Pazartesi Haziran 17, 2024

“Barış Pınarı Harekatı”, 1915’in Devamıdır…! Ermeni Devrimciler

TC Devleti denildiği zaman ilk akla gelen 1915 Ermeni Soykırımı’ndan hükümlü, kılıç zoruyla fetihlerde bulunmuş ve gittiği her yerde barbarlığı ile tanınmış ceberrut bir devlet akla gelmektedir.

Bu yapısından hiçbir eksilme olmayan TC devleti aksine barbarlığını kat be kat artırarak varlığını bugüne kadar uzatabilmiştir. Geçmişle hesaplaşma geleneğine sahip olmadığı için, emperyalist güçlerin de desteğiyle mazlum halkların kanından beslenmeye devam etmektedir.

Ermeni Soykırımı’nın üzerinden 100 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen, soykırım bugün Kürt halkı üzerinden devam etmektedir. Zor ama bir o kadar da şanlı süreçten geçmekteyiz.

2016’da “Fırat Kalkanı”, 2018’de “Zeytin Dalı” ve bugün 2019’da “Barış Pınarı” adını verdiği işgal, yağma, talan hareketleri ile TC, üstelik insanlığın en temiz, en iyi duygularını sömürerek adına “Barış”, “Zeytin Dalı” diyerek “Soykırım Hareketi”ni sürdürmektedir.

9 Ekim 2019’da başlayan “Soykırım Hareketi”nin Türkiye’de doksan bin camide okunan “Fetih Süresi” ile başlaması tesadüfi değildir. 1915 yılında tehcir kararı alındıktan sonra, Ermeni halkının yaşadığı topraklardan imhası da camilerde okunan ezan sesleri ile başlamış, ezan sesinin bitimine kadar devam etmiştir.

Aynı uygulama bugün Rojava topraklarında devam etmektedir. TV’lerde aydın, solcu, muhalif bozuntuları “Fetih suresinden rahatsız olanlar, İsrail’in duasına katılabilirler” diyecek kadar alçalmışlardır.

ABD ile Rus emperyalist haydutlarının Suriye’nin doğal zenginliklerinin paylaşımı savaşında, TC de aralarındaki çelişkileri kullanarak önce Rusya’nın onayı alınarak Cerablus, Azez, El Bab, Efrin işgal edildi. Bugün ise ABD’nin Kürtlere ihanetiyle Rojava toprakları, soykırımcı TC’nin kanlı saldırılarına sahne olmaktadır.

Rusya’nın ise pusuda, ses çıkarmadan seyrettiği kanlı işgal hareketi, Rusya’nın da bilgisi, onayı ve desteği alınarak yapılmaktadır. TC Devleti’nin “Soykırım Hareketi”ne ses çıkarmaması, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ni, Suriye ile görüşmeye zorlamak içindir.

 

Güvenli Bölge adı altında yürütülen Rojava topraklarının işgal ve yağma hareketi, daha ilk günden gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Türkiye’ye atılan topların, roketlerin “Türk menşeli” olmasını gizleyememiş yine Osmanlı’nın kirli oyunlarını sahnelemekten geri kalmamışlardır.

Kendi vatanlarında özgürce yaşamak, kendi kaderlerini belirlemekten başka suçları olmayan Kürt halkının bu isteği doğal ve meşrudur. Bunun için şehitler vererek, kan dökerek oluşturulan Rojava topraklarındaki kazanımlar, Rojava Devrimi, Soykırımcı Türk Devleti’nin tehdidi altındadır.

Savaşa karşı çıkarak, kan dökülmesinden yana olmayan Barış ve Demokrasi Bloku bugün linç girişimleri ile Türk milliyetçi güruhun tehdidi altında bulunmaktadır. En ufak bir karşı çıkış ağır baskılarla susturulmak istenmektedir. HDP dışında tüm partiler istisnasız Erdoğan’ın oluşturmak istediği “Türkiye Blok”una dahil oldular.

Türkiye’de savaş ekonomisine harcanan paralar, yolsuzluklar, paranın değer kaybetmesi, borçlar yüzünden artık idare etmekte zorlanan Erdoğan rejimi, tek çare olarak Kürt halkına karşı savaş açarak krizi gizlemek niyetindedir. Erdoğan’ın politikalarına karşı olduğunu savunan tüm partilerin hepsini bir anda Kürt halkına karşı birleşmeleri biz devrimcileri şaşırtmamıştır.

 

Gerçek yüzleri bu savaşta ortaya çıkmıştır

Bugün dünyada dostu olmayan, tek başına kalmış, hiçbir devletin destek vermediği “Soykırım Hareketi”ne, işgal ettiği “KKTC”den bile “akan su değil, kandır” diyerek tepki gelirken, tek desteğin Azerbaycan’dan gelmesi şaşılacak bir durum olmamıştır.

Dünya Ermenileri lideri II. Karekin’i işgale karşı çıkarken bugün Türkiye’de esir alınmış, Patrikhane seçimlerine müdahalede bulunulmuş, kayyum atanmış bir Patrikhane’ye zorla destek açıklaması yaptırılmıştır.

Soykırım Hareketi’nin başladığı ilk günden bu yana dünya halkları sessiz kalmamış, destek vererek, çığ gibi büyüyen protesto gösterileri ile savaşın kazanan tarafının Kürt halkı olduğunu göstermiş, dünya halklarının vicdanında soykırımcı Türk Devleti mahkum olmuş, kaybetmiştir.

Uzun süredir biraraya gelemeyen dört parçada yaşayan Kürtler, bu hareket ile birlik ve beraberlik içerisinde bir araya gelebilme fırsatını yakalamışlardır. Bu savaş aynı zamanda yeni yeni Rojava’ların doğuşunun kapısını da aralamıştır.

Ermeni halkının maruz kaldığı 1918 yılında yaşanan “var olma ile yok olma” Sardarabad Direnişi’nden nasıl savaşı kazanarak çıktı ise yine bugün yaşanan Kürt halkının “var olma ile yok olma” savaşı Suriye’de yaşayan Arap, Kürt ve Hıristiyan halkların mücadelesi ile zaferle sonuçlanacaktır.

Savaş suçu işleyen, kabarık suç dosyaları ile insanlığa karşı suç işleyen TC Devleti’nin savaş kabinesinin bir numaralı adamı Erdoğan ve yardımcıları Hulusi Akar, İbrahim Kalın, Süleyman Soylu, Hakan Fidan, Mevlut Çavuşoğlu…’nun yargılanacakları günler uzak değildir.

Muhakkak bir gün sanık sandalyesine oturacaklardır!

Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!

“Güneşin Doğu”dan doğuşu engellenemez!

Ermeni Devrimciler

14 Ekim 2019” 

3086

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

Sayfalar