Çarşamba Mayıs 1, 2024

Türkiye’yi havaya uçuracaklardı!

Hakikat aşkına sizler Özgür Ülke, Özgür Gündem, Azadiya Welat büroları bombalanırken neredeydiniz?

Bugün ‘özgür basın susturulamaz’ diyenler!
Sizler, yüzlerce köşe yazımı ‘delil’ diye iddianameye koyanlarla. Yetmedi, “Gülen cemaatinin kirli planları” başlıklı araştırma yazım ile birlikte evimdeki tüm kitapları alıp “kuvvetlendirici suç delili” olarak somut’a sayanlarla. Yetmedi, benimle ilgisi olmayan bilgisayar çıktısı bir kâğıdı evimde bulduğunu iddia edenlerle. O da yetmedi, bir tanıdığıma şantaj uygulayıp tehdit ederek zorla gizli tanık yaratanlarla. Bu gizli tanığa birçok belge imzalatıp onun ağzındanmış gibi “benim bomba yapıp yerleştirdiğimi” iddia edenlerle. Yetmedi maddi geçimimi sağlamak amacıyla yapmaya çalıştığım sigara ticaretini terörize edenlerle. Sigaraları çıkarıp çuvallar içerisine sahte bomba benzeri malzeme koyup, buna rağmen ‘bomba taşıyor’ diyenlerle. Yetmedi, sözde, PKK’ye iletilmek üzere benim ağzımdan yazılmış gibi (cezaevinde olmama rağmen) flash bellekte yakalandığı iddia edilen sahte bir “öz eleştiri” senaryosu hazırlayanlarla. Olmadı beni Urfa’nın ÖSB sorumlusu ilan edenlerle, ittifak yaptınız.

Bitmedi! Siz bugün ortalıkta “özgür basın susturulamaz” diye utanmadan slogan atanlar, sizler, beni, barış yanlısı bir köşe yazarını PKK içerisindeki şahin kanat ve süreç karşıtı olarak bütün dünyaya servis ettiniz.

Sizler bir köşe yazarından bir bombacı yaratıp muhalif sesimi kesmeye çalışanlarla ortak oldunuz. Siz benim gibi binlerce suçsuz insana en ağır cezalar isteyerek dönülmeze yollamak isteyenlerin dümenine su taşıdınız. Siz bugün mağdur edebiyatı yapanlar, sizler bir daha arkadaşlarımızın, evli isek eş ve çocuklarımızın, ailelerimizin yüzlerine hasret bırakmaya çalışanlarla birlikte alkışa tempo tuttunuz. Sizler tüm bunları Türkiye’nin en çok abonesi olan gazete ve basın iken yaptınız. Sizler tüm bunları devletin iktidar ortağı iken yaptınız.

Bizler alanlarda “özgür basın susturulamaz” der ve en ağır işkencelerden geçirilirken sizler bizim için; “bunlar gazetecilik yapmıyorlar” diyor ve bizleri terörist ilan ediyordunuz. Sizler onlarca gazetecinin muhalif sesini susturmaya çalışanlarla birlik oldunuz. Sizler bizim katlimize sebep oldunuz?

Bir de kalkmış ‘özgür basın susturulamaz’ diye sloganlar atıyorsunuz. Hiç mi bu kutsal sloganı söylerken utanmıyorsunuz, hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Hakikat aşkına sizler Özgür Ülke, Özgür Gündem, Azadiya Welat büroları bombalanırken neredeydiniz? Doğruya, bizler ‘teröristtik’.
 
Sizler yapmış olduğunuz yalan-yanlış haberlerle Türkiye halklarının algısıyla oynayıp Türk ve Kürt halkının kardeşleşmesinin önüne geçtiniz. Sizler yaptığınız haberlerle komplolara ortak oldunuz.

Sizler hırsızsınız! Sizler nice Rozerin ve Şoreşger’lerin düşlerini çaldınız. Sizler nice anne-babaların kalplerine indirdiniz. Sizler nice sevgililerin hayalleriyle oynadınız. Sizler sevgiye düşmanlık yapıp hakikati inkâr ettiniz. Sizler inkârcı ve hakikati katledenlerdensiniz.

Siz Gülen cemaatinin yayın organları olan Zaman gazetesi ve Samanyolu TV çalışanları! Sizler kurulan kirli komploya ortak olup benim/bizim için “Reyhanlı gibi Ankara’yı da havaya uçuracaklardı” dediniz ve günlerce bu haberi Türkiye halklarına sundunuz.

Her şeye rağmen biz özgür basın çalışanları bugün sizin için, sizin kalitenizde sözler sarf etmiyor ve her şeye rağmen “basına karşı baskı ve tutuklamaların doğru olmadığını” söylüyoruz. Emin olun samimi olacağınızı bilsek sizlerle birlikte aynı alanlarda bile oluruz ama, siz samimi değilsiniz.

Sizin çözüm sürecine karşı olduğunuzu biliyoruz. Bizden, yani Kürtlerden nefret ettiğinizi haber ve dizilerinizden anlayabiliyoruz. Sizler bizi, yani Kürtleri, Alevi’leri, Komünistleri, Anarşistleri, Kızılbaşları, Ermeni, Süryani, Êzidi ve hatta Müslümanları (!) dahi sevmeyip düşmanlık beslediğinizi biliyoruz. Ama biz yine de sizin için “Türkiye’yi havaya uçuracaklardı” demiyor, türlü türlü komplolara alet olmuyoruz.

Hani bugün meydanlarda söylediğiniz “özgür basın susturulamaz” sloganları var ya, işte biz bu sloganı onlarca yıldır söylüyor ve direniyoruz. Siz bu sloganı söylemek için çok geç kaldınız. Bu slogan için bizler binlerce yoldaşımızı toprağa verdik. Onun için lütfen kutsalımıza karışmayın, gidin kendinize başka sloganlar bulun.

Siz tüm bu komplolara bulaşanlar, sizler çözüm süreci karşıtlığı yapanlar, sizler emin olun ki mevcut halinizle çürümüşsünüz. Çünkü sizler bir halkın özgürlük umudunu elinden almaya çalışanlarla beraber mesai yapıp dirsek çürüttünüz.

17.12.2014

mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com

76182

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Mehmet Serhat Polatsoy

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar