Salı Mayıs 21, 2024

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

Devrim dediğimiz o büyük alt üst oluş için gerekli objektif şartlar her geçen gün daha nitelikli anlamda açığa çıkmaktadır. Parçası olduğumuz coğrafya, ekonomik resesyona doğru gitmekte, işçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik hayatı günden güne sefalete sürüklenmektedir. Ortadoğu tarihinin en kanlı alt üst oluşlarından birisine şahit olmakta ve cihatçı faşist çetelerin saldırıları karşısında bölge halklarının ulusal ve dinsel kimlik temelli yürüttükleri mücadeleler bölgede emperyalist hedeflerin çarkına çomak sokmaktadır.

Peki, tüm bu çelişkiler yığını içerisinde, çelişkiyi örgütlemek ve başka bir uzamda bir toplumsal dönüşümü üretmek adına yola çıkanların bu realite karşısındaki durumları ne denli hazırlıklıdır? Zira devrimci öznenin müdahalesi, nesnel duruma dair gelişimin kaderini temelden belirlemektedir. Bu sebepledir ki, devrimci öznelerin bahsettiğimiz somut olgu ile ne düzeyde ve hangi biçimlerde bağ kurduğu, kendisini emekçi sınıfların ihtiyaçlarına göre nasıl dizayn ettiği sorunu, esas itibari ile devrimde ne denli ısrarcı olduğu sorunudur.

Bu temelde TDH'ın karnesinin, neredeyse 50 yıllık mücadele geçmişinin nice değerli birikimine, ödenen onlarca bedele rağmen ete kemiğe bürünmüş bir devrim hareketine dönüşememesine şahitlik ettiğini en baştan belirtmek gerekmektedir.

Yazı özgülünde tartışmak istediğimiz başlık, tam da bu sorunlar yığınına ve bunların pratik görüngüleri olan kavrayışta dogmatizm ve pratik çalışmada düşülen bürokratizm hastalıklarının kaynaklarına dairdir. Bu kaynaklardan birisi olarak devrimci eğitim sorununu tartışmak, bahse konu yetmezliklerin giderilmesi açısından ihtiyaç dahilindedir. Zira güçlerin eğitimi ve teorik-ideolojik-örgütsel anlamda yetkinleştirilmesi sorunu, yürüttüğü politik faaliyet ile gelişecek olan her hareket için daima günceldir.

 Teorik ve Politik Eğitim…

Bu noktada akıllardan çıkartılmaması gereken şey devrimci eğitimin, sadece bir nitelik arttırımı meselesi değil bir yetkinleşme, sürecin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçları dahilinde ve bu olguyla geliştirici bir bağ içerisinde ele alınması sorunu olduğudur. Bu temelde devrimci eğitim, kadroların teorik birikimin artırmanın, politik kabiliyetini geliştirmenin, örgütsel olarak yetkinleşmenin ve kültürel olarak dönüşmenin kaynağı olan her araç ve biçimde üretilebilir.

Bu temelde TDH özgülünde tartıştığımızda teorik ve politik eğitimin, devrimci eğitimin diğer başlıklarına göre daha önemli bir yetmezlik alanına işaret ettiğini baştan belirtmek gerekmektedir. TDH'ın bütünlüklü ve sistematik müdahalelerden ve kadro okulları vb. pratiklerden ziyade genel yöneliminin kadroların teorik gelişimini "pratiğin öğreticiliği"ne havale etmek şeklinde olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

Problemli ele alışın ilanı olan bu tutum, temel anlamda devrimci teori ile devrimci pratik arasındaki diyalektik ilişkinin ve teorinin pratik karşısındaki rehber misyonunun reddi anlamına geldiği ise açıktır. Dünya devrim deneyimlerini ve Marksizm’in politik yöntemini öğrenmek; bunun rehberliğinde politik faaliyeti üretmek ve sınamak, bir yönelim olarak devreye girmedikçe yerini kavrayışta dogmatizme ve faaliyette dar-pratiğe ve gelecek tahayyülünden uzaklaşarak günü kurtarmaya hapsetmektedir.

 Örgütsel eğitim ve kültürel dönüşüm

Devrimci eğitim sorunu, esas anlamda bir kadro yaratma ve devrimi gerçekleştirecek örgütlülüğü inşa etme, bunu geliştirme sorunudur. Bu da devrimci eğitim başlığını hem örgütsel eğitim ekseninde hem de devrimci kimlik ve kültür ekseninde geliştirmeyi koşullamaktadır.

Bu temelde belirtmek gerekir ki; devrimci örgüt devrim tahayyülünün inşacısı olarak kendisini işçi sınıfının, ezilen ulus, cins ve kimliklerin öncüsü şeklinde örgütlemek zorundadır. Bu rol, bir önderlik misyonu edinmeyi ve buna uygun devrimci kadro gerçekliğini ve devrimci kimliği üretmeyi koşullar.

TDH özgülünde kadro gerçekliğinin güncel tablosu ise pratiğin yarattığı zorluklara karşı yeterli dirençten yoksun, örgüt içi düşensel yaşamda ve ideolojik-politik çalışmada cansız ve tüm bunların sonucu olarak sınıf hareketinin ihtiyaçlarına göre biçimlenmekten uzak bir yapıya işaret etmektedir.

Bu noktada ise, sorunu doğru koyarak sürekli olarak kadroları bu temelde sevk etmek, uygun araç ve yöntemleri devreye sokmak, eğitim programları ve kadro okulları uygulamak ise tam da örgütsel önderlik görevidir. Ki açıktan belirtmek gerekir ki, TDH gibi neredeyse yarım yüzyıldır mücadele sürdüren bir geleneğin tarihsel süreç boyunca somut bir devrim hareketini yaratamamasının temel sorumluluk noktası tam da bu önderlik etme misyonunu oynayamayanların problemidir.

Bu yetmezlik alanı, devrimci kültür ve kimlik olarak tariflenen vasıfları da silikleştirmekte, devrimci adanmışlık, fedakarlık, halka ve yoldaşlara bağlılık vb. değerler geçmiş tarihin hikayeleri olarak kalmaktadır.

Müfreze olmada seferberlik çağrısı…

Tartışmayı toparlarsak eğer, devrim denen o büyük alt üst oluş süreci, onu bugünden üretenlere ihtiyaç duymakta, sınıf mücadelesinin dinamiklerine uygun örgütlülükleri ve emekçi sınıfları peşinden sürükleyen kadroları koşullamaktadır. Ancak tüm bunlar temelde bir nitelik sorununa işaret etmektedir ve Dimitrov yoldaşın ifadeleri ile "çalışmamızı uyuşturucu hazır taslaklardan, zararlı medresecilikten kurtarmak", güncelin yasalarını dogma ve kör ısrarın üstünde egemen kılmayı, tüm bunlar ise devrimci eğitimin önemini kavramayı bize emretmektedir.

Tekrar etmek pahasına belirtelim; doğru devrimci pratik doğru politikalar ve önderlik ile mümkündür. Ancak bunların gerçek olması nitelikli kadroları ve pratiğin tıkanıklığını açacak Marksist anahtarı gerekli kılmaktadır. Öyleyse TDH açısından bu temelde devrimci eğitim sorunu esaslı bir görev olarak karşımızda durmakta, Kadro okulları, okuma seferberlikleri, pratik karşısında eleştirel tutumun geliştirilmesi ve örgüt içi canlı siyasal ortamın üretilmesi gibi ihtiyaçlar somut kadro politikalarına dönüştürülmeyi beklemektedir.

(Bir Partizan

50090

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Sayfalar