Cuma Mayıs 24, 2024

Dersimin Büyük Bilgesi: Firik Dede

Seni sevenlerin can içinde canısın / Aşıklar katredir sen ummanısın / Gönül bir gemidir sen dümenisin   / Yelken açmak ister bu dervişlerin” Virani                                                                                            Aslen Dersim Ovacık’lı ve Devreş Cemal ocağının bir bireyi, asıl adı Seyfi Firik Dede olan Firik Bava yaşamı boyunca Alevi Kızılbaş geleneğine, yol’una, ritüellere ve öğretisine göre yaşayan ve bu öğretiyi topluma da sözleriyle, şiirleriyle ileten bir bilgedir. O, Alevi Kızılbaş sözlü geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir ve her Kızılbaş gibi devletin, sistemin, egemenlerin zulüm dünyasındaki acılardan tatmış, bu büyük acılarla sayısız kere yüz yüze gelmiştir.

Hem belki de dünyanın en büyük acısını yaşamıştır Firik Dede. Oğlu Behzat Firik, abisiyle birlikte evlerinden ‘aranmakta olan teröristlerin yerini göstermeleri” gerekçesiyle evlerinden alınırlar. Aranan kişilerle ilgili herhangi bir bilgileri olmadığını söylediklerinde de bir ormanda işkenceye tabi tutulurlar. Behzat Firik abisinin gözleri önünde bir ağaca bağlanır, ağacın etrafında ateşler yakılır ve sonra bizzat “kulaksız yüzbaşı” diye tanınan faşist işkenceci, katil Aytekin İçmez tarafından gözlerine kasatura ile mil çekilerek ve diri diri yakılarak öldürülür. Ve Firik Baba bu acıyı son nefesine kadar asla unutmadı, unutamadı. Oğlunun ölümünden sonra yas tutup sakallarını hiç kesmedi. Yaşadığı süre boyunca Firik Dede’nin bir kez bile olsun gülümsemediği bilinir.

Firik Dede ve babası, 1925 yılındaki “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu” ile sadece Alevi Dergâhlarının kapatıldığı, Alevi Kızılbaş “Ana”, “Baba”, “Dede” ve “Pir”lerinin üfürükçü, muskacılarla aynıymış gibi kabul edildiği, bu yol önderlerinin yakalanıp gözaltına alındığı, mahkemelerde yargılandığı, Cem törenlerinin yasaklandığı dönemlerde de Cem düzenlediler. Defalarca gözaltına alınırlar. Ama asla kararlılıklarından, yol’dan ödün vermezler.

Ben, Firik Baba’yı tanımadığım, görmediğim halde yaşamımda çok ayrı ve değerli bir yeri vardır. 2004 yılında İstanbul’da düzenlenen bir gecede sunuculuk yaparken, Grup Munzur’un sound check işlemi birkaç dakika süreceğinden ben de Haydar Oğur’un “Dersim Kaç Behzat’ça Yangındır” şiirini okuyarak sunumu sürdürdüm. Şiir Behzat Firik’in nasıl yakılarak öldürüldüğünü anlatıyordu. Şiir hüzünlüydü, acı yüklüydü ve uzundu. Ancak binlerce kişinin olduğu salondan sadece 15-20 kişi birkaç kişi bu şiiri dinlemek, bitmesini beklemek yerine, saygısız bir tavırla Grup Munzur’un bir an önce sahneye çıkması için ıslıklar çalmaya başladılar. Israrlı ıslıklar ve alkışlar devam edince de, şiiri okumayı bırakarak bu düşüncesiz birkaç kişiye gerekli tepkiyi verdim ve sonra şiiri sonuna kadar okuyup bitirdim. Zira şairin dediği gibi “her ölüm erken ölümdü”, ama abisinin gözlerinin önünde ağaca bağlandıktan sonra yakılarak katledilen Behzat Firik’in katledilmesi bambaşka bir ölümdü. Evet, “her ölüm kalleşçeydi”, ama Behzat’ı öldürenler tarifsiz kalleştiler. Onların kalleşliklerinin tarifi yoktu, olamazdı. Ve böylesine bir acıyı anlatan şiir dinleme sabrını göstermeyenlere asla toleranslı davranmam söz konusu olamazdı. Sanırım o ıslıkları çalanlar sonra yaptıklarından  utanmışlardır.. Zira tanrılar, tanrıçalar bile Behzat Firik’in ölüm şeklinden utanmışlardır. Ve Firik Bava oğlunu yitirdikten sonra konuşmayarak, susarak en büyük direniş derslerinden birisini vermiştir.

Firik Dede salt bir Alevi Kızılbaş halk bilgesi, dedesi değildir. O aynı zamanda 106 yıllık ömrü boyunca gördüğü, yaşadığı sevinçlerin, direnişlerin ve acıların da tarihi şahididir. Dersim tarihinin belleğidir. O, Dersim soykırımını yaşayan ve bunu sonraki kuşaklara da aktarandır. O’nun söylediği her söz, hayata bakışı bile birçok derslerle doludur. Bunu kendisiyle ilgili yapılan belgesel filmde görüp, kendisiyle sohbet eden ve tanıyanlardan dinleyince daha iyi anlıyoruz. Firik Dede için “İnsan-ı Kamil” adında bir belgesele imza atan yönetmen Buket Aydın, Firik dedeyi anlatırken “Bir kat yatak, bir kuzine, bir saz ve dört duvar” tanımını yapar. Bu tanımla,  hem yaşamının, hem yaşamını sürdürdüğü mekanın dünya mallarından nasıl arınmış bir yaşam sürdürmüş olduğunu anlıyoruz.

Firik Dede’nin oğlu Behzat Firik’in katledildiği günkü acı haykırışları, çığlıkları 1938 Dersim soykırımındaki acının çığlıklarıyla birleşir, o acılarla özdeşleşir, içine kapanır ve o günden sonra Firik Dede hep susar.

Firik Dede, geride sadece acılarını, suskunluğunu bırakıp gitmedi. O giderken bize tüm bilgeliğini, şarkılarını ve Dersim’deki bir Cem törenindeki görüntüleri ve "değerlerinizi samancılara, tenekecilere satmayın, sarraflara satın" sözleriyle de Kızılbaş yolu ve öğretisini sözde değil, gerçek anlamda içselleştirmemizin gerekliliğini gösterip anlattı bize. 

10 Temmuz 2007 tarihinde Hak’ka uğurladığımız ve koskoca, görkemli, aynı zam hüznün, acının, direnişin hiç eksilmediği bir tarihin tanığı, önemli bir yol önderi bu büyük bilgenin ve insan-ı kamil sayılan Firik Dedenin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

10 Temmuz 2014 

98560

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Erdal Yıldırım

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar