Cuma Mayıs 17, 2024

Yaralı Gövdeyle Yaşama Tutunmak

Yaşam binbir zorluklarla,iniş-çıkışlarla doludur. Mutluluk ve mutsuzluk'da öyle birşey. Yaşamda yanlızca mutluluk yoktur, aynı zamanda yaşamımızda yanlızca mutsuzluk denen bir kader'de yoktur. İnsanların yaşamını belirleyen içerisinde yaşadıkları toplumsal ilişkiler ve olaylardır. Bu sosyal , siyasal,kültürel ve toplumsal olaylar etkiler yaratır insan yaşamında. Hatta insanın sosyal yaşamında belirleyci rol oynar. Doğada diğer canlılarda doğanın birçok olayında,değişiminde, altüst oluşunda ciddi şekillerde etkilenirler. Çok zaman yaşanan bu doğa olayları birçok canlının yaşamına son verirken , doğada yeniden bir dengeleme ortaya çıkar. Denizlerin taşması,şimşeklerin çakması,fırtına,,sel,tipi-boran,zelzele ,gökyüzünde kara bulutların ağırlığı, yağmur, kâr, dolu'yla gelen felaketler, dalga kıranlar bütün canlıların yaşamını altüst eder ve yaşama umutsuzluk taşır. Fırtına, yıkım, felaket durulduğunda hayatta kalanların yeniden yaşama tutunması kadar doğal birşey yoktur. Yenigün doğumunda herşey yeni şeylere , yeni düzenlemelere,yeniden kendini yaşama motive etmeye gebedir. Bu doğa da olduğu gibi , toplumlarda,toplumları oluşturan sınıflar içinde geçerlidir. Daha ötesi sınıfları temsil eden siyasal yapılanmalarda ve partilerde de geçerlilik taşır.

Büyük arbedeler yaşayan Çınar ağaçının dalları kırılmış olabilir. Hatta, tam gövdesinin orta yerinde ağır hasar,darbe yemiş olabilir. Bazan esen fırtılalar , tipi boran ve falaketler gevdede açılan yaranın iyileşmesine engel çıkarabilir . Eğer ki gövdenin kökleri derinde ve sağlamsa dıştan gelen tufana dayanıklıdır , korkmaya , çekinmeye gerek yoktur .Dıştan gelecek zararlı haşereleri bertaraf etmeyi , gardını ona uygun alarak yaşam savaşında galip gelmeyi uzun vade' de önüne kor,bunun mücadelesini yürütür .

Çok büyük sosyal,toplumsal,siyasal arbedelerin yaşanmışlık deneyimi onu yaşama daha sıkı sarılması gerektiğini emreder. Yaşama tutunan Çınar kök saldığı toprağın derinliklerinde kendi yaralarını pansuman etmeyi bilir,yaraların tedavisini esas alır.Tahrip olan bedeninde ki organları yeniler,daha iyi hale getirir. Yeniden kendini gözden geçirir,eski hatalardan, tedbirsizliklerden arınma amacıyla yol,yöntem,üslup'da değişikliklere gider. Gövdesini dallarından ayrı tutmaz,zayıflayan, kırılan dallarını yeniden filizlenmesi, yaprak salması için bütünleştirir. Damarlarını topraktan aldığı suyla güçlendirir. Oksijenden aldığı güçle vücutta oluşan yaraları kankırana çevirmeden tedaviye , yarayı sarmaya yeniden dallarının gövdeyle bütünleşmesini sağlar. Bunda kararlı,azimli uzun süreli iknayı esas alır. Yeniden gelebilecek fırtına,deprem,tufan vb.ne karşı kendi dallarını gövdesinde koruma altına alarak derlenip taparlanmak kökünü daha derinlere salarak direncin gelişmesini,yeni tohumlar toprağa salmayı hedefler...

Hele'ki, içerisinde bulunduğu özgüllüğü,bu özgüllüğün getirisini götürüsünü iyi değerlendirir. Gelebilecek dış saldırıları birinci derecede bertaraf etmeyi esas alır. Gövdemizde aldığımız yara bereleri tedaviye ağırlık verir. İçten zayıflayan bünyeyi yeniden onarmaya,yaraları doğru merhemle tedavi etmeyi esas almalıdır. Bir tek dalının dahi zarar görmesini istemez. Dallar eğribüğrü olabilir,yaprakları bakteri kapabilir,hastalık kapabilir ,ama ana gövde dallarını korur. Dışarıdan gelebilecek saldırıya karşı durmayı,kendini yenilemeyi,gövdesinde oluşan tahribatları onarmayı esas alır.

Burda iki şeyi birbirine karıştırmamak gerekiyor.Darbe alan gövde de oluşan yaranın tedavisini doğru teşhis ederek ve yaraların dıştan gelebilecek bakteriye karşı koruması için doğru ilaç kullanmak gerekiyor.Aksi halde,gövdesi yaralı Çınarın iyileşmesini sağlamak bir yana onu azdırır,tedavisi mümkün olmaz hale gelir. Çınarın tüm gövdesi kangırana dönüşür ki bütün gövdenin dallarıyla birlikte çürümesine,kurtlanmasına , kurumasına yaşama son vermesine yol açar böylece.

İkinci önemli nokta şu; Gövde sağlamdır,bazı dallarda hastalıklar çıkabilir,kurumalar olabilir. Çınarın gövdesi yaralı olmasına karşın,kökte tahribat yoktur,ortaya çıkan ki,bu hastalıklar,eğilmeler,şiddetli rüzgarda kırılmalar olacaktır,çınar bu deneyime sahiptir,daha dikkatli davranarak dallarının düzgün hal almasını sabırla rüzgara,kuş'a,kurt'a kuş'a karşı koruyarak düzeltir,yeniden şekillendirir. Onu kendinden ayrı görmez,görülmesinede asla müsade etmez. Öz evlet,üvey evlat Çınarın kökünde yoktur. Çınar toprağa saldığı kökleriyle derinliklerde yeniden hayat veren , gövdenin gelişip güçlenmesinde sürekli yenilikler yaratır, var olanla yetinmez. Çınar gövdesi yeni dal budak salan olgunlaşan dalların, diğer yeni dallara gebeliğini bilinçli,sağlıklı tamamlamasını esas alır. Birlikte yaşama tutunmayı,bazı huysuz,haşarı,kendine dikkat etmeyen dallara deneyimlerinden hareketle yanlışlarından kurtulmayı öğretir. Kendi yanlışları varsa,dış saldırılara karşı korunması iyi değilse bunları gören dalların duyarlılığını,ön sezisini kabül eder.Aynı oksijenden hayat veriyorsa, kökler aynı damarları besliyorsa ee o zaman kemküm etmeye gerek yoktur. Yaralı gövdenin iyileşmesini sağlamak bütünün görevidir. Dallarımızı kırıp dökmek kolay,ama dalların yeniden gövdeyle bütünleşmesi zor ve sabır sebat isteyen bir özveridir. Bunu esas almalı,gevde'yle dalların birkikte yaşama daha sağlam tutunmasını sağlamalıyız. Çınar kök saldığı sürece gövdesini güçlendirebilir,dallarını dört bir yanında salabilir, evrende asırlık Çınarlar durmaksızın yeniden kök salmayı sürdürebilir...

Yukarıda gövdesi yaralı Çınar'ın hertürlü zorluğa karşın,yaşama tutunma direncini herkes iyi okumalı. Kökün gövdeden, gövdenin kökten,gövdenin dallarından,dalların gövdeden kopmasına asla müsade edilmemelidir. Artık Çınarın yaralarını sarması esas alınmalı,bütün egolar ,"benler"vb.yok sayılmalıdır. Objektif koşullar bütünlüğü , birliği koruyarak sınıf mücadelesinin denizine atılmayı esas görev olarak bize emrediyor. Diğeri teferruat'tır. Hepimiz kendimize gelelim. Biz yeter demeliyiz,gereksiz tartışmaların,sürtüşmelerin bize bir yarar getirmediğini bilmeli, bilince çıkarmalıyız.Yaralı gövdenin kendini tazeleyerek yaşama tutunması gibi, bizde geleneği gözümüz gibi korumalı,sınıf mücadelesi içerisinde yaraları sarmalıyız. Güçlenerek çıkmalı,geleceğe ışık olmalıyız. 

44178

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


Sayfalar