Perşembe Mayıs 30, 2024

Մենքկ՛հաղթենք! Biz Kazanacağız!(1)

’70’li yıllarda Filistin halkının mücadelesi “zafere kadar devrim”di. Birkaç sene önce Kürt halkının Kobane Direnişi’nde yükselttiği şiar“Kobane düşmedi,düşmeyecek”ti.

Ve bugün Ermeni halkı Karabağ’da (Արցախ,Artshak) varlık ile yokluk arasında yani yeni bir soykırım saldırısı ile karşı karşıya kalırken“biz kazanacağız”şiarını yükseltiyor. Tamamen haklı ve meşru temelde yürütülen ezilen halkların bu mücadelesi tüm dünyada sevgi, sempati, dayanışma ruhu ile desteklenirken, geçmişten günümüze yağma, talan ve işgalden başka hiçbir özelliği bulunmayan faşist-hegemonyacı TC rejimi ise dünya halklarının tepkisi ile teşhir ve tecrit olmuş, lanetlenir duruma gelmiştir.

Filistin-Kürt ve Ermeni halklarına karşı girişilen ve yüzyıllardır devam eden Siyonist ve soykırımcı politikalar bugün de olduğu gibi devam etmektedir. Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında soykırımlarla yüz yüze kalmış bu halklara reva görülen haksızlıklar, emperyalist haydutların bölgesel çıkarlarından ayrı düşünülemez. Bütün savaşların kaynağı enerji kaynaklarını ele geçirme ve tek başına sahip olma savaşıdır.

Biz kazanacağız sloganının, Karabağ’da başlayıp Ortadoğu’da, Avrupa’da ve Amerika’da milyonlarca insan tarafından kabullenilerek sahiplenilmesi, Ermeni halkının davasında haklı olmasından ileri gelmektedir.7

’den 70’e,ulusal seferberlik ilan edilerek,bir karış toprak parçasının mücadelesi yürütülürken, durumun aynı zamanda ne kadar vahim olduğunun da işaretidir. Kitleler bunun farkına varmışlardır.

Dün Batı-Ermenistan’da 1.5 milyon Ermeni soykırım ile yok edilirken, bugün var olan Ermenistan, Sovyet Devrimi’ne katılarak yok olmaktan kurtulmuştur. 1991 yılında SSCB’den koparak kendi bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’a karşı bugün de yeni İttihatçılar, Ermeni düşmanlığı ve tahammülsüzlüğünü besleyerek yeni bir soykırım gerçekleştirme amacındadırlar. “Yeni”nin İttihatçıları AKP-MHP faşist rejimi, elinden gelse Ermenileri haritadan silmeyi hedeflemektedir. 21.yüzyılda Ermeniler yeniden soykırım tehdidiyle karşı karşıya kalmışlardır.

Azerbaycan ile Dağlık Karabağ arasında (Ermenistan)1996 yılında ilan edilen ateşkesten sonra,2016’da 4 günlük süren savaşın dışında önce Temmuz’da sonra 28 Eylül 2020’de başlayan çatışmalarla büyüyerek devam etmektedir. 14 günlük savaştan sonra Moskova’da tarafların Dışişleri Bakanları aracılığıyla imzaladıkları ateşkese rağmen savaş bütün hızıyla devam ediyor. 18 Ekim’de açıklanan yeni ateşkese rağmen çatışmalar halen sürmektedir.

Bu savaşta Dağlık KarabağErmeni halkının kim veya kimlere karşı savaştığının açıklanması ihtiyaç haline gelmiştir. Savaş, Ermenistan-Azerbaycan arasında mı oluyor? Ermenistan-Türkiye arasında mı oluyor? Yoksa Ermenistan, Azerbaycan ve TC devletine karşımı savaşıyor?

Ermeni halkı iki devlete karşı, soykırımının tamamlanmasını engellemek için varlık ile yokluk savaşı veriyor. Bunlar yetmiyormuş gibi Suriye ve Libya’dan getirilen paralı, selefi cihatçı örgütlere karşı savunma mücadelesi veriyor.

Öyle ki, 27 Eylül sabahı Karabağ’a karşı başlatılan saldırıların 28 Eylül 1920 yani yüz yıl sonra, aynı tarihe denk getirilmesinin bir anlamı olmalıdır. Çeşitli defalar Ermenistan’a kılıç zoru ile seferler düzenleyen ve bir türlü Ermenistan’ı ele geçiremeyen İttihatçıların hevesleri kursaklarında kalmıştır.

Kuzey’den Kızıl Ordu’nun gelmesiyle Ermenistan kurtarılmış, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmış ve İttihatçıların ardından da Kemalistlerin “Ermenistan burada metfundur (gömülüdür)” rüyaları gerçek olmamıştır.

Kafkaslar’da savaşın sorumlusu Türkiye’dir!

Suriye, Libya, Doğu Akdeniz,  Yunanistan’dan sonra ülke içerisinde politika üretmekte yaşanan tıkanıklık, her geçen gün düşen oy oranı, işsizlik, ekonominin dibe vurması vb. sorunların üstesinden gelemeyen AKP-MHP-VP faşist rejimi, çareyi önce Ayasofya Kilisesi’nin ibadete açılmasında ve ardından Karadeniz’de “gaz bulmakta” bulmuş, böylelikle dayandığı kitle temelinin milliyetçi-muhafazakar gericiliğini kendine dayanak yapmak istemiştir.

TC rejimi bu gericiliği canlı tutabilmek amacıyla “kılıç seferleri”ni iktidarlarını sürdürebilmenin aracı olarak görmüşlerdir. Ayasofya minberinde kılıç ile yapılan gövde gösterisinden sonra Kafkaslar’da yeni bir savaşın işareti ile Ermeni halkına yönelik saldırının ve soykırımı tamamlamanın işareti verilmiştir.

Fetihçi ve işgalci rejim “Turan seferi”ni yeniden başlatabilmek, savaşın Kafkaslar’a yayılması,Türk cumhuriyetleri ile yeni bağların kurulması, Turancı ve fetihçi zihniyetin amaçları arasında olmuştur.

Bunun için karşılarında Kafkaslar’a açılan en büyük kapı olan Ermenistan engelinin aşılması gerekmektedir. Fetihçi ve işgalci rejim için Ermenistan,en büyük problem olarak görülmektedir.

Bu duvarın yıkılması yüzyıldır Osmanlı-Türk rüyası olmuştur. Bu duvarın herhangi bir şekilde yıkılması için bütün yollar denenmiştir. Son olarak Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Ermenilerine yönelik saldırısı bu yönlü ele alınmalıdır.

Mesele, Azerbaycan’ın “kaybettiği toprakları geri alması” değildir. Mesele AKP-MHP faşist rejiminin işgalci-ilhakçı saldırısıdır. Ermenilerin yeniden soykırıma tabi tutulmasıdır. Bugün yeniden soykırım tehlikesi ile karşı karşıya kalan 3 milyon Ermeni halkı, tek yürek halinde Türk ve Azeri gerici faşist rejimleri ile varlık-yokluk savaşı ile karşı karşıyadır.

Kafkaslar coğrafyasına yüzyıllardır hakim olan Rusya’nın elindeki pazarların ABD-AB emperyalizmi tarafından ele geçirilmesi mücadelesi bugünkü savaşın Kafkaslar’da çıkmasının ana sebebi olmuştur. Rusya’nın zayıf düşürülmesi, güvenlik duvarlarının yıkılması ve teslim alınması çabası kendini Karabağ Savaşı’nda da göstermektedir.

Karabağ Savaşı, ABD-Rusya arasında süregelen, pazar kavgası savaşlarından bağımsız değildir. İsrail’in güvenliği için, hedef tahtasında duran İran’ın kuşatılması için Türk-Amerikan ve İsrail çıkarları hesaplanarak savaş başlatma kararı verilmiştir. Türkiye’nin efendilerinin onayını almadan böyle bir savaşa girmesi mümkün değildir. İzin alınmıştır.

Savaş,emperyalist dalaşlardanbağımsız değildir!

Halklar bugün kendi öz yaşantıları ile kapitalizmi  gördüler. Anladılar.  Rusya’da, Belarus’ta, Azerbaycan’da, Ermenistan’da, Kırgızistan’da vb. bugün yaşanan ve iktidarları sarsan kitle gösterilerinin arka planında esas olarak bu hoşnutsuzluk ve tepki vardır.

Bu gösterilere önderlik edenlerin niteliğinden ve sınıfsal yapısından bağımsız olarak bu böyledir.

Hoşnutsuzluk ve düzene tepki olduğu için halklar sokaklara çıkmaktadır. Doğru bir önderlik yoksunluğu bu tepkileri tekrar hakim sınıfların başka kliklerinin arkasında yedeklenmesine neden olmaktadır.

Bütün cumhuriyetlerde istisnasız bütün seçimlerde muhakkak hile yapılarak seçimlerin kazanıldığı bugün ortaya çıkmıştır. Ermenistan’da da hileli seçimler yaşanmış sosyal çalkantılara sahne olmuştur. Sonuçta “Kadife Devrimi’’ ile iktidarlar alaşağı edilmiştir.

Gümrü’den (Leninagan) Yerevan’a başlayan uzun yürüyüşten sonra SerjSarkisyan iktidarını alaşağı eden NicolPaşinyan iktidara gelmiştir.

Belarus’ta, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da,  Ukrayna’da, Gürcistan’da çatışmaların, gösterilerin bir başka sebebi iktidarı ele geçirmek isteyen ABD-AB emperyalizmi yanlıları ile Rus emperyalizmi yanlısı güçler arasındaki iktidar savaşıdır.

Ermenistan’da da iktidar çatışmaları muhakkak vardır ve her zaman var olacaktır. İktidarı kimin kazanacağı sorunu daha bitmemiştir. ABD’nin Bağdat’ta Ortadoğu’nun en büyük konsolosluk binasından sonra,Kafkaslar’da en büyük konsolosluk binasının ve binlerce çalışanının Ermenistan’da olması tesadüf değildir.

ABD emperyalizmi Ermenistan’da iktidarı değiştirmek için bütün Ermeni kurumlarına nüfuz etmekte, bu amaç için yoğun bir faaliyet içerisinde bulunmaktadır.

Ermenistan gibi ufak bir ülkede, istihbarat faaliyetleri içerisinde bulunan ABD emperyalizminin faaliyetleri Rus emperyalizminin gözünden kaçmamıştır.

N.Paşinyan hükümetinin Rus yanlısı Sarkisyan ile Koçaryan’ların tutuklanması, ABD-AB yanlısı güçlerin faaliyetlerine göz yumması elbette Rusları rahatsız etmiştir. Ama iktidara gelen N.Paşinyan ilk ziyaretini Putin’in onayını almak için Moskova’ya yapmıştır.

 (Devam edecek)

2542

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar