Cuma Mayıs 31, 2024

TKP/ML ÖRGÜTLENME KOMİTESİ | “Geleceğin Nişanesi Şehitlerimize Sözümüzdür: Başaracağız, Biz Kazanacağız!”

Ocak ayının son haftasını Parti ve Devrim Şehitleri Haftası olarak ele alan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan ve TKP/ML Örgütlenme Komitesi imzasını taşıyan açıklamada Murat Bileydi (Haydar), Cahide Karakaş, Erdinç ve Ahmet Yılmaz isimli devrim şehitlerinin TKP/ML şehidi olduklarının netleştirildiği bilgileri verildi ve “Faşist diktatörlüğün, işgaller, yeni katliamlar ve saldırılarına karşılık şehitlerimizin cesaret ve direnci ile kazanan biz olacağız!” denildi.

Açıklamada şunlara yer verildi: “İnsanın doğaya doğrudan müdahalesiyle başlayan tarihi, nihayetinde onun değiştirme, biçim verme ve yeniden yaratma eylemi ve sürecinin bir özetidir. Doğanın bir parçası olarak ortaya çıkan ancak bilinçli emeği ve zekasıyla ondan ayrılan ve giderek sosyal bir varlığa dönüşen insan, tarihini kendi elleriyle ilmek ilmek dokumuştur. Maddeyi tanımayla başlayan bu tarihin özü, ona biçim verme, onu değiştirme çabası ve eyleminden başka bir şey değildir.

Topluluk içinde bir birey olduğu andan itibaren insanın bu serüveni, kolektif bir nitelik kazandı. Böylece insanın onu çevreleyen doğaya dair her tasarrufu, parçası olduğu topluluğun bilincine yönelik bir müdahale anlamına geldi. Sürekli bir devinim içinde olan, üreten, yaratan insan, daima ileriye doğru yol aldı. Emeğin sömürülmeye başlanması ve ilk iş bölümünün ortaya çıkmasından bu yana insanın temel kavgası, daha adil, eşit ve özgür bir yaşamın kurulması kavgası oldu. Bu tarihsel gelişim, sancılı, zorlu değişim ve dönüşümlerle, kesintisiz ve kanlı mücadelelerle ve tüm bunların bir sonucu olarak büyük alt-üst oluşlarla gerçekleşti. Tarihin motoru ezenler ile ezilenler arasındaki kavga ise, bunun temel enerji kaynağını da bu davaya her şeyi ile atılanlar, kendini adayanlar, hiçbir çıkar gözetmeksiniz canını feda edenler olmuştur.

Daha iyiye, daha güzele olan soluksuz özlemin ve bunun mücadelesinin mihenk taşları daima sayısız bedellerle döşenmiştir. Toplumsal değişim arzusunun, özgürlük, demokrasi ve eşitliğin, devrimin sembolleri bu uğurda ilk öne atılanlar, en önde koşanlar, ipi ilk göğüsleyenler olmuştur. Yaşamları ve sosyal pratikleriyle, kavgaları ve yarattıkları değerleriyle onlar, karanlığın ortasına yakılan birer özgürlük ateşi olmuştur.

Sömürü, yoksulluk ve zulmün; imha, inkar ve asimilasyonun insanın varlığı ve ona ait değerleriyle olan çelişkisinin ayırdına ilk onlar vardıkları içindir ki onlar bizim için birer kutup yıldızıdır! Onlar, şehitlerimiz, azgın sularda hayata tutunmaya, yolunu, bulmaya çalışan;sınırsız ve sınıfsız bir dünya umudunu nasırlı avuçlarında taşıyan ezilenlerin zöhre yıldızıdır! Onlar, sömürü ve zulüm cendresinin ancak zorla, ezilenlerin yıkıcı gücü ve şidddetiyle parçalanacağını ve de yıkılabileceğini yaşamlarıyla bize gösterdiler.

Şehitlerimiz, devrim denilen o büyük depremin ancak ve ancak ezilen yığınların kendi gücünün farkına varması, biraraya gelmesi ve örgütlenmesi ile olabileceğini anlattı, bu uğurda yaşamlarını verdi. Onlar, yaşadıkları toplumun hastalıklarına müdahale ederek, sömürüye, her türlü haksızlığa, bunun sorumlusu sömürücü düzene yönelerek devrim denilen süreci yaşamın gözeneklerinde yaratmanın çabasını verdiler. Kurtuluşun yolunu çizdiler,kurtuluşun yolunda yürüdüler ve bu uğurda güneşe gömüldüler. Onlar, insanın insan tarafından sömürülmediği, sınırsız ve sömürüsüz komünist bir dünya uğruna tüm hünerlerini ve canlarını ortaya koydular.”

“Onlar ilham kaynağımızdır; Başaracağız!”

“Devrim ve komünizm şehitleri, bağımsızlık, halk demokrasisi ve sınıfsız bir dünya için verdiğimiz kavganın sembolü oldular” şeklinde devam eden açıklamada şunlar vurgulandı:

“Partimiz 1978 yılında gerçekleştirdiği birinci konferanstan bu yana Ocak ayının son haftasını Parti ve Devrim Şehitleri haftası olarak ölümsüzlerine adamıştır.

Zira, Ocak ayında dünya proletaryasının ve ezilenlerinin komünist önderi V. İlyiç Lenin yaşamını yitirmiş, Alman işçi sınıfının önderlerinden Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg yine bu ay içinde katledilmiştir. Coğrafyamızda ise TKP’nin öncü kurmayları Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Ocak ayında Kemalistler tarafından Karadeniz’de hunharca boğdurulmuştur. Yine Ocak ayında partimizin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaş düşmanın eline yaralı bir şekilde geçmiş, halk ordumuzun ilk komutanı Ali Haydar Yıldız Ocak ayında faşist diktatörlük tarafından katledilmiştir. Partimizin ilk kadın şehidi Meral Yakar ile yiğit komutan, partimizin yılmaz savaşçısı Atilla Özkan Ocak ayında ideallerini ardıllarına devrederek yıldızlar arasındaki yerini almıştır.

Deniz Gezmiş’ten Mahir Çayan ve Mazlum Doğan’a sayısız devrim şehidi, üzerine büyük bir suskunluk ve karanlık perdesi çekilmek istenen coğrafyamızın isyan çığlıklarının adı olmuşlardır.

Osmanlı gerici feodal diktatörlüğü altında, dar ağacında devrim ve sosyalizm şiarlarının haykıran Paramazlardan Mustafa Suphi’ye, Koçgiri’den Şeyh Sait İsyanı’na; 68 devrimci gençlik hareketi ve 71 silahlı çıkışından bu yana, Türk-Kürt uluslarından çeşitli milliyet ve mezheplerden, inanç ve kimliklerden emekçi halkımızın, bağımsızlık, halk demokrasisi ve komünizm mücadelesi kesintisiz bir şekilde, sayısız devrim neferinin can bedeli mücadelesi ile bugüne gelmiştir.

Faşist diktatörlüğün, azgın sömürüsü ve zulmüne, zincirlerinden boşanmış fanatik miliyetçilik ve şovenizmine, farklı inançlara ve cinsiyetlere yönelik tahammülsüzlüğüne ve düşmanlığına sesini çıkaran, isyan eden, devrim şehitlerine sözümüz olsun ki, başaracak onların ideallerini gerçek kılacağız!”

“Murat, Erdinç, Ahmet ve Cahide yoldaşlar ölümsüzdür!”

“Partimiz 45 yılı aşkın mücadele ve savaş deneyimi ve 500’ü aşkın şehidiyle halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesindeki ısrarını dün olduğu gibi bugün de korumaktadır. Bugüne değin gerek içeri’den gerekse de dışarı’dan sayısız darbe almış, çokça yenilmiş ama her defasında ilkeleri üzerinde yeniden ayağa doğrulmasını ve sınıf düşmanlarının karşısına çıkmayı ve hesap sormayı bilmiştir. Partimiz ilkelerine sımsıkı tutunarak, yığınların bağrındaki değişim ve dönüşüm talebine kulak vererek, herkesten ve herşeyden önce kendi hata ve zaaflarının üzerine giderek hızlıca yaralarını saracak ve çok daha güçlü bir şekilde sınıf mücadelesindeki yerini alacaktır. Partimizin yarım asra yaklaşan savaş deneyimiyle azımsanmayacak bir tarihsel birikim yaratmıştır. Coğrafyamızın dört bir yanından geniş emekçi yığınlarla ve halkımızın en ileri en yiğit neferleriyle buluşmuştur. Partimiz sayısız kadro ve savaşçının omuzlarında bugünlere gelmiştir. Yürütülen savaş gerçekliği içinde, çok sayıda yoldaşımız hakkında bilgiler eksik kalmış ve gün yüzüne çıkarılamamıştr. Geç de olsa şehit düşen yoldaşlarımıza görevimizi yerine getirmek boynumuzun borcudur” sözlerinin ardından TKP/ML şehitleri oldukları netleştirilen Murat Bileydi (Haydar), Cahide Karakaş, Erdinç ve Ahmet Yılmaz isimli devrim şehitlerine ilişkin şu bilgiler verildi:

“Bu bağlamda uzun bir süredir akibeti netleştirilemeyen Murat Bileydi (Haydar) yoldaşa dair süreç tamamlanmıştır. Antalya doğumlu olan Murat yoldaş, 1980 Haziran’ında Gebze’de sıkı yönetim döneminde yoldaşlarıyla bir randevuya giderken kaçırılmış ve kendisinden bir daha haber alınamıştır. Yapılan araştırmanın sonucunda Murat Bileydi yoldaşın düşman tarafından gözaltına alınarak katledildiği sonucuna varılmıştır. Yoldaşları tarafından sevilen, zeki, politik olarak gelişkin, militan ve yaratıcı bir kişiliğe sahip olan Murat Bileydi (Haydar) yoldaş bundan sonra partimizin bir onur nişanesi olarak hak ettiği yeri alacaktır.

Rize doğumlu olan Erdinç ve Ahmet Yılmaz yoldaşlar 70’li yıllarla birlikte devrimci fikirlerle ve sonrasında partimizle tanışmış ve örgütlü mücadele yürütmüş, 12 Eylül cunta koşullarında da katledilmişlerdir. Ankara’da halkımızın gerici-faşistlere karşı mücadelesinde örgütleyici ve öncü bir rol oynamış bir dönemde İsa Demirbaş yoldaşla ilişkili faaliyet yürütmüşlerdir. Yoldaşların, 12 Eylül’le birlikte gerçekleşen yoğun gözaltı ve tutuklam ile birlikte partimizle bağları iradeleri dışında kopmuştur. Bu koşullarda Rize Fındıklı’ya geçen yoldaşlar, düşman tarafından takip edilmiş ve işbirlikçi kontralar eliyle hedef gözetilerek 2 Kasım 1980 tarihinde katledilmişlerdir.

Erdinç ve Ahmet yoldaşlar yaşamları ve duruşlarıyla partimizi onurlandırmışlardır!

12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın en ağır yaşandığı yerlerden olan Amed Zindanı’nda direnişin kadın cephesinde yer alan yoldaşlardan olmuştur Cahide Karakaş yoldaş. Riha doğumlu olan Cahide Karakaş yoldas, İstanbul’da partimiz ile ilişkilenmiş, partimize yönelik bir operasyon kapsamında tutuklanarak Askeri Faşist Cunta’nın protip faşizminin sergilendiği Amed 5 No’lu Zindanı’na hapsedilmiştir. Gördüğü işkenceye karşı hapishane içerisindeyken yoldaşları ile birlikte direniş sergileyen Cahide Karakaş yoldas, tutsaklığı sona erdikten sonra döndüğü İstanbul’da, ailesiyle yaşadığı evde gördüğü işkencenin yarattığı ağır tahribata dayanamayarak yaşamına son vermiştir.

Cahide Karakaş yoldaş, faşizmin kadın düşmanı erkek egemenliğinden soracağımız hesabın adı; devletin cinsel işkence tezgahlarından geçmiş Kamile Öztürk ve Yıldız Çiçek yoldaşlar başta olmak üzere faşist cellatları emekçi kadınların örgütlü isyanı ile ait oldukları tarihin çukuruna gömeceğimizin andı olacaktır!

Murat, Erdinç, Ahmet ve Cahide yoldaşlar, geleceğe uzanan özgürlük yürüyüşümüzün gülümseyen, yol gösteren ve bize güç verenleri olacaktır.

Onların dalgalandırdığı kızıl bayrak 12’lerin ellerinde Dersim dağlarında dalgalanmıştır. Onların mirasları Hayastan’dan Filistin’e oradan Rojava’ya partimizin savaş generali Nubar Ozanyan’ın (Martager) elinde bir direniş meşalesine dönüşmüştür. Onların kavga sloganları şiirin ve edebiyatın dünyasında devrim emektarı yoldaşımız Serdar’ın yürek işçiliğinde yaşam bulmuştur.

Onların özgürlük tutkusu, yaşamını direniş türküleriyle ilmek ilmek dokuyan, hangi dili konuşursa konuşsun, kim olursa olsun tüm ezilenlere yüreğini açan, kavgamızın bebeği Güzel anamızda ete kemiğe bürünmüştür!”

“Gerici-faşist mutabakat yenilecek; Biz Kazanacağız!”

Açıklama şu sözlerle sona erdi:

“Gözaltı ve tutuklamaların artık sıradanlaştığı, devletin OHAL altında KHK’larla yönetildiği baskı ve zulüm cenderesinden geçiyoruz.

15 Temmuz’u bir fırsata çevirenler, kesintisiz siyasi soykırım ve buna eşlik eden askeri operasyonlar, yasak, baskı, işkence ve katliamlarla emekçi halkımızın mücadelesini susturabileceğini, yok edebileceğini hesapladı. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymamış, türlü planlara,devletin gemi azıya alan, şirazeden çıkan şiddetine rağmen emekçiler mücadeleden vazgeçmemiştir.

2019 seçimlerine yaklaşırken zulüm ve baskı vitesini yükselten, gaza iyice asılan faşist diktatörlük, teslim olmuş, iradesini kaybetmiş, tek tip bir toplum yaratmak istemektedir. Tüm toplumsal dinamiklerin yok sayıldığı ve tek tipleştirildiği bir düzenin kurulmasının yolunun, zindanlarda devrimci, komünist ve yurtsever tutsaklara Tek Tip Elbise giydirilmesinden geçeceği düşünülmektedir. 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, muhafazakar-milliyetçi mutabakatla girenler, emekçilere, Kürtlere ve Alevilere, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik yeni saldırı ve katliamların diliyle konuşacaklarını ilan etmektedir.

Ne var ki nasıl OHAL altında süregelen dizginsiz devlet vahşetine rağmen yığınlar mücadeleden geri durmadıysa şimdi de öyle olacaktır. Faşist diktatörlüğün, gerici mutabakatı paramparça edilecek, tarihin çöplüğüne atılacaktır. Zira, onların mutabakatı, halk düşmanıdır, emeğe ve insana yabancıdır! Unutulmasın ki; onların faşist mutabakatına karşılık bizim de şehitlerimizle yaptığımız bir mutabakat vardır. Şehitlerimiz koşulsuz bir şekilde kendilerini özgürlük, demokrasi ve devrim için feda ederken halkımızla kopmaz bir mutabakata da imza atmışlardır. Bu mutabakat, işçi-emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, kadın ve LGBTİ+’ların, ezilen tüm toplumsal kesimlerin can bedeli direnişi ile özgür ve eşit yarınlara ulaşmak, demokratik halk devrimini, ardından sosyalizm ve komünizm davasına yaşam buldurmak üzerinedir!

Faşist diktatörlüğün, işgaller, yeni katliamlar ve saldırılarına karşılık şehitlerimizin cesaret ve direnci ile kazanan biz olacağız!

Şan ve şeref olsun parti ve devrim şehitlerine!

Parti ve devrim şehitleri ölümsüzdür!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın partimiz TKP/ML, halk ordusu TİKKO, gençlik örgütümüz TMLGB!”

46808

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Sayfalar