Pazar Haziran 16, 2024

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Bugün 9 Aralık TOPTAŞI CEZAEVİNDEN kaçırılışımızın-firarımızın 38. yılı .Firar veya Kaçırılma çalışmalarımız durmaksızın, aksatılmadan iki yıla yakın sürdü.  Değişik aşamalardan geçen , çeşitli kere ertelenen, eylemin şekillerinde değişiklikler yapan, uzun soluklu bir  planın sonuna gelmiştik.
 
Bütün hazırlıklar tamamlanmış,günü sabırsızlıkla bekliyor,saatleri iple çekiyorduk. Dışarıda yoldaşlarımız bizi kaçırmaya gelen yoldaşlarımızda ortak planımız üzerinden hazırlıklarını tamamlamıştılar.Toptaşı cezaevi içerisinde  bütün riskler,olabilecekler inceden inceye düşünülmüş,görev bölüşümü yapılmıştı, TKP/M-L den ben ,MLSP.B den Hasan Şensoy sorumluydu. Firarın hertürlü sorumluluğu oldukca ağırdı. Türkiye tarihinde toplu kaçışlar firarlar olmuştu. Mahirlerin tunul kazarak kaçışları vardı. Bu Türkiyede ilk siyasi toplu tunel firarıydı. Bizde ilk başlarda tunel kazarak firar etmeyi düşündük. Önemli bir mesafede katlettik. Sonraları buçalışmayı bazı nedenlerden dolayı durdurduk,firarımızı ertelemiş , planımızı değiştirmiş olduk.
Gerçekleştireceğimiz firar Türkiye tarihinde hiç yaşanmamış,yapılmamış bir siyasi eylemdi. Dışarıdan yoldaşlarımız(sorumlusu İbrahim Ünal ve İsmail Çalıkıran)cezaevine baskın yapacaklar, jandarma karakolunu ateş yağmuruna tutacaklardı. Bizse,içeride ne kadar nöbetci gardiyan varsa onları etkisiz hale getirecektik. Engel gösteren gereksiz haşereler karşımıza çıkarsa onlarıda uygun şekilde etkisiz kılacaktık. Öylede oldu.

Cezaevinde kalan yoldaşlarımıza durumu önceden anlattık,gelebilecek saldırıya direnmelerini söyledik. Gerekli tüm önlemleri almıştık. Saatler ilerliyordu heyecan dorukta,sabır çatlarcasına zamana meydan okuyordu. Partimiz adına   mektup yazıp  Bahattin  yoldaşa bıraktım,üç zarftı biri hapishane müdürüne, biri savcılığa , biride katil işkencecilereydi.
Biz kaçırıldıktan sonra benim yatağıma mektuplar bırakılacaktı. Öylede oldu.Anlatımı bir anımla bitireceğim , çünkü kaçırılışımızı yazıyorum,bir aksilik olmazsa 2016 nın ortalarına tamamlamayı hedefliyorum .Beni anlayışla karşılayacağınızı  umuyorum.

Firarımızın  eylemini ben ve Şensoy başlattık. Bütün mahkumlar sayım sonrası koğuşlarına alındı. Ben ve  Şensoy ikimiz "biraz maltada kalacağımızı, volta atacağımızı,sohbet edeceğimizi baş gardıyana söyledik". İtirazsız kabul gördük. Hepimizde silah mevcuttu. Kaçırılacak  dokuz kişide silahlıydı. Dışarıyla anlaştığımız saat yaklaşıyordu. Koğuştaki diğer kaçacak olanlarda hazır koğuş kapısında bizim onları almamızı bekleyeceklerdi. Baş gardıyanı çağırdık "kendisiyle sohbet etmek istediğimizi "söyledik ve odasından aldık, maltaya vardığımızda akşam saat dokuz u geçiyordu. Şensoy'la işaretleştik ,hemen harekete geçerek  ;" Sesini çıkarmamasını,bizim kaçacağımızı,dediklerimize  harfen uymasını "söyledik. Baş gardıyan İsmail bana döndü elimdeki ondörtlüyü görünce şaşkınca etrafına baktı ve şöyle dedi,"lan oğlum Hasan koy şu silahi sırtına gören olacak, ne yapıyorsunuz,dalga geçmeyi bırakında sizi koğuşa bırakayım"dedi Baş gardıyan ismail inanmıyor , şaka yaptığımızı sanıyor , sözlerini tekrar ediyordu. Ben Şensoy a işaret ettim,iş ciddiye binmişti , Şensoy gayet sert ve tok bir sesle "biz gayet ciddiyiz,direnirsen sonucuna katlanırsın..."dedi . Biz daha da sert bir tavırla," dediklerimizi harfifen yaparsa kendisine  bir zarar gelmeyeceğini "söyledik,bizim buluduğumuz koğuşun kapısını açtırmak için yola koyulduk. Koğuş kapısında bizi bekleyenleri alarak , kapıyı gardıyana kilitlettik. Eylemimiz başlamıştı. Gardıyana zarar vermeden odun deposuna ellerini bağlayarak,ağzını bağırıramayacak şekilde bantladık. Ve bu kadar yeter . Faşizme karşı devrimci dayanışma  ve mücadelemizde tuttuğumuz yeri bir kere daha yad ediyorum.
  

52284

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Sayfalar