Pazartesi Haziran 17, 2024

ԱՆԽԻՂՃՆԵՐ - Vicdansizlar

 

Türkiye,11 yıldır iktidarda bulunan AKP faşizminin, Gezi Parkı alanını halkın elinden alıp,temsil ettiği İslam burjuvazisinin denetimine sunup,rant sağlamasına karşı çıkan halkın şanlı mücadelesine tanık oldu.Doğayı,çevreyi ve yaşam alanlarını savunan halkın, kanla yazılan mücadelesi yeni bir dönemin artık başladığı sinyalini verdi.

Kitleler '' Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak '' sloganıyla AKP 'yi ve  başındaki RT Er doğan'ı tarihin çöplüğüne göndermeye kararlıydı.

Tüm Türkiye çapında yükselen kitle gösterilerinde iktidar neye uğradığını şaşırdı.Çünkü artık kaçınılmaz sona gelinmişti.İstanbul-Okmeydanı'nda  iki gündür Gezi parkına destek için sunulan destek eyleminden bütün mahalle halkı etkilenmiş,polisin attığı gaz bombaları evlerin içine girmiş ,aileler evlerde oturamaz hale gelmişti.

Olaylar pazar sabahı biraz durgunlaşınca Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan ekmek almaya gideceğini söyledi.Annesinin gitmesini istemeyen,Berkin Elvan annesinin elinden 5 YTL'yi alarak '' Aney senin ayağın sakat,bir olay olursa kaçamazsın,ben gideyim,hem sokakta arkadaş bulursam kahvaltıya getirebilir miyim '' diyerek evden koşarak uzaklaştı.

O ,gidişin dönüşü, maalesef  8,5 ay sonra eve gelen tabutu oldu.

Berkin Elvan'ı görenler ,tanıkların anlatımıyla polisin direkt kafasına sıktığı gaz fişeği ile başından vurularak komaya girdi.Bunlar yetmiyormuş gibi çağrılan ambulansa polisler sokağı kapatarak gelmesini engellediler.Orada ölmesini istediler.

Henüz 14 yaşında yüreği ana ve dost sevgisi ile dolu Berkin  maalesef  269 gün sürecek hayatta kalma mücadelesine yenik düştü. 11 mart 2014 saat 07 'de kaybettik. Gezi Parkı'nın korunması için çarpık yapılaşmadan kaynaklanan ,bir avuç kalan doğanın güzelliklerini sadece kendi zenginliklerine zenginlik katmak için kullanan asalak burjuvazinin çıkarlarına karşı çıkan halkın en değerli evlatlarını kimisini ezerek,kimisini öldürerek,kimisini linç ederek aramızdan aldılar.Eskişehir'de Ali İsmail Korkmaz,Ankara'da EthemSarısülük,Hatay'da Abdullah Cömert,İstanbul'da Mehmet Ayvalıtaş,Hatay'da Ahmet Atakan,Lice'de Medeni Yıldırım yetmiyormuş gibi umudumuz ve geleceğimiz olan Berkin Elvan'a da kıydılar.

2013 yılında 14 yaşında polisin attığı gaz bombası ile kafasından yaralanan Berkin Elvan 45 kilo ağırlığında düştüğü hastahanede  16 kiloya kadar düştü.15 . yaş gününe ailesinin,sevdik lerinin yanında değil hastahanede komada 205.günde girdi.

Sınıf arkadaşları,öğretmenleri,ailesi,dostları,ilericiler, devrimciler Berkin'i bir an olsun yanlız bırakmadılar.Üç ay boyunca hastahanenin önünden bir an olsun ayrılmadılar.Polis'in sertmüdahalelerine rağmen,faşizme inat Berkin'i sahiplendiler.

 Ama olmadı.

Sekizinci sınıf öğrencisi olan Berkin maalesef diplomasını almaya gidemedi.14 yaşında pırıl pırıl bir gelecek,umut katledildi.

Maalesef demokrasi,insan hakları,hukuk gibi en yüce değerlerin en ufak kırıntılarına dahi rastlanılmayan yaşadığımız topraklarda,polis ve asker kurşunları ile şehit olan demokrasi ve özgürlük şehitleri sonsuza kadar yaşayacaktır.

RT Erdoğan'ın vatandaşlarına karşı bu kadar vahşice,orantısız güç kullanarak saldırması korkunun ifadesidir.Ama korkunun ecele faydası yoktur.AKP iktidarını halk mutlaka bugün veya yarın  al aşağı edecektir.

İnsanların yaşam hakkını ellerinden alan RT Erdoğan'ın faşist polisleri 7 canımızın yanısıra 12 kişiye yakın insanın kafasına gaz bombası sıkarak gözlerinin kör olmasına sebep olmuştur.Yüzlerce insanımız ise ezilerek sakat kalmışlardır.Bu eylemleri RT Erdoğan polisini savunarak '' kahraman '' ilan ederek '' destan yazdı '' diyerek savunmuştur.

 Doğru ,çünkü en itibarsız,güvenilirliği olmayan,halkına zulüm eden,polisi görünce '' yaka silken '',polisin ,ne demek olduğunu, halk kendi öz yaşantısından bilmektedir.Olayı gerçekleştiren '' kahraman '','' destan yazan '' 7 polis hakkında  açılan davalar ayrıca ibretlik göstergesidir.

Mahkeme'de verdikleri ifadelere göre, ''kimileri orada değildi '','' kimileri o gün iziliydi '', '' kimisinin fişek kullanma yetkisi yoktu '','' kimisi de bir şey hatırlamadığını '' beyan ederek yalan konuştu.Doğrusu bu oynanan tiyatroya  bu halk yabancı değildi.Hrant Dink davasında da aynı senaryo işletildi.Ethem Sarısülük'ün katil polis memuru başka bir yere, daha üst göreve amir olarak atanmadı mı?Uğur Kaymaz'ı vuran polis memurları beraat ettirilmedi mi ?  Polislerin attığı gaz bombası ile 3 aya yakın yaşam mücadelesi veren ama en sonunda ha yatını kaybeden Berkin Elvan'ı vuran polisler,

 Şimdi rahat mısınız ?

Akşamları rahat uyuyabiliyor musunuz ?

Acaba çocuklarınız size  Berkin'i kim öldürdü ? Diye sorduğu zaman,

Sizin cevabınız ne olacak ?

 Bir insanın vicdanı buna tahammul edebilir mi ?

 Üstelik hiç bir şey olmamış gibi toplumun arasında dolaşıyorsunuz değil mi ?

  Dolaşırlar , çünkü VİCDANSIZ'DIRLAR .

                                          ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER !

Başka ülkelere basın özgürlüğü,demokrasi,hukuk gibi değerlerden bahsederek ''örnek'' ol -maya çalışan,her konuşmalarında burası '' muz cumhuriyeti '' değil diyerek açıklamalarda bulunan RT Erdoğan şu an itibariyle yönetim şekli olarak Afrika cumhuriyetlerinden bile geri durumdadır.

AİHM, Rusya'dan sonra ikici ülke olarak Türkiye'yi İnsan hakları ihlalleri ...gibi konularında işaret etmektedir.Yargılamayı bekleyen binlerce dosya halen sırada beklemektedir.  RT Erdoğan'ın ileri demokrasi olarak gördüğü Türkiye gerçekliğinde ancak kalekol,karakol,cezaevi,adliye sarayları yapımında  bayağı '' başarılı '' olunmştur.Bunların muhafazası için kendine uygun olan polis teşkilatını yapılandırmıştır.  Oluşturulan polis devletinde sözde ileri demokrasinin en kaba sonuçlarını çocuklar üzerinde uygulanan  ve vahim noktada olan çocukların durumları hükümeti hiç ilgilendirmemektedir.Olayın vahimiyetini gizlemek için ise hiçbir şey yokmuş ''ortalık güllük gülüstanlık '' mış gibi göstermeye çalışılmaktadır.Oysa bugüne kadar Türkiye genelinde öldürülen çocuk sayısı 520 candır.BDP bir soru önergesi vererek ölümler üzerine açıklama istemiştir ,ama bir cevap alamamıştır. Toplumda derin yaralar açan,adalete olan güveni tamamen sarsan bazı çocuk ölümleri vicdanları yaralamıştır.İşte bunlardan bazıları....

Roboski'de F-16 savaş uçakları tarafından bombalanan 34 Kürt köylüsünden 17 'si henüz çocok durumundaydı.Yaşları 12 ile 16 arasında  değisen bu çocuklar okul ihtiyaçlarını karşılamak için Irak'tan benzin getirip satarak geçimlerini sağlıyorlardı.Bu onlar için çok görüldü.Cesetleri tanınamaz halde, yine aileler tarafından katırlara yüklenerek ancak köye getirebilindi.

Adana'da polisin attığı gaz bombası fişeği ile ölen Mazlum Akay'ın katilleri halen bilinmiyor. Devletin ihmali sonucu soğuktan anasının koynunda zatüreden  1,5 aylık iken ölen Ayaz Bebek'in dramı için hiç bir yetkili maalesef kılını kıpırdatmamıştır.Van'da yine ilgisizlik ve ihmal sonucu doğa koşullarına yenik düşen ve '' çağ atlayan '' bir Türkiye manzarası haline gelen minik Muharrem'in boğça içerisine sığdırılmış taşınan cesedi yürekleri fazlasıyla dağlamıştır.

Van depreminde sadece Kürt oldukları için '' kader '' lerine terkedilen ve zatüreden ölen 6 yaşındaki Deniz Olgun ile çadır yangınında hayatını kaybeden üç küçücük kardeş Mikail Tolukan (12) Bahar Tolukan (8),İsmail Tolukan (4) kardeşlerin ölüm sebebi ,''benden olmadığı'' için doğayla başbaşa terkedilen anlayışın sonuçlarıdır.   2,5 aylıkken açlıktan ölen Kübra bebek ölmedi,öldürdüler.   İncecik,çocuk bedenine yaşı 12 iken, 13 kurşun sıkılan babası ile birlikte infaz edilen,sonradan çatışma süsü verilen Uğur Kaymaz olayı halen hafızalardan silinmedi.'' Kahraman,destan yazan polis '' lerin hepsi ödüllendirildi,beraat ettiler.

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde hayvan otlatmaya giden 12 yaşındaki Ceylan Önkol ,askeriyeden atılan havan mermisi öldürüldü.Vucudu param parça ve tanınmaz halde olan Ceylan Önkol soruş turmasında hiç bir ilerleme sağlanmadan '' takipsizlik '' kararı verildi. Gösterilerde ,yürüyüşlerde '' taş atan çocuklar '' olarak bilinen aslında kendi gelecekleri için, sokağa dökülen bu çocuklara  polis mermi sıkacak kadar ileri gitmiştir.Mahsun Mızrak kafasına aldığı kurşun ile hayatını kaybedince,adli tıpta gerçek mermiyi  av tüfeği mermisi ile değiştirdiler.

Oysa bu toplumun aydınlık geleceği, umudu olan çocuklar hiç de bunları hak etmiyor.Hatırlayacak olursak polise sınırsız yetki veren,  POLİSE VUR EMRİNİ BEN VERDİM diyerek bütün sorumluluğu üzerine alan R T Erdoğan burada suç işlemiştir. Ölümlerin,sakat bırakılanların tüm insanlık dışı uygulamaların siyasi sorumlusu Recep Ta-  yip Erdoğan'dır.

Gülsüm Elvan Ana'nın dediği gibi '' Berkin Elvan'ı Allah almadı,R T Erdoğan aldı '',o zaman sonuçlarına da katlanacak ,tüm bu kabarık suç dosyalarının hesabını uluslararası mahkemelerde yargılanarak verecektir.

Mısır'da gösterilerde ölen Esma bebek için gözyaşı döken R T Erdoğan,kendi vatandaşları için ise '' Vur Emri '' vermektedir.269 'dür gün yaşam mücadelesi veren Berkin Elvan ailesini bir kere olsun arayıp sormayan,sorunlarına yardımcı olmayan Devlet, bugün Berkin Elvan ardından timsah gözyaşları dökmektedir.Artık bunun inandırıcılığı kalmamıştır.

 Hiç bir şey Berkin Elvan'ın hayatından daha değerli değildir.

Ailesi ve Halkımızın yarasını ,acısını hiç bir çabanız dindiremeyecektir.

 Kana bulaşmış elleriniz temizlenmeyecek,

 ÇOCUK  KATİLLERİ  OLARAK  ANILACAKSINIZ.

  BERKİN  ELVAN  MÜCADELEMİZDE  YAŞAYACAK !

  ԲԵՐՔԻՆ ԷԼՎԱՆԸ ԱՆՄԱՀ Է...

  ԲԵՐՔԻՆ ԷԼՎԱՆԸ  ԱՊՐԵԼՈՒ Է ՄԵՐ ՊԱՅՔԱՐՈՒՄ ...

   11 Mart 2014

92974

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar