Salı Mayıs 28, 2024

Türkiye Rojava'ya giremez!

  

Günlerdir Türkiye Rojava'ya ha girdi ha girecek haberleri servis ediliyor ve bu AKP medyasının PYD'yi DAİŞ'den daha tehlikeli yapma girişimleriyle de tırmandırılıyordu. Ki dünden bu yana HPG gerillalarının denetiminde Güney Kürdistan sınırları içerisinde bulunan medya savunma alanlarına Türk ordusunun ateşkesi de göz ardı ederek hala devam eden bir saldırısı söz konusu oldu. Yazının başlığında Türkiye Rojava'ya giremez, dedik. Peki öyleyse Türkiye ne yapmak istiyor!

Türk ordusunun medya savunma alanlarını bombalaması bir tahrik olmakla birlikte çok yönlü savaşın da işaretleridir.

Peki Türkiye'nin böylesi bir gücü var mı?

Açıkçası Türk Devletinin böylesi bir gücü yok; hem Rojava'ya girme hazırlığı yapacaksın hem de HPG alanlarını bombalayacaksın; mevcut Ortadoğu  konjonktürde bunun akılla izahı da yoktur. Tamam belki çok yönlü bir savaş ancak böyle başlatılabilir ama senin buna gücün yok ki!

Buradan akıllara şu soru geliyor!

Türkiye'nin tamamı yangın yerine çevrilerek ülke BOP için elverişli hale mi getirilecek? Yoksa Medya savunma alanları bombalanarak savaş Güney'de mi start alacak?
Yani bir taraftan Rojava'da DAİŞ desteklenecek ve yeni kapsamlı saldırılar gerçekleştirilecek,  diğer yandan dünyaca da afişe edilen DAİŞ desteğin Güney çıkarmasıyla tabanın nezdinde mi unutturulacak? Afedersiniz ama göründüğü kadarıyla böyle balık hafızaya sahip bir Devlet toplum gerçekliği yok da değil!
Türkiye'nin Rojava'da bir tampon bölge isteği vardı ki bu yeni olmamakla birlikte İsrail'den de bağımsız değildi. Biliniyor ki daha bir kaç yıl önce mayın temizleme ihalesi İsrail'e verildi de sonra ertelendi.

Güney Hükümeti bombardımana sessiz!

Öte yandan şuanda Güney sınırlarındaki gerilla alanları bombalanmasına rağmen Güney hükümetinin bu duruma sessiz kalması da birbirinden çok bağımsız gibi  durmuyor ve bu haliyle yoruma da muhtaçtır.
Medya savunma alanlarının dünden bu yana bombalanması Türkiye'nin mevcut durumda Rojava'ya girebilmesini mümkün kılmıyor. Tabi Türkiye'nin bu zikzak ve kafa bulandırma patiklerinde KCK yetkililerinin ve HSM komutanlığının gerekli açıklamaları yapmaları da neden olmuştur. Öyle Mustafa Suphilerin istihbaratını Türk cumhuriyetine verip Sol hareketi doğmadan Karadeniz sularında  boğdurtan... Mele Mustafa Barzani'ye olan yaklaşımı... Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan'a olan ihaneti ve Türkiyenin barındırdığı iki Çeçen komutanı infaz etmesi karşılığında  Rusya'daki bir Kürt diplomatı Türkiye'ye teslim eden bir Rusya ve Putin gerçekliği Türkiye'ye geri adım attıramaz. Türkiye'nin Rusya'nın açıklamalarıyla geri adım atacağını düşünmek de sadece naifliktir.

Özcesi biz; KCK ve HSM Komutanlığı beyni sulanan Erdoğan ve şürekası ile Devlet erkânının aklına kısmen hakikati enjekte ederek şimdilik görünmeyeni görmelerini sağlamıştır, diyebiliriz. PKK'nin bu açıklamaları sonrası MGK kararlarının bu doğrultuda olmasının başka bir izahı olamaz herhalde!

Yarın neyi gösterir bilinmez ancak şuan itibariyle görünen,  Türkiye'nin Rojava'ya girmekten vazgeçtiği ve buna zorunda kaldığı gerçeğidir.

Artık Türkiye sona gelmiştir. Kaçınılmaz olan da; Ya Kürtlerle demokratik ve güçlü bir Türkiye,  yani Özgür Özerk Kürdistan'lı bir Türkiye,  ya da çok parçalı bir Türkiye ihtimalinin önümüzde durduğu gerçeğidir.

30.06.2015 Mehmet Serhat Polatsoy

     
71341

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar