Cuma Mayıs 10, 2024

TKP-ML MK: 1 Mayıs'ı kazanacağız!

Kapitalist emperyalist sistemin aşırı kâr hırsının ürünü olan Covid-19 pandemisi, dünya çapında beş milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Ölenlerin çoğunun yoksul, aşıya ve sağlığa erişimi olmayanlar olduğu biliniyor. Bu anlamıyla pandemi bir kez daha emperyalist kapitalist sistemin insanlık ve halk düşmanı karakterini ortaya koymuş durumdadır.

Kapitalist emperyalist sistemin, işçi sınıfı ve halk düşmanı yüzü emperyalist Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısında da görüldü. ABD-İngiltere-AB ve Rusya emperyalistleri arasında yaşanan pazar dalaşının ürünü olan ve NATO’nun kışkırtmasıyla başlayan işgal saldırısı, bir kez daha “savunma” gerekçesiyle silahlanma yarışına neden oldu. Emperyalist klikler arasında artan çelişki ve çatışmalar beraberinde dünya çapında işçi sınıfı ve ezilen halkların yaşam koşullarını kötüleştirmekle kalmadı, nükleer savaş tehlikesi de dahil olmak üzere yeni paylaşım savaşlarının önünü açtı.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının ortaya çıkardığı diğer bir gerçek de emperyalistlerin yoğun ideolojik saldırı ve dezenformasyon kampanyası oldu. Rusya’nın emperyalist işgal saldırısı bir kez daha Sovyet Rusya’ya ve komünist dünya görüşüne yönelik ideolojik saldırıların gerekçesi yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Rusya emperyalizminin SSCB ile hiçbir benzerliği olmadığının dahası bizzat anti komünist Putin’in Lenin’i Ukrayna bağlamında Ulusların Özgürce Ayrılma Hakkı’nı tanıması nedeniyle açıktan eleştirdiği bilindiği halde, emperyalist burjuvazi kontrol ettiği kitle iletişim araçlarıyla bir kez daha komünizm ve işçi sınıfı düşmanlığı propagandasına başvuruyor.

Bu gerçeklik bizlere 1 Mayıs alanlarında sadece emperyalist işgal ve saldırılara, haksız savaşlara yönelik mücadelemizi yükseltmemizi değil aynı zamanda, işçi sınıfının ve ezilen halkların sömürüden, baskıdan ve bağımlılıktan kurtuluşunun yolunu gösteren komünizm ideolojisini savunma; emperyalist burjuvazi ve yerli uşaklarının MLM bilimine yönelik ideolojik saldırılarına karşı güçlü bir yanıt olma görevini de yüklemektedir.

Bu anlamıyla proletarya ve ezilen dünya halkları, emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele bayrağını yükseltirken aynı zamanda emperyalistler arasındaki dalaşa, emperyalist işgal ve saldırılara karşı da mücadele sloganlarını haykırmalıdır. 1 Mayıs, emperyalist klikler arasında yaşanan dalaşa ve her türden emperyalist işgal ve savaşa karşı olduğumuzu, bu haksız savaşlar karşısında haklı savaşların gerekliliğini ve zorunluluğunu savunmanın günü olmalıdır.

Krize, açlığa ve sefalete yenilmeyeceğiz; İşçi sınıfı ve halk kazanacak!

Emperyalist kapitalist sistemin bir parçası ve dahası bölgedeki temsilcisi olan Türk hakim sınıfları ise bir yandan ülke içinde işçi sınıfını ve emekçi halkı ekonomik kriz, açlık, sefalet ve işsizlikle karşı karşıya bırakırken, diğer yandan ülke içinde ve sınır dışında saldırılarını artırmış durumdadır. AKP-MHP iktidarının karşısında olan herkes düşman olarak görülmekte ve “terörist” olarak değerlendirilmektedir. Faşizm, kendisine karşı gelişecek halk hareketlerinden korkmakta ve saldırganlaşmaktadır.

Bu nedenle 1 Mayıs, faşizmin işçi sınıfı ve halka dayattığı ekonomik krize, yoksulluğa ve açlığa karşı isyan ve öfkemizi haykırmanın günü olmalıdır. İşçi sınıfının artan fiili meşru direnişleriyle dayanışmanın, bu direnişleri çoğaltmanın adı olmalıdır.

1 Mayıs, TC’nin başta Rojava olmak üzere her türden ilhak ve işgal saldırısına dur demenin, başta Kürt halkı olmak üzere, halka yönelik saldırganlığa karşı durmanın, her türden ulusal baskıyı karşı çıkmanın adı olarak ele alınmalıdır.

1 Mayıs, kadın ve LGBTİ+ katillerini aklayan erkek yargı sistemine karşı öfkemizi haykırmanın, patriarkaya karşı mücadeleyi daha da yükseltmenin günü olarak ele alınmalıdır.

1 Mayıs, halk gençliğine dayatılan geleceksizliğe karşı örgütlenme ve “isyanı her tarafa yayma” günü olarak ele alınmalıdır.

1 Mayıs, komprador kapitalizmin doğa ve çevreye yönelik rant saldırılarına, yağma ve talanına karşı direnen köylülerle dayanışmanın, mücadeleleriyle birleşmenin günü olarak ele alınmalıdır.

1 Mayıs, başta Alevi inancı olmak üzere, ezilen inançlara yönelik inkar, baskı ve aşağılamaya karşı durmanın, bu mücadelelerle dayanışmanın aracı olarak ele alınmalıdır.

1 Mayıs, işçi sınıfı ve emekçi halkın yoksulluk, açlık ve sefalete mahkum edilerek kazanma ümidinin kırılmak istenmesine karşı açığa çıkan enerji ve öfkesiyle birleşmenin ve sınıf kinini doğru hedefe yöneltmenin günü olmalıdır.

50. yılın deneyimi ve birikimiyle 1 Mayıs alanlarına!

İçinde bulunduğumuz yıl aynı zamanda partimiz TKP-ML’nin kuruluşunun 50. yıldönümüdür. Yarım asırlık deneyim ve bilincin ilhamıyla 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Bunun haklı gururu ile 1 Mayıs alanlarına akmak anın devrimci görevlerindendir.

50 yılın deneyimi ve birikimiyle; her türden emperyalist saldırganlığa, başta TC faşizmi olmak üzere bölge gericiliğinin işgal ve ilhak saldırılarına karşı 1 Mayıs alanlarına!

50 yılın deneyimi ve birikimiyle; Kürt ulusu başta olmak üzere ulus ve milliyetlere karşı gerçekleştirilen ulusal baskıya ve imha politikalarına; Alevi inancı başta olmak üzere ezilen inançlara yönelik baskılara, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik “erkek” devlet saldırganlığına, doğanın ve çevrenin kapitalist rant uğruna talan edilmesine karşı 1 Mayıs alanlarına!

50 yılın deneyimi ve birikimiyle, işçi sınıfına ve emekçi halka dayatılan sefalet koşullarına, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, gençliğe vaat edilen geleceksizliğe karşı 1 Mayıs alanlarına!

Ocak ayından itibaren giderek artan işçi direnişi ve eylemleriyle, 8 Mart’ta alanları, meydanları dolduran ve geceleri zapt eden kadınların militanlığıyla, 21 Mart’ta meydanları dolduran Kürt halkının kitleselliği ve coşkusuyla 1 Mayıs alanlarına!

50 Yılın Deneyim ve Birikimiyle 1 Mayıs’ta Alanlara!

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!

Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML)

Merkez Komite  26 Nisan 2022

2459

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar