Perşembe Mayıs 9, 2024

“Topyekün Savaşa” karşı, Topyekün devrimci mücadeleye..

BAKIN DEVLETİN BAŞI NE DİYOR? “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM! TOPYEKÛN SAVAŞIYORUZ”!

Devletin kukla Başbakanı Binali Yıldırım, meydanlarda faşizmin “topyekûn savaş “nağralarını atıyor. Düne kadar şiddetle “karşı çıktığı Kemalist ideolojiye”, bugün dört elle sarılarak;” gazinin dediği gibi ‘ya istiklal ya ölüm” diyerek, Kürtlere, demokratik güçlere, devrimcilere, ezilenlere, Alevilere, aydınlara, sosyalistlere, devrimcilere yani; demokrasi ve eşitlik düzeyinde halkların kardeşliğini isteyenlere “topyekûn savaş ilan” ediyor. Ee zaten ‘topyekûn’ saldırıyor, katlediyor, soykırım yapıyorsunuz. Anlaşılan bu faşist saldırı ve katliamlar yeni bir boyut kazanarak bölgemizde yayılacak, genişleyecektir. Kürt ulusuna soykırım yapıyor, katlediyorsun. Unutmayalım faşist devlet yalnız değil, başta Amerikan emperyalizmi ve NATO’lu emperyalist devletler bölgemizde yürütülen savaşın baş aktörleri ve taraflarıdır. Faşist diktatörlüğün müttefikidir. Bakmayın Erdoğan’ın kıvraklığına, Putin’e el pençe duruşuna… “Denize düşen yılana sarılırmış” Erdoğan da öyle, yıkılışını ayağını bastığı alttan gelen zelzeleyle görüyor ve kendini kurtarmak için her kılığa giriyor, diz çöküyor, yalakalık yapıyor yularını teslim edeceği efendiye kendini pazarlıyor.

Sen her gün onlarca, yüzlerce masum insanı MİT, IŞiD, ÖSO vb. ile bombaları patlatarak katledeceksin, Kürt şehirlerini yakıp yıkacaksın, “taş üstünde taş bırakmayacaksın” ve haklı ve meşru bir direniş yürütenleri de “terörist” ilan edeceksin. Artık bu söylemlerin miladı doldu, kimsenin itibar ettiği yoktur. Sonun yaklaştığı açık. Bu savaşta kaybedenler faşist diktatörlük ve onların efendileri Amerika ve emperyalist devletler olacaktır. Haklı olanlar, adalet ve özgürlük için, bağımsızlık için savaşanlar, direnenler bu savaşta zaferle çıkacaktır. Haksız olanlar, katliam -soykırım yapanlar kaybedecek ve yenilecektir.

Ayrıca bugün Suriye fiili bir işgal altında bulunmaktadır. Suriye devletinin ve Suriye halklarının bu işbirlikçi işgalcilere karşı yürüttüğü mücadele meşru ve haklı bir direniştir. Esat’ın bugün bu özgüllüğünden dolayı anti işgalci mücadelesi desteklenmeli, işgalci güçler ve işbirlikçileri Suriye’den, Kürdistan’dan defedilene kadar destek verilmeli, dayanışma yapılmalıdır. Bunun aması -fakatı yoktur. Bu yaşanan objektif gerçekliktir. Anlamsız gerekçe ve teorik iddialarla gerçeklere gözlerimizi yumamayız. Maocu olmakta buradan geçiyor.

Düşman topyekûn savaş ilanını bizlere karşı ilan ederken, bakıyorum da biz hâlâ birbirimizle uğraşıyor, cebelleşiyor, laf yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu üzücü ve bir o kadar da acı vericidir. Her birey kendine sormalı “Ben ne yapıyorum, kimlerle uğraşıyorum, kimleri düşman görüyorum, kimleri dost görüyorum?” diye. Sosyal medyada bu kadar pervasızlık yapmak hakaretler sıralamak kimseye yarar sağlamaz. Olayları şahsileştirmek, kişiliklere yönelmek düşmanı sevindiren bir yanlış yöntemdir. Bundan vazgeçilmeli, herkes üslup ve tarzına dikkat etmelidir. Bir atasözümüz vardır hani: “Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı taşı kuyudan çıkaramaz” diye. Birbirine düşerler. Olay bu. Arkadaşlar bırakın örgütlerin şuyunu buyunu eleştirmeyi, savunmayı, onlar kendilerini savunur, nasıl tavır takınacağını bizden iyi bilirler, doğruları, yanlışları onları bağlar. Ve bu bağlamda gelen eleştirileri dikkate alır, ayrıştırır(kasıtlı yapılan düşmanca eleştiriler hariç) kendi dünya görüşüne uygun tavır takınır.

