Pazartesi Mayıs 20, 2024

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda. Bir adım ötesini göremeyen Kürt siyasetçilerdi halkta o coşkun hayalleri ateşleyenler.

         Son aylardaki gelişmeler bir defa daha gösterdi ki, ne AKP, ne de Kürt siyaset öncüleri çözecek Kürt meselesini.

         AKP çözmeyecek!

         Çünkü AKP demokrat değildir; gerici, militarist bir partidir. Halkın değil, bir avuç egemenin, vurguncu ve talancının partisidir. Kendinden önceki iktidar partileri gibi sadece Kürt halkına değil, Türk, Çerkes, Arap, Alevi, Ermeni, Süryani…tüm ezilen halklara karşıdır. Özgürlük düşmanıdır. Varlığını borçlu olduğu bu soyguncu düzenin hem ortağı, hem de bekçisidir. Bazı Türklerin ve çoğu dindarların sandıklarının aksine ne din, ne de Türklük umurlarındadır. Kendilerine oy verenlerin değeri onların gözünde sonradan çöpe giden bir oy pusulası kadardır. Çamurlu bir sahada koşturdukları bir topla oynar gibi oynamaktadırlar herkesle, her inanç ve değerle. Halkın manevi değerlerini kullanmakta profesyoneldirler. Her renge ve her kılığa bürünürler. Sürdükleri saltanatı ve göz kamaştıran şatafatı gizlemek ve korumak için Türklüğü, Müslümanlığı ve bayrağı bir kalkan, devletin militarist gücünü ise öldürücü bir mızrak olarak kullanmaktadırlar. Paraya ve lükse açtırlar. Tüccar ve cambazdırlar. Yalan söylemekte fütursuzdurlar. Bazıları var ki, yükselebilmek için Kur'an'ı bile basamak olarak kullanabilirler.

         On iki yıllık iktidar icraatları halkın çarmıha gerildiği yıllardır. Çıkardıkları bütün kanunlar, hak ve özgürlükleri tırpanlayan ve halkı cendereye alan yasakçı kanunlardır. Meclis'ten geçirdikleri onca kanunun içinde özgürlükçü tek bir satıra rastlayamazsınız. Şu "görkemli" eserlerine bir bakın! Egemenlik kurdukları dev adliye sarayları, adım başı boy gösteren karakollar, insanların diri diri gömüldükleri MEZARLIK tipi hapishaneler, Gezi protestosunda olduğu gibi meydanları kana bulayan ve devlet terörünü yedi sekiz yaşlarındaki çocuklara kadar yaygınlaştıran bir polis ordusu, Roboski katliamının faili Genelkurmay… İktidar imkânları ile hortumladıkları akla hayale sığmaz servetler…

         Peki…

         AKP böyleyken, Kürt hareketlerinin durumu nedir? PKK, BDP, HAKPAR ve KADEP ne yapıyorlar? Kürt meselesini çözecek bir plânları var mıdır? İşleyen bir plân ve proje varsa nedir ve hangi aşamadadır? İyi niyetli bazı çabalara rağmen görünen o ki, çözümü gerçekleştirecek herhangi bir plân ve projeleri yok. Onlar tersini söyleseler de bildik pratiklerinden, biz böyle bir plân ve projelerinin olmadığını biliyoruz. Meselenin çözümünü Ankara'ya, AKP'ye havale etmişler. Öyle ki, Abdullah Öcalan'la İmralı'da çektirdikleri fotoğrafları basına vermek için bile haftalardır AKP'den izin çıkmasını bekliyorlar. İnsan utanıyor, ne diyeceğini şaşırıyor bu sefalet karşısında! Bir fotoğrafı yayımlamak için bile AKP'den onay bekleyen bir hareketin sözde muhalefeti ne kadar inandırıcı olabilir?

         Çözümü sağlayacak çok güçlü bir sivil kitle ve birikim varken, işte sözü edilen bu Kürt hareketleri bu dev potansiyeli yıllar boyu yanlış yöntemlerle çarçur ettiler. Dikkatli bir göz, Kürt hareketinin Parlamentoya girdiğinden bu yana meselenin çözümüne değil seçmene göre siyaset yaptığını kolaylıkla görebilir. Anlaşılmaz bir tutumla sonuç alıcı projelerden özenle uzak duruluyor! Halkın gözünü ve gönlünü okşayan mesajlar ve sembolik eylemlerle anlamsız ve yararsız bir alana, seçim sandığına yatırım yapılıyor.  Hiçbir ön çalışma yapılmadan bir basın açıklamasıyla duyurulan beş günlük sembolik okul boykotu buna küçük bir örnektir. Beş gün sonra her şey eskisi gibi olacak; gerici, uyutucu ve militarist eğitim sistemi çocukların körpe beyinlerini zehirlemeye devam edecek. Peki sonra? Sonrası yok! Yapılmak istenen şey halkın gözünü ve gönlünü okşamaktı. Bu da başarıldı sanki. Oysa bu konuda yaratıcı olunabilir, tüm dünyanın ilgiyle izleyeceği sonuç alıcı bir proje gündemleştirilebilir. Bu projeyi başka bir yazıda tartışmaya açacağım.

         Göz önünde olan bir gerçeği artık açıklamakta fayda var:

         Kürt hareketlerinde bu anlayış karar verici oldukça, gelecek hakkında ümitli olmak için hiçbir neden yok; özgürlükler daha nice yıllar Ankara cenderesinde tutsak kalmaya devam edecek. Kürt siyaset öncüleri varsın, "Kimse bizi kandıramaz, oyalayamaz," desinler. Göz göre göre kandırılıyorlar. Hem de bir değil onlarca defa kandırıldılar. Geçmişte Genelkurmay ve o dönemin hükümetleri kandırıyordu, şimdi de AKP kandırıyor. Kürt Siyasetinin Kurtlarla Bitmeyen Tarihi Dansı ne yazık ki sürüp gideceğe benziyor. Kurtlarla yapılan bir dansın sonunu tahmin etmek ise hiç zor değil. Tarih bunun yakın ve uzak acı dersleri ile doludur.

         Peki, ümit Kaf dağının arkasında mı? Değil elbette. Yeni bir anlayış, yeni bir ruh ve yeni bir mücadele tarzı devreye sokulursa tarihin gidişatı pekâlâ değiştirilebilir. Şimdi yazacaklarımla belki kendimi tekrarlamış olacağım ama bu riski göze alarak yine de yazmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum.

         İçte ve dış dünyada ilgi ve destek görecek etkin bir sivil muhalefetle sadece Kürtler değil, boyunduruğa vurulmuş herkes, bütün halklar özgürleşebilir.

         Yaşadığımız dünya ve coğrafya yolumuza ışık saçacak zengin bir siyasal hafızaya sahiptir. Dünya siyasi tarihine geçmiş pek çok sivil mücadele metodu vardır. Kan, can ve zindan pahasına kazanılmış bu sivil mücadele yöntemleri dünyaca selamlanacak bir çeşitlilikte zenginleştirilebilinir. "Sen benimle müzakere masasına oturmadın, o halde ben de asker öldürürüm," tavrı, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Öyle etkili sivil mücadele yöntemleri var ki, pratikleştiklerinde hükümetler kendilerine ölüm gibi ağır gelse de özgürlüklerin önündeki barikatları kaldırmak zorunda kalırlar.

         Detaylarını başka bir yazıda tartışmaya açacağım  (şiddetsiz- molotofsuz) şu proje tek başına bile aydınlığa kapalı demir kapıları yerinden söküp atabilir: Halkın başlatacağı siyasi, idari ve ekonomik bir genel grev ve ambargo kendini dünyanın merkezi sanan en kibirli hükümetleri bile şoke eder. Sokaklara dökülüp polislerden kurşun, zehirli gaz ve cop yemek de gerekmiyor. Tarihin bazı evrelerinde sokağa çıkmadan ve kimsenin burnu kanamadan da devrimler yapılabilir.  

         Günlük yaşamın çeşitli alanlarını kapsayacak genel bir grevin Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak, Van, Dersim, Siirt, Mardin, Urfa, Ağrı, Mersin, Adana, İstanbul, Iğdır ve daha pek çok ilde ortaya çıkaracağı fotoğrafı hayal edelim. Laf ebesi AKP yöneticilerinin o zaman ne hale geleceklerini şöyle bir getirelim gözümüzün önüne. Dünyanın hangi güçlü hükümeti halkın giriştiği böyle devasa bir ambargonun yaratacağı boşlukta serseme dönmez?

         Her ülkede düzenin idari, siyasi ve ekonomik çarkları halkın işbirliği ile döner. Halksız bir düzen, suyu kesilmiş harabe bir değirmenden farksız hale gelir. Bu işbirliği reddedildiğinde, yani halk kendini geri çektiğinde, düzene kan taşıyan bu çarklar birkaç ay içinde paslanıp bir hurda yığını haline gelirler.

         Kürt hareketleri ve ittifak ettikleri Türk ve diğer halklardan demokratlar, bu seferberliği neden başlatmazlar, merak ediyorum.

         Çare, AKP ve onun temsil ettiği gerici, militarist düzeni reddetmektir. Karanlığı yaran seslere ihtiyaç var.

alinakmahmut@hotmail.com 20/ Eylül/ 2013

 

 

101351

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar