TKP-ML SB: Her Yer Boğaziçi, Her Yer Direniş
Son haftalarda ülkenin dört bir yanında işçi sınıfının direnişlerinden faşizme karşı birleşik mücadeleyi örme çabalarına, kadınların bastırılamayan isyanının sokağa yansımasından özellikle Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atanması ile birlikte yükselen gençlik hareketine bir dizi gelişmeyi yaşıyoruz. Bu gelişmeler elbette bir anda ortaya çıkmadı. Özellikle 2015 Genel Seçimleri ve daha sonra 2016 “darbe” girişiminden bugüne kadar, egemen sınıfların devletinin ceberut yüzünü halkın tüm kesimlerine daha fazla ve daha vahşice göstermesiyle başlayan sürecin bir başka yüzüdür bu yaşananlar. Sürecin bu yüzünde, dipte biriken öfke vardır. Sürecin bu yüzünde “Artık Yeter, Edi Bese” diyen işçi, emekçi, kadın, genç, LGBTİ+, Kürt, Ermeni, Alevi… bir bütün halkın sözü vardır!
Gerçek terörist, kanımızı emen AKP-MHP iktidarıdır!
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör atanmasıyla birlikte üniversite bileşenlerinin başlattığı direniş artık yeni bir aşamaya evrilmiş bulunuyor. AKP-MHP ve Ergenekon artıklarının oluşturduğu faşist iktidarın kayyım politikası yeni değildir. Kürt illerinde halk tarafından seçilmiş belediyelere kayyım atayan devlet, gelinen aşamada doğrudan faşist R. T. Erdoğan’ın ağzından “fikri iktidarımızı tesis edemedik” itirafında olduğu gibi “ideolojik hegemonyası”nı sağlayabilmek için üniversitelere de yönelmiş bulunuyor.
Faşizm, YÖK kıskacı altında olan üniversitelere müdahalesi yetmemiş olacak ki bu kez doğrudan kendi “militan” rektörlerini atama yolunu tercih ediyor. Ancak bu kez karşısında direnişi bulunca, hem ideolojik aygıtları yoluyla kara propagandaya başvuruyor hem de çıplak faşist terörünü devreye sokuyor. Direnişin başlangıcında onlarca öğrencinin faşist terörle gözaltına alınmasına rağmen bitirilemeyen eylemler gelinen aşamada farklı bir aşamaya evrilmiştir.
Faşizmin direniş karşısında çaresizleşmesi beraberinde çeşitli provokasyonların devreye sokulmasını, kara propaganda eşliğinde direnişin başından itibaren var olan birleşik ve ortak karakterini parçalamayı hedeflemesini getirmiştir. Bizzat İçişleri Bakanı S.S. rumuzlu faşist şahsın ağzından LGBTİ+’lar sapkın ilan edildi ve “milli ve dini değerlere hakaret” adı altında öğrenciler hedef gösterildi. AKP-MHP faşist iktidarının bu kara propagandasına muhalif burjuva partileri de destek oldu ve bu hedef gösterme sonucunda yine öğrenciler gözaltına alındı ve tutuklandı.
Bilinmektedir ki; hakim sınıflar ne zaman “milli ve manevi değerler”den bahsetseler orada faşist bir ikiyüzlülük, sahtekarlık ve çarpıtma vardır. Son derece haklı ve meşru olan direnişin karşısında ideolojik manipülasyona, yalana ve kara propagandaya başvurmak vardır. Pandemi koşullarında halkı salgınla başbaşa bırakıp, “virüs mü işsizlik, açlık ve yoksulluk mu?” ikileminden bırakanlar, bu teröristler, her türlü hırsızlığı, yolsuzluğu, yandaş kayırmacılığını ve faşist yasakları devreye sokanlar direnişin haklı ve meşruluğu karşısında bir kez daha “milli ve manevi değer” yalanına sığınmışlardır.
Faşizm yaşadığı çürüme ve kokuşmanın üstünü örtmek için “milli ve manevi değer”leri öne sürerek, işçi sınıfına dayatılan sömürü ve işsizliğin, köylülere dayatılan hacizlerin, Kürt halkına dayatılan saldırıların, Alevilere dayatılan yok sayma ve tehditlerin, kadın katliamlarının, taciz ve tecavüzlerin, hayvanlara yönelik zulmün ve katliamların, çevrenin ve doğanın talan edilmesinin üzerini “milli ve manevi değerler” örtüsü ile kapatmak istiyor. Hakim sınıflar ideolojik propaganda aygıtları aracılığıyla bütün kötülükleri “milli ve manevi değerlerin” olmamasına bağlarlar. Ama aslında bütün kötülüklerin üzerindeki örtü tam da “milli ve manevi değerler”den başkası değildir! “Milli ve manevi değerler” dedikleri yarattıkları sömürünün, karanlığın, haksızlığın perdesidir!
Rejimin “milli ve manevi değerlere hakaret” propagandası, öğrenci gençliğin haklı ve meşru direnişinin “terör” ile bağlantılı gösterilmesiyle sürdürülmüştür. İçişleri Bakanı S.S. öğrenci gençliğin son derece haklı ve meşru direnişini aralarında partimizin de bulunduğu örgütlerle ilişkilendirmeye çalışmış, faşist saldırganlığı ve terörünü böylelikle meşrulaştırmayı hedeflemiştir.
Partimiz faşizme karşı haklı ve meşru her eylemin, her direnişin doğrudan ya da dolaylı parçasıdır. Her eylem ve direnişin daha da büyüyerek faşizmin yıkılmasına hizmet etmesini hedefler. Komünistler asla görüşlerini saklamazlar. Hedefimiz TC faşizminin yıkılması, Demokratik Halk İktidarı’nın kurulmasıdır. Partimizin ve devrimci örgütlerin isimleri verilerek, başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olmak üzere üniversite bileşenlerinin direnişinin kriminalize edilerek “terörize” edilmeye çalışılması, faşizmin ikiyüzlü, alçakça kara propagandasından başka bir şey değildir.
Nitekim bu kara propagandaya rağmen başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olmak üzere, üniversite bileşenlerinin başlattığı direniş, Hisarüstü Kampüsü’nün Kuzey ve Güney kapılarından taşarak bütün ülkeye yayılmasına neden olmuştur. Artık “Her yer Boğaziçi, her yer direniş”tir. Ülkenin diğer illerinde başta öğrenci gençlik olmak üzere üniversite bileşenleri sokaklara çıkmış, direnişi sahiplenmiştir. Faşizm bu eylemlere de tam bir gözüdönmüşlükle saldırmıştır.
Egemenler gençliğin bu son derece haklı ve meşru direnişini ne kadar kriminalize etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, şimdiden kaybetmiş durumdadırlar. Hakim sınıflar içinde bulundukları yönetememe krizini önce yargıda ve ekonomide “reform” açıklamalarıyla şimdilerde ise “yeni” anayasa çalışmasıyla ne kadar gizlemek isterlerse istesinler, gerçeklerden kaçamayacaklardır. Gençliğin Birleşik Devrimci eylemi, faşizmin bütün politikalarını boşa çıkaracaktır.
İşçi sınıfının küçük küçük ancak yaygın direniş ve eylemleri, köylülüğün doğa ve yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesi, kadınların ve LGBTİ+’ların bitmeyen isyan ve öfkesi, Kürt ulusunun ve başta Alevi inancı olmak üzere çeşitli milliyet ve inançların son derece haklı, meşru, demokratik talepler için mücadelesi gençliğin Birleşik Devrimci Mücadelesi’yle birleştiği oranda kazanacağımız kesindir.
Faşizmi Yıkalım Özgürlüğü Kazanalım hamlesi bu anlamda başta Boğaziçi Üniversitesi Bileşenleri olmak üzere, ülkemizde gençliğin sokak sokak direnen öfkesiyle birleşecektir. Şimdi artık yeni “Gezi”lere çıkma, “Her Yer Boğaziçi, Her Yer Direniş” deme zamanıdır.
Yaşasın Halk Gençliğinin Başeğmez, Teslim Alınamaz Mücadelesi!
Faşizmi Yıkalım, Özgürlüğü Kazanalım!
TKP-ML Siyasi Büro
Şubat 2021