Salı Mayıs 21, 2024

TKP-ML MKSB: Katledilişinin 48. Yıldönümünde Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’yı Anıyoruz!

Yangını o başlattı harlamak bizde,alazlanalım!

Başkan Mao’nun “Yangını ben başlattım” çağrısıyla başlayan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin alazları coğrafyamıza ulaştığında, sınıf mücadelesi ve kitle hareketleri içinde çelikleşen genç bir komünist önderi ortaya çıkardı: İbrahim Kaypakkaya!

O, içinde yaşadığı toplumun başlıca çelişkilerini isabetlice tespit edebilmiş, sınıf mücadelelerin nereye evrildiğini fark etmiş, Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumu ve tarihinin ana hatlarını analiz edebilmiş, uluslararası komünist hareketin teorisiyle sentezleyebilmiştir. Onun komünist bir önder olarak ortaya çıkmasına neden olan, coğrafyamızdaki sınıf mücadelesi ve kitle hareketlerinin içinde bizzat yer alması ve buradan çıkardığı sonuçları uluslararası komünist hareketin günümüzde ulaştığı en yüksek aşama olan Maoizm’le birlikte değerlendirmesidir. Bu yönü onu, döneminin diğer devrimci önderlerinden temelden ayırır. Bu anlamıyla Kaypakkaya, Türkiye Devrimci Hareketi’nin 1971 Silahlı Devrimci Çıkışı’nın komünist yüzünü temsil eder.

İbrahim Kaypakkaya’nın belirleyici ve örnek alınması gereken özelliği, pratiğe, sınıf mücadelelerine, kitle hareketine yaklaşımıdır. O, günümüzde partimizin programına kaynaklık eden temel tezlerini ileriye sürerken, doğrudan mücadelenin içinde olmuş, pratikte deneyimlediklerini analiz etmiş ve MLM bilimiyle sentezleyebilmiştir.

Aradan yarım asır geçtikten sonra bile onun ileriye sürdüğü tezlerin güncel olması bu nedenledir. Kaypakkaya partimizin temellerini atarken sınıf mücadelesinin pratiği içinde, kitle hareketlerinin ateşinde, dağ başlarında saf tutmuş ve teorisini oluşturmuştur. Onun komünist bir önder olarak ortaya çıkmasına yol açan belirleyici etken yöntemidir. Bu gerçeği es geçen, küçümseyen, görmemekte ısrar eden ya da onun tezlerini değişmez birer dogma olarak propaganda edenler aslında ona en büyük zararı vermektedir.

Kaypakkaya’yı komünist yapan onun meselelere diyalektik materyalist bakış açısıyla bakması, pratikte devrimci olması ve gerçeği olgularda arama ilkesine sıkı sıkıya sahip çıkmasındandır. O, her şeyden önce pratikte devrimcidir ve bütün yaşamına abartısız bu gerçek damga vurmuştur.  Diğer tüm tezleri bu öz üzerinden yükselmiştir.

Kaypakkaya yoldaşın Amed Zindanı’nda aylarca süren işkence sonucunda kurşunlanarak katledilmesinin üzerinden 48 yıl geçti. Önder yoldaşın kaybından sonra geçen zaman diliminde gerek dünyada ve gerekse de ülkemizde önemli gelişmeler oldu. Kaypakkaya’nın temellerini attığı partimiz mücadelesini kesintisiz bir şekilde sürdürdü; onun yükseklere çektiği komünizmin kızıl bayrağını dalgalandırılmaya devam etti.

Gerçeği Olgularda Arayalım, Pratikte Devrimci Olalım!

Günümüzde emperyalist-kapitalist sistemin aşırı kâr hırsına ve sömürüye dayalı, insanlık dışı bir sistem olduğu koronavirüs salgınıyla birlikte daha bir görünür oldu. Örneğin kapitalist emperyalist sistem açısından bilimin insanlığın hizmetinde değil kapitalistlerin kâr hırsına hizmet ettiği gerçeği, virüs karşısında geliştirilen aşıların “patent hakkı” gerekçesiyle yaygın üretiminin engellenmesinde görülebilir. Bugüne kadar salgın sonucunda 3 milyonu aşkın insan ölmüştür. Bu insanların kapitalizmin neo-liberal politikaları sonucunda özelleştirilen sağlık hizmetine erişmekte sorun yaşayan işçi sınıfı ve emekçi halk kitleleri olduğu çok açıktır. Deyim yerindeyse salgın, sınıf mücadelesinde işçi sınıfının ve ezilen yoksul halkların katledilmesi için kullanılmış-kullanılmaya da devam eder durumdadır. Dünya çapında bir avuç emperyalist kapitalist daha da zenginleşirken, milyarlarca insan açlık, susuzluk, işsizlik ve yoksulluk koşullarında yaşamaya mahkum edilmiştir ve salgın bu eşitsizliği daha da artırmış, görünür kılmış durumdadır. Diğer yandan bu gelişmeler, dünya çapında halk isyanlarının ve devrimlerin koşuları daha da olgunlaşmıştır.

Benzer durum ülkemizde de yaşanmaktadır. Salgınla birlikte derinleşen ekonomik kriz, beraberinde Türk hakim sınıfları ve onların sözcüleri AKP-MHP iktidarının, işçi sınıfı ve emekçi halka yönelik saldırısını artırmıştır. Salgını bir fırsat olarak gören egemenler, “çarklar dönmeli” diyerek işçi sınıfını ve emekçi halkı, “açlık ya da virüs” ikileminde bırakmış, ölüme terk etmiştir. Bu uygulamalarına karşı gelişen her türden mücadeleyi ve itirazı ise “salgın” gerekçesiyle engellemeye, yasaklamaya çalışmış, faşist terörle yanıtlamıştır.

Salgınla birlikte ekonomik kriz daha da derinleşmiştir. Bu durum, işçi sınıfı ve emekçi halkın daha da yoksullaşmasına, işsizliğin ve açlığın, intiharların artmasına neden olmuştur. Faşizm bu gerçekliğin farkında olduğu için başta işçi sınıfı olmak üzere Kürt ulusuna ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+’lara, gençlere, Aleviler başta olmak üzere azınlık inançlara, doğasına ve geçim kaynaklarına sahip çıkan köylülere yönelik saldırılarını artırmıştır.

Ancak faşizmin tüm saldırganlığına rağmen sınıf mücadelesi tüm hızıyla sürmektedir. Lokal ancak yaygın işçi direnişleri, emekçilerin dışavuran öfkesi, kadın ve LGBTİ+’ların “İstanbul Sözleşmesi”nde somutlanan mücadelesi, Kürt ulusunun özgürlük isyanı, gençliğin başeğmez direnişi, köylülerin mücadelesi devam etmektedir.

TC faşizmi iç politikada yaşadığı sıkışmayı, sınırları dışında askeri işgal ve ilhak politikalarıyla aşmaya çalışmaktadır. Bu durum, iç politikada ırkçılık ve şovenizmin körüklenmesine, sınır dışında ise başta Rojava ve Irak Kürdistanı olmak üzere işgal ve ilhak saldırılarının sürdürülmesine neden olmaktadır. TC sadece ülke içinde değil, tüm Ortadoğu coğrafyasında halklar için bir tehdit, katliam aygıtı olarak hareket etmektedir. Bu gerçeklik, ülke içinde ve dışında çelişkileri keskinleştirmekte, sınıf mücadelesi sertleşmektedir. Kaypakkaya’nın ifadesiyle “önümüzde çetin ama şanlı mücadele günleri vardır”.

Bu koşullar altında İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak demek, hangi mücadele alanında, nerede olursak olalım onun devrimci yöntemini hayata geçirmektir. Yoldaşın “pratikte devrimci olma ve gerçeği olgularda arama” ilkesinden hareketle, sınıf mücadelesinin engin denizine atılmak, onun görüşlerini bu mücadele sahalarına taşımak anın devrimci görevi olarak öne çıkmaktadır. Her biri farklı mecralarda akar gibi görünse de özünde TC faşizmine ve kurulu düzene yönelen tüm mücadelelerle birleşmek ve bu mücadeleleri iktidar bilinciyle donatmak görevimizdir.

Bu görev aynı zamanda birleşik devrimci mücadeleyi örgütlemenin ve yükseltmenin de aracı olarak görülmelidir. ’71 Devrimci Çıkışı’nın ve onun önderlerinin öne çıkan özelliklerinden biri olan, ayrı ayrı örgütlenmeler kursalar da devrimci dayanışmayı ve ortak devrimci pratikleri örgütleyen hesap soran pratikleri ardılları olarak bizlere örnektir. ’71’in devrimci ruhu Kaypakkaya yoldaşı anarken yeniden yükseltilmelidir.

Bulunduğumuz bütün alanlarda, sınıf mücadelesinin engin denizine atılalım, kitle hareketleriyle ilişkilenelim, bu hareketlerin içinde yer alalım, örgütlemeye ve önderlik etmeye çalışalım.

Kaypakkaya yoldaşı yaşatmaya devam edelim!

Katledilişinin 48. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, Önderliğindeki TİKKO, KKB, TMLGB!

TKP-ML MKSB

Mayıs 2021

2768

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar