Çarşamba Mayıs 15, 2024

Türkiyelileşme Siyasetinin Getirdiği Olanaklar ve Entegrasyon

Siyasi partiler sınıfların,kitlelerin,halkların,örgütlerin ve bazen de devletlerin genel gidişatı yönlendirmek,değiştirmek,kendi çıkarlarını savunmak için kullandıkları araçlardır.Her zaman iktidarı hedeflemeleri gerekmez.Siyasi partilerin hedefledikleri sonuçlara ulaşmaları, uygulanan taktiklerin stratejiyle uyumunu ve parti kadrolarının bunu içselleştirmelerini gerektirir.Karşıtı olunan güçlerin de partiyle ilgili fikirleri,politikaları ve yönlendirme güçleri olabileceği de hesaba katılmalıdır.Bu nedenle Türkiyeli bir siyasi parti olarak HDP sözkonusu olduğunda üzerinde yolalınan bıçaksırtının analizinin doğru yapılması gerekir.

İttihatçı entegrasyon projesinin sonuçlarını TBMM’de bulunan partilerin liderlerinden Erdoğan’ın Gürcü,Kılıçdaroğlu’nun Kürd ve Bahçeli’nin tartışmalı Ermeni veya Kürd orijinli olmasından,ancak hepsinin de fiiliyatta Türk milliyetçiliğine hizmet etmesinden izlemek mümkün.Türk milliyetçiliğine hizmet çizgisini HDP içine taşıma gayretlerine karşı dikkatli olmanın önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz.HDP’lilerin kendi işlevlerinin ayırdına varmaları dönemin en önemli görevi.Barajı aşıp TBMM’ye girmek HDP’nin stratejik değil,taktik görevi olmalıdır.HDP’nin stratejik ve tarihsel görevi metropol Kürdlerinin konsolidasyonudur.Bu konsolidasyona ilişkin en önemli hamle de son zamanlara kadar AKP tabanında yeralan ve Kobane savunması sonrasında AKP’ nin Türk milliyetçisi stratejisi ile ayrı düşen ekseriyeti dindar Kürdistanlıları ulusal hareketin taban havuzuna eklemektir.

Bir diğer stratejik görev olan Türkiye’de Kürdistan dostu demokratik bir kitle hareketinin ete kemiğe büründürülmesinin de bir önceki çağa ait olan arkaik sol argümanların ekoloji ve LGBT argümanlarıyla eklektik harmanlanmasıyla başarılamayacağını öngörmek zor değil.Bu konuda ABD’de Vietnam savaşı döneminde oluşan savaş karşıtı hareketin veya Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Fransa’da bulduğu kitlesel desteğin tarihinden dersler çıkarmak gerekiyor.

Diyalektik zıtlıkların bilimidir,herşey kendi zıddını yaratır ve onu dönüştürür.Bu süreç HDP’nin Türkiyelileşme siyasetinde de kaçınılmaz olarak yaşanıyor.Türkiyelileşme siyaseti yaşamını Kürdistan dışında kurmuş ve yarı-entegre olmuş Kürdistanlı yığınlara zorunlu entegrasyon ve ikinci kuşakta asimilasyon dışında yeni bir varoluş alanı yaratıyor: Türkiyeli bir Kürd olarak tanımlanma ve köklerinden kopmama olanağı.

Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin silahlı ya da silahsız her bağımsızlık çıkışı Türkiye’de yaşayan Kürdlerde bir korku yaratagelmiştir:Kürdistan’ın bağımsızlık koşullarında tehcir edilme korkusu.Ulusal kurtuluş hareketinin Türkiye kentlerinde yerleşik Kürdistanlılar içinde en yoksullardan destek bulmasının,orta ve üst sınıflara mensup Kürdistanlılardan hatırı sayılır bir destek alamamasının ana nedeni budur.

1915 Ermeni soykırımının 100.yılını tamamladığımız bugünlerde tehcirin ne demek olduğuna dair bellek Kürdlerde hâlâ tazedir.Türkiye’de bir Kürd tehcirine/soykırımına çok meraklı,ganimetsever Türk milliyetçilerinden devlet katında da,millet katında da mebzul miktarda bulunurken bu korkunun rasyonel olmadığı da söylenemez.Kaldı ki Kürdlerin karşı karşıya kaldıkları Türk milliyetçiliği ırkçı/işgalci temelde diğer ulusların maddi ve kültürel varlıklarının talanı üzerinden varolan bir milliyetçiliktir ve Kürdistanlıların tepesinden Demokles’in kılıcını hiç eksik etmemiştir.Türkiyelileşme siyaseti işte bu entegrasyon çarkına düşmüş Kürdistanlılara zorunlu entegrasyon veya kendini gizleme dışında yeni bir soluk borusu açabilme potansiyeline sahip.Türkiye metropollerinde yerleşik Kürdlerin ikinci/üçüncü kuşaklarından mitingler dolusu zafer işareti yükselmesi bize bu sürecin zıddını yaratma potansiyelinde olduğuna dair veriler sunuyor.

Kentli Kürdistan orijinli orta sınıfların katılımının artışını da pozitif bir değer olarak gözlemek mümkün.Bu süreçte oluşan kafa karışıklığının sömürgecinin bayrağını bayrak kabul etme tefritine varmasına rağmen,bu potansiyeli değerlendirip ulusal kurtuluşun aktifleri arasına katmak Kürdistanlı siyasetçilerin ve örgütlerin yeteneğine kalıyor.Birikmiş niceliğin niteliğe dönüşmesi bir doğa kanunudur.Türkiyelileşme süreci metropol Kürdlerini görünür hale getirmektedir.Metropol Kürdlerinin görünür hale gelmesi doğru politikalarla Kürdistan’ın görünür hale gelmesine katkı sunabilir.

Kendi adıma bağımsızlıkçı sloganlarla bu süreci eleştirmenin anlamlı olmadığını düşünüyorum.Özgürlük hareketinin an itibariyle kullanmış olduğu tüm devletsizlik söylemlerinin ötesinde fiili olarak iktidar odaklı bir devlet örgütlenmesi olduğunu farketmemek için kör olmak lazım.Ajitasyon-propoganda noktasını çoktan aşmış,ciddi alan kontrolüne sahip hareketin bugünkü sorunu her alanda kurumlaşma-iktidarlaşmadır.

Rojava kantonlarını yeniden inşa etme,kantonları birleştirip fiili bağımsızlık alanlarını G.Kürdistan örneğinde olduğu gibi büyütmedir.Daha ötesinde Kilis’te 60 Amerikan dolarına satılan bir ton çimentonun ikiyüz metrelik sınırı geçtikten sonra Afrin’de iki üç kat fiyata satılmasının zeminini paramparça etmedir.En yurtseverlerimiz ülkesi için kanını dökmeye hazır olanlardır.Ortak hayalimiz ışıklı yollarında Ala Rengin gölgesinde gece gündüz güvenle dolaşabildiğimiz müreffeh Kürdistan kentleri ve bu kentlerde kaygısızca yaşayacak olan her dinden,her dilden,her milliyetten Kürdistanlıların özgürlüğüdür.Ülkemizi bu noktaya getirecek ve bağımsızlaştıracak şey bağımsızlık ajitasyonları değildir.

Ülkemizi bağımsız ülkeler arasına katacak şey dünya ve bölge dengelerinin doğru hesaplanıp bağımsızlığın altyapısının bütün parçalarda örülmesidir.Taban emekçiliği,ülke topraklarının Kobane örneğinde olduğu gibi ulusal temelde savunulması ve işgalin aralıksız daraltılması Kürdistan’ın bağımsızlığını konuşulabilir,yapılabilir hale getirir.Kimse atı arabanın önüne koşmasın.Kürdistan,Kürdistani örgütler bağımsızlığı savunmadığı için bu halde değil.Bağımsızlığın askeri,ekonomik ve siyasal zemini hazır olmadığı için kitleselleşmiş Kürdistani örgütler bağımsızlığı açıktan savunabilme noktasına kolay kolay gelemiyorlar.Emeği burada yoğunlaştırmak lazım.

 

72615

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Zülküf Azew

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

Sayfalar