Pazartesi Mayıs 20, 2024

TKP-ML MK SB:Kayyumla Gelen Direnişle Gider! Faşizmi Ezeceğiz, Direnişi Büyüteceğiz!

Faşist TC devleti 19 Ağustos’ta Türkiye Kürdistanı’nda Amed, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyum atayarak, seçilmiş belediye başkanları görevden uzaklaştırdı ve yaklaşık 3.7 milyon kişinin iradesini gasp etti. Böylelikle faşist AKP şefinin, 31 Mart seçimleri öncesinde “tekrar seçilirlerse gereğini yapar, görevden alır ve yerlerine yeniden kayyum atarız” tehdidi 19 Ağustos saldırısıyla hayata geçirilmiş oldu.

Faşizm sadece belediye başkanlarını görevden almadı, aynı zamanda belediye meclislerini de fesh etti ve birçok insanı da gözaltına aldı. Kayyum saldırısından sonra çeşitli illerde eylem ve etkinlik yasağı konuldu. Bu saldırganlık da gösteriyor ki; faşizmin korkusu büyüktür. Korktuğu için saldırmakta, giderek de daha fazla saldırganlaşmaktadır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Faşizmi ezeceğiz ve hakkettiği yere, tarihin çöplüğüne göndereceğiz.

Faşist TC devletinin bu saldırısı “seçim”ler ve “demokrasi” kavramlarının neye karşılık geldiğinin anlaşılması açısından da önemlidir. Faşizm; kendisine biat etmeyen, kendinden olmayana düşman yüzünü bir kez daha göstermiş durumdadır. Bu saldırganlık, Kürt ulusuna dayatılan “çöktürme” planının halen devrede olduğunu göstermektedir. Faşist devlet bir yandan Irak Kürdistanı’nda işgal saldırısını sürdürürken, Suriye Kürdistanı’na yönelik “Barış Koridoru” adı altında işgal planları yaparken, Türkiye Kürdistanı’nda ise Kürt ulusunun siyasal mevzilerine yönelik “soysu”zca bir saldırı içindedir.

Kürt ulusunun siyasal mevzilerine yönelik bu “kayyum gaspı”, gerçekte faşizmin çaresizliğinin ve sıkışmışlığının ürünüdür. Faşist AKP-MHP kliği, yanına yedeklenen Ergenekon artıklarıyla 31 Mart seçimlerinde aldıkları yenilginin intikamını almak istemekte, faşist bloğun çözülmesini ve yenilgisini geciktirmek istemektedir. Faşizm, Suriye savaşında içine düştüğü durumu ve yenilgiyi savuşturmak, halihazırda yaşanan ekonomik krizin, işsizliğin, yoksulluğun ve pahalılığın üzerine şovenizm şalını atmak ve bir kez daha Kürt ulusunu hedef tahtasına koymaya çalışmaktadır.

Bu saldırganlığa karşı durmak, Kürt ulusunun yanında yeralmak, kendisine ilerici, devrimci diyenler için bir görevidir. Faşizme anladığı dilden yanıt olmak, süreci birleşik ve devrimci eylem birlikleriyle karşılamak anın devrimci görevlerinden biridir. Kürt ulusuyla her alanda dayanışmayı büyütmek, faşizmin kayyum saldırısına karşı alanları ve sokakları direniş mevzilerine dönüştürmek, yeni “Gezi”lere çıkıp, Serhildanlara durmak anın acil görevidir.

Kayyumla Gelen Direnişle Gider!

Yaşasın Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı!

Yaşasın Halk Savaşı

TKP-ML MK SB

20 Ağustos 2019

3466

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar