Perşembe Nisan 18, 2024

SOYKIRIMIN ANITI VE AĞITI: Gomidas/ Komitas/ Soghomon Soghomonian

“Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo.”[1]

Yıllar boyunca, ne geçen zamanın ne de Anadolu toprağının örtebildiği katliam izleriyle dolu yollarda yürür ve kendi ölümünü beklerken, “Eğer kurtulursam gördüklerimi yazacağım. Halkımın yaşadıklarını herkes bilsin” diye düşünüyordu Rahip Krikor Balakyan. “Hatta tüm bunları gelecek kuşaklara aktarmak için yaşamalıyım. Hayatta kalmak için elimden her ne geliyorsa yapmalıyım.”

Rahip, gerçekten de hayatta kaldı. Şansının, sürgün kafilesinde kendisine eşlik eden subaylara verdiği rüşvetin ve Ermeni Soykırımı’nı planlayıp gerçekleştiren İttihatçıların o dönemki ortağı Almanya’da eğitim görmesinin, Almancayı iyi konuşmasının da etkisiyle yaşamayı başardı. Sonra da planladığı gibi, envaiçeşit katliam silahıyla donanmış cellâtların arasında tamamladığı yürüyüşünün sonunda her ne gördüyse hepsini yazdı.

Balakyan, 1914-1916 yılları arasını kapsayan kitabı için “Ermenilerin Golgothası” adını uygun buldu… Bilenler bilirler, İsa’nın çarmıha gerildiği tepenin adıdır Golgotha. İsa, çivileneceği çarmıhı sırtına alır ve Kudüs sokaklarını çevreleyen insanların kılıç kadar keskin, alaycı sözleri eşliğinde yavaş yavaş Golgotha Tepesi’ne doğru ilerler. Bu çileli yolculuğun sonunda ise ölüm vardır. 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni aydınların tutuklanıp Anadolu’ya sürülmesiyle başlayan ve kadim bir Anadolu halkının büyük ölçüde yok edilmesiyle sonuçlanan ölüm seyahatini “Golgotha Yolu” metaforundan daha iyi ne anlatabilir?

Balakyan, o süreçte “ölümün gün geçtikçe yaklaştığı” fikrini bir türlü aklından çıkaramıyor. Parçalanmış cesetlerle, iskeletlerle, kafataslarıyla dolu orman yollarında yürürken bunu yapabilmesi mümkün müydü? Hele de İstanbul’dan birlikte yola çıktığı arkadaşlarının vahşice öldürüldüğüne tanıklık ettikten sonra…

24 Nisan’da Balakyan ile birlikte tutuklananlardan biri de besteci, müzikolog, orkestra şefi ve rahip Gomidas’tı. Aynı trende, at arabasında yolculuk ettiler. Gomidas sürgünde ölmedi. Halide Edip Adıvar’ın da aralarında olduğu dostlarının girişimleriyle kurtuldu ama “Golgotha Yolu”ndaki yürüyüşü onun aklını alıp götürdü. Balakyan, 1935’te Paris’te bir akıl hastanesinde hayatını kaybeden dostu Gomidas’ın delirmesine de şahitlik ediyor. Onun, ağaçları Ermenilere saldıran eşkıyalara benzettiğini anlatıyor: “Gomidas Vartabed’in ruh sağlığının bozulduğu görülüyordu. Ağaçları, saldıran eşkıyalara benzetiyor, korkmuş keklikler gibi kafasını sürekli paltomun altına sokuyordu.”

Krikor Balakyan, sadece kurbanlarla değil, faillerle de konuştu. İçinde bulunduğu kafileyi Çankırı’dan Suriye’deki Der Zor Çölü’ne götüren Şükrü Yüzbaşı, gözünün içine baka baka Ermenileri nasıl vahşice katlettiğini anlatırken içinde uyanan korku ve nefreti gizlemek için tüm gücünü kullandı.

* * * * *

24 Nisan 1915 tarihinde İstanbul’dan 250 kadar Ermeni bir gecede toplanıp ertesi gün trenle Anadolu’daki iki sürgün kampına gönderilir. Bu da Ermeni soykırımın başlangıcı kabul edilir.

Gerçi II. Abdülhamid istibdadında 1890’larda ve 1903’de (ikinci kez Sason’da) Kilise rakamlarına göre toplam 300.000, Türk kaynaklarına göre daha az sayıda Ermeni öldürülmüştü, Abdülhamid’e karşı II. Meşrutiyeti getiren İttihat ve Terakki de 1909’da aynı yola başvurmuştu.

Ne var ki, 1915’ten itibaren Ermenilere uygulanan planlı, sistemli bir toptan imha planıydı. Deportasyon’un amacı buydu. Yollarda öldürülecek ve ölecek olanların yanı sıra, Suriye çöllerine gönderilecekler de orada ölüme terk edileceklerdi.

Nitekim Balkan Harbi nedeniyle Ege’deki Rumların Deir El Zor’a gönderilmesi söz konusu edildiğinde, “Buraya gelirlerse ölürler” diye itiraz edenler olmuştu. Şimdi Ermeniler oraya götürülüyorlardı. Ölsünler diye.

Ermeni toplumuna mensup aydınların, sanatçıların, fikir insanlarının ve ruhani liderlerin tasfiyesiyle işe başlanması planın sistematik olduğunun ilk işaretiydi. Daha önce gayrı resmi olan, ama Ağustos 1914’te resmiyet kazandırılan Teşkilât-ı Mahsusa emrine cezaevlerinden çıkartılmış kriminallerin, Giresunlu Osman misali eşkıya çetelerinin verilmesi, ayrıca Kafkas ve Balkan göçmenlerinden çok sayıda çetenin oluşturulması soykırım hazırlıklarının 24 Nisan’dan önce başlamış olduğunu gösteriyordu. Sözünü ettiğimiz silahlı gruplar Anadolu’nun çok sayıda şehir ve kasabalarından yola çıkartılan tehcir kafilelerin yanına verilince, onların tehcirdeki işlevleri anlaşılacaktı.

Sultanahmet’e sevk edilenlere hiçbir açıklama yapılmamıştı. Oysa Devlet onları nereye sevk edeceğini biliyordu. Bir kısmı Ankara’nın Ayaş’ına, diğerleri ise Kastamonu’ya bağlı Çankırı’ya nakledilecekti.

25 Nisan akşamı bir kısmı otobüsle, diğerleri ise çok sayıda asker nezaretinde yaya olarak Sirkeci’ye oradan, bir Şirket-i Hayriye vapuruyla Haydarpaşa’ya götürüldüler, kendilerini bekleyen şimendifere bindirildiler. Tren Ankara’ya varırken, 71’i Sincan’da indirilip at arabalarıyla Ayaş’a, geri kalanı ise Ankara İstasyonundan iki gün süren araba yolculuğundan sonra Çankırı’ya götürüldüler. Sonraki günlerde getirilenler birlikte her iki toplama kampındakilerin sayısı 250’ye varacaktı.

Çankırı kampına götürülenler kamptan çıkıp şehirde dolaşabiliyorlar, ev tutabiliyorlardı, Ayaş’takilere ise kaçabilirler diye ağır mahkûm muamelesi yapılıyor, hapishanede tutuluyorlardı.

Saptanabildiği kadarıyla, 250 kişiden 174’ü yargısız, sorgusuz, sualsiz öldürülmüş 76’sı ise sağ kalabilmiştir. Öldürülenlerin çoğunun kırsal alanlara, götürülerek ateşli olmayan silahlarla, Yozgat’a, Diyarbekir’e mahkemeye veya Deir el Zor’a sevk ediliyor olanlar ise yolda bizzat sevk eden jandarmalar ya da Teşkilât-ı Mahsusa çeteleri tarafından öldürülmüşlerdir.[2]

Ölümden kurtulanlar arasında bestekâr Gomidas Vartabet’in başına gelenler bir başka trajedidir. Şöhreti Avrupa’ya yayılmış olan bu müzikçi ezanı da bestelediği için Müslümanların da gönlünü kazanmıştı, yazar Halide Edib İttihatçı dostlarından rica ederek İstanbul’a gelmesini sağladı. Sanatçı pasaport alıp Fransa’ya gidene kadar ruh sağlığını tamamen yitirdi ve 1935’te ölene kadar Paris’te akıl hastanesinde kaldı.

* * * * *

Türkiye’de Gomidas, Ermenistan’da Komitas olarak anılan ünlü müzik ve din adamı Soghomon Soghomonian 1869 yılında Kütahya’da doğmuş, anne ve babasını çok küçük yaşta kaybetmişti. Henüz 12 yaşındayken Etchmiadzin’e din okumak üzere yollandı. 1895 yılında Vartabed (rahip) unvanını aldı. Tiflis ve Berlin’de müzik okudu. Doktorasını Kürt halk şarkıları üzerine yaptı. Ermeni, Türk, Kürt olmak üzere 3000 halk şarkısını kayıt altına alarak notalarını çıkardı.

1910 yılında İstanbul’a yerleşti ve 300 kişilik büyük bir koro kurdu. 24 Nisan 1915’te 246 aydın ile birlikte tutuklanarak Çankırı’ya sürgüne yollandı. Gençliğinden beri var olan ruhsal problemleri artınca Halide Edip’in çabasıyla İstanbul’a getirildi ve La Paix Hastanesi’ne yatırıldı. Daha da kötüleşince Fransa’da bir akıl hastanesine nakledildi. 18 yıl burada yaşadı ama bir daha asla müzik yapamadı.

“Komitas, Ermeni halk müziğini çok iyi anladı” diyen Piyanist Şahan Arzruni’nin ifadesiyle, “Dinden çok müziğe kanalize olmuş bir din adamı olan Komitas olmasaydı bugün Ermeni müziği tamamen bambaşka olacaktı. XIX. yüzyılda Dikran Çuhacıyan gibi besteciler vardı, onlar İtalyan müziği etkisinde besteler yaptılar. Komitas Ermeni halk müziğini gayet iyi anladı. Ve o halk müziğini şehirde yaşayan Ermenilere öğretmek istedi. Fakat İstanbul’da yaşayan Ermeniler Avrupalı gibidir. Yani 1852’de Lizst buraya gelmişti onu dinlemişlerdi. Donizetti buradaydı. Komitas ise halk şarkılarının yapısını bozmadan piyano partisyonları yazdı. Şuşik Babayan bu parçaları piyano eşliğinde seslendirdi. Bu parçaları Paris’te dinleyen Debussy’nin ‘Komitas bir tek Anduni’yi yazmış olsa bile tarihe geçerdi’ dediği hep anlatılır…”[3]

Ermeni müziği, Ortadoğu müziğinin bir parçası. Bütün müzikleri diğerlerinden ayıran estetik ve dil. Dil Ermenice olunca prozodi de başkalaşıyor. Müzik sesle, şarkıyla ortaya çıktı. Komitas’ın da yaptığı bu, bunu keşfedip eserleri kristalize etti. Doktora tezini de 1899’da Berlin’de Kürt müziği üzerine yazıyor. Türk şarkıları da var ayrıca…

* * * * *

Gomidas bir zamanlar Anadolu’nun her karış toprağında izi olan bu kadim halkın yaşadıklarının vücut bulmuş hâli gibi. Gomidas, ‘milliyetçilik’ adına bu toprakları savunanlardan daha çok Anadoluluydu. Yaşam sevinci müzikse bu naif insanın; bu sevincin beslendiği kaynak da bu topraklardı.

Soykırım sadece fiziki bir trajediye yol açmıyor. Gomidas kalanların bitmeyen acısının temsilcisi sanki. Müziğe sesi ve kulağıyla ama en çok da kalbi ve ruhuyla hayat veren Gomidas için yaşam enerjisidir müzik… Bu yüzdendir herhâlde sürgünün ardından sadece fiziki olarak ‘yaşaması’. Kütahya’da doğan, bir yaşında annesini, 11 yaşında babasını kaybeden bu Ermeni çocuğu; yüreğindeki derin boşluğu müzikle doldurur. Erivan’dan batıya dek her yerde ezgileriyle, çalışmalarıyla tanınır Gomidas. 1915’te İttihatçıların katıldığı bir gecede onun müziğini İttihatçılar, “Tanrı onu kem gözlerden korusun…” diye över. Ve ona o gün alkış tutanlar tarafından ölüm yolcuğuna gönderilene kadar da sanatını icra eder. Gomidas’ı alkışlayan eller, ona hayranlıkla bakan gözler tarafından ölüm yoluna gönderilmesi dahi Ermenilere yapılanı ortaya koymaz mı? Peki, bir insanın öldürmek fiziki olarak yaşamına son vermek midir? Öyleyse, Gomidas’ın yaşam enerjisinin elinden alındığı bu trajediyi nasıl adlandırmalı?

Aram Andonyan’ın, Çankırı sürgününde yaşananları anlattığı ‘Gomidas Vartabed ile Çankırı Yollarında’ başlıklı yapıtında Gomidas’ın akli dengesini yitirişi ile sonuçlanacak sürecin; içmek için uzandığı su kovasının başından aşağı dökülmesi ile başladığı anlatılır. Onu çıldırtan, bir yudum suyu esirgeyen zihniyetti…

* * * * *

Nihayet 1915’te Türk Ocağı’ndaki dinletisinde, “Tanrı şeytanın gözlerinden korusun Gomidas’ı” sözleri eşliğinde coşkulu alkışlardan çok kısa bir süre sonra, 24 Nisan 1915’te İstanbul’dan alınıp Çankırı’ya yollandı.

Kendisini bol bol alkışlamış kişilerin kararıyla. Orada, bir yudum için uzandığı kova bir asker tarafından dudaklarından çekilip alındı. Aram Andonyan’ın anılarındaki ifadesiyle, “Gomidas çok korkmuştu. Birkaç adım geri çekilip kendini korumak için sağ kolu ile yüzünü kapatmıştı. Taş kesilmişti, Yüzünü silmesi için arkadaşlarının verdiği mendili bile görmüyordu.” Sonrasında, su yine aşağılayıcı bir insafla ‘serbest’ bırakıldığında da içmeyecekti. “Lakin su içmek için aramızda en aceleci olan Vartabed su içmedi, tek kelime etmeden hana girdi.”

Bu sessizlik, sonradan “delilik” diye adlandırılan ruhsal isyanının başladığı andır…

“Maniae infinitae sunt species/ Deliliğin sonsuz çeşidi var” deyişindeki üzere Gomidas’ın acılara karşı çareyi deliliğe sığınmakta bulduğu söylenir, öyle ya uğursuz 24 Nisan gecesi başlayan ve entelektüel dostlarının müdahalesiyle ölümle sonuçlanmayan ölümcül yürüyüşün acısını bu ilahi ve sanatkâr adam nasıl hissetmeyecekti ki?

Ancak Gomidas’ın delirdiği doğru değildir. Doğru olmamalıdır. Gomidas’ın mutlak iletişimsizlikte karar kılması, kalanların aklı konusunda düşünmemizi sağlayan bir varoluşsal eylemdir.

Nihayet Gomidas tehcirden iyi Türklerin kurtardığı bir kişi değildir. O soykırımın anıtı ve ağıtıdır![4]

7 Mayıs 2015 10:12:09, Ankara.

N O T L A R

[*] Güney, No:74, Ekim-Kasım-Aralık/ 2015…

[1] “Vicdanım bana diğer insanların söyleyeceklerinden daha çok şey ifade eder.” (Çiçero.)

[2] Nesim Ovadya İzrail, 24 Nisan 1915, İstanbul, Çankırı, Ayaş, İletişim Yay., 2013.

[3] Müge Akgün, “Piyanist Şahan Arzruni: Komitas Olmasaydı Ermeni Müziği Bambaşka Olurdu”, Radikal, 9 Ocak 2012, s.34-35.

[4] Ali Topuz, “Gomidas’ı Dinlemek Mümkün mü?”, Radikal, 9 Mart 2014, s.22.

 

45107

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Temel Demirer

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar