncüsü, Partinin ‘kurtarılması’ gerekiyor.

Sonuç ayrılık, yöntem çözmek adına yola çıktığı sorunları içermiyor aslında.Parti tüzüğü ile partidir.Tüzüğüne sahip çıkmayanlar ‘sorunlara’ da sahip çıkmıyordur.Sorunların arkasına önüne geçmek değil,sorun ‘birlikte’ sorundur.Birlikte çözülür.Sırtlayabilen babayiğit varsa.Sorunları tarafların birinin ötekine göre avantajı olarak görmek, sınıf bilincinden uzaklığın ifadesidir.Sorun sadece iç sorun da değil, toplumsaldır.Yaşamın içe yansımasıdır.Kitlelerin hareketsizliğinin,geriliğinin,pratikte devrimci mücadeleden uzaklaşmalarının,kendilerini ‘zayıflayan’ devrimci yönde değil, tarihsel kısa dönemin  de ‘genişleyen’, gerici yaşam ve düşünüş tarzında ifade etmesinin de ürünüdür. Burjuva düşünüş tarzına dönemsel boyun eğişin faturasını kişilere yüklemek, onun toplumsal,sınıfsal çelişkilerini çözmek yerine, dün var olan,bugün ve yarında var olacak olan çelişkinin ‘çelişki’ olduğu totolojisine sığınmak kime yarar?Sorun budur.Bu totoloji maddenin hareketini,toplumsal hareketi nasıl etkiler?Ezilen sınıfların çıkarını içeriyor mu?Bu çıkar düşünce de var olsa dahi, pratikte anlam taşıyor mu?Mesele budur.

Açık yürekli olalım.Tarihimizin olumlu olumsuz her şeyi bizimle var.Kimse kendini kenara koymasın.

Ezilen sınıflardaki örgütsüzlük,mücadele de isteksizlik,pratikte gerilemenin ürünü olan teorik ve siyasal geriliğin ilacı; ileri unsurların ‘dar sınırlarını’ parçalaması, pratikte bir devrimci hareket, tüzük ve programı bilince çıkarmak gerekiyor.

Çelişki, sorunu tespit etmekte değil,çözmekte.

İyi Çalışmalar.

Taner Özcan

47556

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Son Haberler

Sayfalar

Taner özcan

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

Sayfalar