Biz tabi ki, örgütlerde olumlu -olumsuz gördüğümüz şeyleri, olayları dostça, yapıcı şekilde eleştirir, yazar düzeltilmesini ister, ikna edici açıklama yapılmasını isteriz. Bu o yapıya kara çalma anlamına gelmez, gelmemeli de. Yapılan birçok açıklama içerisinde katılmadığım yanlar olsa da, tümden yanlış eleştiriler değil, birçok doğru eleştirilerde var. Devrimci hareketlerde hatalar yapmakta, yapabilmektedir. Düşmanımız olsa dahi eğer ki yaptığı eleştiri doğruysa kendine devrimciyim diyen bir örgüt bu eleştiriyi dikkate alır ve onu değerlendirir. Eleştiri doğruysa kabullenir, özeleştirisini yapar. Durum bu kadar açık ve net. Eleştiri özgürlüğü adına her isteyen, istediği şekilde karalama yapamaz. Özgür olmayan bir toplumun özgürlük mücadelesi esastır. Bireylerin özgürlüğü görecelidir. Toplumun özgürlüğü kazanılmadan, bağımsızlığı ilan edilmeden, eşitlik temelinde halkların kardeşliği tesis edilmeden, demokrasiyi toplumsal bilince çıkarmadan hangi bireyin özgürlüğünden bahsedebiliriz ki… Eli kanlı bir faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede yaşadığımızı unutmadan, şartlar ve koşullar dikkate alınarak özgürlüğe atıfta bulunmalıyız. Hayaller dünyasında özgürlük arama Âdem’le Havva Ana’nın özgürlüğünü aramakla eş anlamlıdır.

Burada bireyler kendilerini bir yere koyup bol keseden atıp tutuyorlar bu doğru bir yol değil. Buna karşı, birileri de Dersim onların tapulu malıymış gibi davranmaktadır. Dersimcilik, bölgecilik, Zazacılık, Kızılbaşlık, Alevilik üzerinden bol keseden ahkâm kesmekte, dost olmayan, ilerici olmayan yol ve yöntemle, devlete karşı kusamadığı zehiri devrimci güçlere karşı kusmada oldukça becerikli ve hünerli davranmaktadır. Çok cüretkâr ve boylarını aşan suçlamalara girmekteler. Kürt hareketine ve devrimci hareketlere karşı ipe sapa gelmez kara çalmaktalar. Hepsi değil ama birçoğu geçmişte şu veya bu örgüt içerisinde yer almış ve hatta yöneticisi olmuşturlar. Kendi kötü geçmişlerini, vukuatlarını gizleme adına Kaypakkaya geleneğine saldırmaktadırlar. Bugün devletten daha kinci ve intikamcı şekilde devrimcilere, sosyalist harekete ve Kürt hareketine düşmanca saldırıyor, karalama yapıyorlar. Bu tür unsurlar henüz kendilerini ifade edebilecek yer bulamamış arkadaşlardan oluşmaktadır. Yaşadıkları gelgitler onları bu noktaya getiriyor. Bu arkadaşlar her türlü eleştiriyi yapma hakkına sahiptir, kimse de onlara ambargo koyamaz. Yeter ki, yapılan eleştiriler dostça olsun, ikna edici olsun, yapıcı olsun ve de doğru yol-yöntem izlensin. Düşmanca kin taşıyarak eleştiri yapmak kişinin kendini paralar ve ortak düşmanlarımızı sevindirir.

Durdurun bu ipe sapa gelmez , olgunluktan uzak eleştirileri., tartışmaları . Bakın çevrenize, faşizmin soykırımcı saldırılarına. Faşizme karşı tepki gösterin, güçleri, sesleri birleştirin. Paylaşamadığınız ne var, Dersim mi ! Koruyabilecekseniz, faşizme karşı, kontra-IŞİD ve gizli milislere karşı -eğer ki, Dersim’i koruyacak güç ve örgütlülüğe sahipseniz- alın Dersim sizin olsun… Kendi marjinal izole edilmiş kişiliklerinizi örgütlere saldırarak gizlemeyin. Size dost olan büyük bedeller ödeyen devrimci örgütlere saldırarak kendinize görevden vazife çıkarmayın. Yüzünüzü devrimcilere dönün, hatalarına rağmen şu iğrenç dünyayı değiştirecek, gerçek barışı yaratacak biricik ışıklı güç devrimci güçlerdir. Ha öyle düşünmüyor musun bu senin en doğal hakkın, kimse de engel olmaz yaz düşüncelerini, görüşlerini eleştir. Buna saygı duyulur. Ama yazıya başlar başlamaz “bunlar kontra, def olup gitsinler Dersim’den, Dersim’e devletten fazla zarar verdilerle başlayıp, kraldan çok kralcı geçinip devletin ağzıyla saldırırsanız o zaman durum farkı boyutlar kazanır. Ki, bu öncelikle yöntem ve tarzdan kaynaklanmaktadır. Bu yanlış yöntem ve tarzdan vazgeçilmelidir.

Kendi egolarımızı tatmin etme yerine yüzümüzü yaşanan gerçeklere çevirelim. Bilinmeli ki, bir tek devrim dostu dahi kaybedilemez. Yapıcı, birleştirici, geliştirici, arındırıcı eleştiriye evet! Buna her zaman evet! Ve bu bize gerekli ve gelişmemize vesiledir. Yıkıcı, ötekileştirici, bölgeci, kişiliklere yönelik hakaretlere hayır! Buna aklı başında olan her insan karşı çıkmalıdır. Bize birlik lazım, kim ki bu birliğin önüne set çekiyor ve düşmanca davranıyor, biline ki, tarih önünde vicdansızlığıyla lanetli olarak anılacaktır. Bu gibiler çıktı, çıkıyor, daha da çıkacaktır. Her şeye rağmen haklı olanlar, eşitlik isteyenler kazanacaktır. Buna yürekten inanıyor ve savunuyorum. 

45397

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Sayfalar