Perşembe Nisan 25, 2024

“Sosyal şovenizme karşı enternasyonalizmin savaşçısı oldu”(Ziya Ulusoy)

NUBAR: Enternasyonalist umut

ABD emperyalizminin bölgedeki işgalleri ve savaşları, gerici iç savaşları üreterek, bölge gerici devletlerinin milliyetçi ve dinsel savaşlarını destekleyerek, bölgeyi bitmeyecek savaşlara mahkum etti.

Bu, aynı zamanda Arap ve diğer halkların ayaklanmalarını, her türden gerici savaşlar girdabı içinde boğma stratejisiydi. 

Kapitalist emperyalizm, krizi sürdükçe, bu gerici savaşları sürdüreceğini ve yeniden paylaşımın felaketini de tırmandıracağını gösteriyor. 

Rojava Devrimi, gerici savaşlar yıkımına ve karanlığına karşı halkların umut ışığı oldu. 

Rojava Devrimi’nin ışık saçan özelliklerinden biri ulus ve inanç farkı gözetmeksizin halkları özgürlük içinde birleştirebilmesidir. Bu özelliğiyle enternasyonalist dayanışmayı kendisine çekebildi. Gerici boğazlaşmalar girdabından çıkış umudu oldu.

Nubar OZANYAN enternasyonalist savaşçı olarak bu umudun temsilcisidir. 

Nubar yoldaş, soykırıma uğratılan Ermeni halkımızdandı. Ermeni halkının soykırıma uğratıldığı topraklarda doğup büyüdü. Ermeni halkının acılarını öğrenerek büyüdü. Soykırımın yaratttığı travmayı yaşadı, şovenizmin Ermeni halkımıza sürdürdüğü düşmanlığın davranışlarına her gün maruz kaldı.

Bu ağır koşullara rağmen, Türk ırkçılığının etkisindeki Türk halkının kurtuluş mücadelesine katılmak çok zor olan birşey, yüce bir duygudur. Nubar çok zor olanı gerçekleştirdi, bu soylu enternasyonalist duyguyu ve onu yaratan komünizmi benimsedi. 

Nubar yoldaşın mücadele süreci, 1970’li yılların başında onlara önderlik eden Orhan BAKIR’ın öncülüğüdeki devrimci Ermeni gençlik grubunun kolektif mücadelesiydi. Bu grupta yeralanlar, Orhan Bakır yoldaşın önderliğinde başladıkları devrimci mücadelede Orhan, Hayrabet, Nubar, Manuel’i şehit vererek, bazıları önemli süreçlerde bazıları ise tüm süreçler boyunca devrimci mücadelede yerlerini aldılar. Hrant da bu grupla başladığı devrimci mücadelesini sonraki süreçte antifaşist bir güvercin olarak sürdürürken, devletin ve ırkçıların kontrgerilla cinayetiyle yaşamını yitirdi. Ermeniler için barış güvercini olmak bile katledilmekten kurtulmaya yetmedi. 

Ermeni şehit yoldaşları ancak daha dar devrimci çevreler anabildi. Türk halkının geniş kesimi bu duyguya hep uzak kaldı. Kürt halkı ise ancak ulusal özgürlük mücadelesini yükseltebildiği süreçte bilinç ve duygu değişimi yaşayabildi. 

Hrant’ın uğurlanışı, bir dönüm noktasıydı. Ermeni barış mücadelecisine sahiplenen vicdani isyandı. Aynı zamanda ırkçı faşizme karşı “Hepimiz Ermeniyiz” şiarıyla yüzbinlerin siyasi meydan okumasıydı. Böyle olduğu için de burjuva ırkçı devlet, Perinçek’ten Erdoğan’a ve Bahçeli’ye, hatta ırkçılığın sonradan görmesi HKP’ye kadar geniş çevreler, yeniden Ermeni düşmanlığını tırmandırdılar. Hrant’ın katline MİT’den Erdoğan’ın valisi Güler’e, Gülenci polis şeflerine uzanan katiller zinciri katılmıştı. Irkçılığa karşı başlayan “tehlikeyi”, bütün ırkçılar birleşerek ortadan kaldırmaya çalıştılar. 

Nubar yoldaş bütün bu süreçlerin tümünde, Orhan yoldaşın başlattığı devrimci yürüyüşü hayatının son anlarına değin enternasyonalist duygu ve komünizme inancın savaşçısı olarak yeraldı. Yalnızca son nefesine kadar mücadeleyi sürdürmekle kalmadı. Filistin’den Dersim’e ve Rojava’ya değin devrimci savaşçıydı. 

Sürecin değişik kritik dönemeçlerinde devrimcilerin değişik kuşakları öncü kahramanlıklarla dünü bugüne bugünü yarına bağladılar. Kimi zaman işkencelerde, kimi zaman zindan direnişleri ve ölüm oruçlarında, kimi zaman darağaçlarında, kimi zaman da devrimci savaşçı olarak... Nubar, sessiz, gösterisiz ve hesapsız, yoklukları takmayan devrimci savaşçı ve komutan oldu, birleşik devrimin enternasyonalist öncü kahramanları içinde yeraldı. 

Nubar yoldaş, Rojava Devrimi’ne ilişkin tartışmalarda da tereddütsüz enternasyonalist görüş ve tavrıyla bütün devrimcilere, bizlere, yürümemiz gereken yolu gösterdi. Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) içinde ve Rojava Devrimi’nde ısrar etti. Rojava Devrimi’ni küçümseten ve Kürt Özgürlük Hareketi’yle ittifaktan uzak duran inceltilmiş sosyal şovenizme karşı birleşik devrimin ve enternasyonalizmin savaşçısı ve komutanı oldu

Nubar yoldaşı, Rojava Devrimi’nin enternasyonalist kahramanlarını, komünizm mücadelesini ve proleter enternasyonalizmini yükselterek daima yaşatacağız. Bu onlara ilişkin yeminimiz olsun! 

 

Ziya Ulusoy

40342

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

Sayfalar