Pazartesi Mayıs 20, 2024

Yağmur yağıyor dışarıda

Yağmur yağıyor dışarıda

Şehir griye düştü

Aklımda deli düşler ve sonunda gerçekliğimiz

O kadar acı olsa da umut dağlara çekilmiş kar altındadır

Şehir bir hengâme içinde seksenli filmlerde ki gibi

Duraklar pazara insan taşıyor

Pazar insan satıyor ve alıyor

Dostlar birbirine küskün

Düşman sarayında keyif çatıyor

Üzerime bir çağ yapılırken

Logar kapağının altında üç gündür ölü bedenim

Tam üç gündür yatmakta

Öğretmenim ben

Cebimde on lira ile astım bedenimi o ağaca

Öğrendiniz mi bari

Emperyalizm yıktı tarihimi

Yoldayım

Yoldan çıktı seyri seferim

Ezik büzük etim Yoldaş’ımın kanına karışmakta

Açlık ve sefalet üç çocuğun boğazında bıçak

Üç kesik

Üç ölüm

Anne soğukluğunun keskin kenarında sallanmakta

Şehir ölüyor

Şehirde bin türlü planlar dolanmakta

Ada ve parsel kılığına bürünmüş

Konut ve ipotek

Alma ve satma olmuş ruhum

Herkesin olsun diye

Ölçsem yeryüzünü

ama pay etmesem kimseye

Düşler gökyüzünden inerken

Yapayalnız insanlığı

Yapayalnızlıktan kurtarmak için

Dağ başında dumansız ateşler yanmakta

Duvarlar ardında ömürlük mahpusluklar

İçimizdeki duvar ne olacak peki

İçimizdeki ada ve parseller

Her türlü sınırlar

Ne olacak?

Yıkmak sadece yetmiyor yerine koyacak bir şeyin yoksa

Hayat her şeyin karşılığına yeni bir karşılık istiyor

Kana kan istiyor

Duvara duvar

Acıya acıyı

Öfkeye öfke istiyor

Hepsi duygular ve düşünceler hâlbuki

Gerçek hayat gerçek hayatta bir değişiklik istiyor

Devlete karşı yeni devlet istiyor

Eski tek yanlılık çoklara bölünmüş

Dogmatizmin dogmatizminin dogmatizmi

Böldükçe

Parçaladıkça

Egzoz gazının zehri gibi

Şehri zehirlemekte

Doğalcı, görgücü aydınlar

Yağlanıp, yumuşadıkça düşünceleri de hantallaşmakta

Kafa dolu ve ağır

Hareket yavaşlamakta

Raylar döşenmiş

Tüneller açılmış ruhuna

Her yerinden burjuva fikirler sızmakta

Hem ucuz hem kalitesiz

Kırmızı bir ambalaj içinde

Parlak etiketler yapışmış üstüne

Raflarda yanyana

Eleştiri yığını altında kalacağı günleri elleriyle yapmakta

Hareket nerede?

Bir hostel de mi?

Bir şehrin barında aslan sütünde mi?

Bir dağ başında mevzi de mi?

Bir fabrika da mesai de mi?

Bir çapanın toprağı deştiği yer de mi?

Hareket nerede?

Kavramların dünyayı doldurduğu gölgesinde mi?

Bir çekmecenin içinde mi?

Akışkan sermayeye yapışmış düşünceler

Sermayeyi yıkacaktı hâlbuki

Esiri oldu besbelli

Yan çiziyor her şeye

Yasaları yıkıyor

Yeni yasalar yapıyor

Yasaların yaratılamadığını unutuyor

Yağmur yağıyor dışarıda

Şehir griye düştü

Aklımda deli gerçekliğimiz ve sonunda düşler

Alevin ucunda salınıyor

Feodal bir sevgiden

Verebileceğinden

Daha fazlasını vermesini istiyor

Kendinde olmayanı nasıl versin ki

Metalar dünyasında

Seviyor sevmiyor seviyor sevmiyor

Yapraklar kopuyor bir bir

Sonbahar gibi sararırken papatya

Aşk nasıl katılaşmaktan kurtulabilir ki

Borç ve alacaklı ilişkisi

Nesnel bir efendi köle ilişkisi gibi

Başucumda

Celladın elinden olmasın diye ölümüm

İpin ucunu

Ve uçurumu

Kendi irademle sınamam

Siren sesleri yangınlarımda

Olay yeri tespit tutanağı kazalarım da

Sargı bezleri yaralarımda

Umut

Umut

Genç yalın ve acemi

Yaratırken bilincini

Ölü fikirleri yuyan

cansuyu

Hareket kefenleyecek

Dogmatizmin dogmatizminin dogmatizmini

Kurşun mu dökse

Muskamı yazsa

Dua mı etse

Sapma saptığı yoldan dönmüyor

İşçiler milyonlar olmuş

Mali sermaye ülke yönetiyormuş

Kapitalist ilişkiler çok gelişmiş

Fikirleri damıtmış

Şarap sıcakmış

Marksist Leninist’miş fikirleri

Maoizm izm değilmiş

İzm’ler saçmalıkmış

Şömine başında mayışmış besbelli

Kendileri doğruymuş

Geçmişi hep yanlışlar yapmış

Kendi doğruları yapılsaymış

Olmazmış yanlışların yanlışları

Ahbap çavuş olduğu günleri

İllegaliteyi unuttuğu günleri

Disiplini çiğnediği günleri

Unutmuş

Yüzdelerle yapılan oranlar felsefesi

Yüzde yüz

Berlin’e kurulmuş besbelli

Yağmur yağıyor dışarıda

Şehir karaya düştü

Aklımda ve dışımda gerçekliğimiz 

28962

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Taner özcan

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar