Cumartesi Mayıs 18, 2024

Son Armenak’ı saygıyla anıyoruz! (Bir mücadele yoldaşı )

Çok zor bir coğrafyada yaşıyor ve mücadele ediyoruz. Bu coğrafyanın devrimciliği de bir o kadar onurlu ve engebelerle doludur.

Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar coğrafyasının kesiştiği bir noktada bulunuyoruz. Dökülen alınteri ve kanımız bu topraklara hayat vermeye halen devam ediyor. Yüzümüzü bir yana çevirdiğimizde Kafkas halkları, diğer yana çevirdiğimizde Batı Avrupa’nın işçi sınıfı ile emperyalistler, güneye baktığımızda mazlum Ortadoğu halklarının üzerinde yaşadığı zengin petrol yatakları ile savaşların eksik olmadığı coğrafya Türkiye Devrimci Hareketi’nin ister istemez konumlandığı alanlar olmuştur.

Laik, siyasal İslam, feodal, cumhuriyet, faşist ile demokratik yönetimlerin hüküm sürdüğü coğrafyamızda komünistler, devrimciler, aydınlar, insan hakları savunucuları, ilericiler hakikat mücadelesini ağır bedeller ödeyerek sürdürüyor.

Sonunda ölüm, hapishane, göç, yoksulluk, açlık pahasına yürütülen demokratik devrim mücadelesinin ağır sonuçları olmaktadır. Zor ama bir o kadar da onurlu bu davanın neferleri ateşten gömlek kuşanmış durumundadır.

Bu ateşten gömleğin içerisine girmek ve onu kuşanmak, dört bir tarafı faşist-gerici rejimlerle kuşatılmış zor şartlarda mücadele etmek herkesin harcı değildir. Hayatını devrim mücadelesine adamış, özel hiçbir şeyi olmayan, tek varlığı partisi olan, sınıfsal ve ulusal baskının olduğu her yerde konumlanan, şu koca dünyada bir yerde kalabilecek sabit bir kimliği olmayan, sınır tanımayan, Filistin, Dağlık Karabağ, Başur ve Rojava Kürdistanı’nda mücadelesinden tanıdığımız Nubar Ozanyan, Ermeni halkının yetiştirdiği en son Armenaklardandır.*

1915 yılında İttihat ve Terakki tarafından Beyazıt’ta idam edilirken “Yaşasın Sosyalizm-Yaşasın Ermenistan” diye haykıran Mateos Sarkisyanlar (Paramaz), Berlin’de soykırımdan suçlu Mehmet Talat’ı cezalandıran ve “Ben bir insan öldürdüm ama katil değilim” diyen Soğomon Tehleryan, Ermeni devrimci edebiyatının en güçlü kalemi Zabel Yeseyan, Paris’de Nazilere karşı direnişin sembolü Adıyamanlı Misak Manuşyanlar, Garbis Altınoğlu, Hırant Dink, Armenak Bakırcıyanlar ve en son Rojava’da kaybettiğimiz Nubar Ozanyan’ı, “Son Armenak”ı ölümünün 4. yılında saygıyla anıyoruz..

Önce Filistin halkı ile dayanışma için Lübnan kamplarında, sonradan Karabağ’da soykırımcı Türk-Azeri güçlerine karşı ve en son olarak Rojava’da DAİŞ ve Türk işgal güçlerine karşı savaşta kaybettiğimiz Nubar Ozanyan, bugün yine uğruna can verdiği Rojava topraklarında Derik şehri, Şehit Xebat Şehitliği’nde ebedi istirahatgahında bulunuyor.

Kendisiyle beraber dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş ve şehit düşmüş enternasyonal devrimciler, Arap, Kürt, Türk, Süryani devrimciler toprağa kan akıtmış özgürlük savaşçılarıyla beraber kalıyor.

Kürt ve Ermeni Sorunu Turnusol Kağıdıdır!

Yirminci yüzyılın başında 50 milyon Kürt’ün varlığı inkar edilerek yok sayılmışlardır. Yüz yıldır devam eden esaret ve bölünmüşlük Kürt ulusal özgürlük hareketine dönüşerek başta TC devleti olmak üzere bölge gerici devletleriyle emperyalizmin kabusu haline gelmiştir. Bütün sorunların kaynağı olarak kendini gösteren ve her kaldırdığımız taşın altından çıkan Kürt sorununda tavır, bugün devrimci olmanın da kıstasıdır. Nubar Ozanyan tarafını ezilen, baskı ve yok edilmek istenen mazlumların yanında belirlemiş yönünü bu sefer Rojava’ya çevirmiştir.

Dün tek “silahı” kalem olan hunharca katledilen Hrant Dink’e sahip çıkan “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” diyen yüzbinler için bugün de Kürt olma zamanıdır.

Gün geçmiyor ki ırkçı-faşist saldırılara maruz kalmayan bir Kürt ailesi olmasın veyahut Kürt gençler öldürülmesin. Tamamen planlı ve belli bir merkezden idare edilen organize saldırılar, Kürt halkına yönelik yeni katliam planlarının devrede olduğunun işaretini vermektedir. Bu yüzden bugün “Em hemû Kurd’in” (Hepimiz Kürdüz) deme zamanıdır.

Devrimci önderlerimiz hayatları pahasına devrimci ilkelerden taviz vermeyerek bugünler için bizlere miras bırakmışlardır. Deniz Gezmiş idamı göğüslerken “Yaşasın Türk ve Kürt halkının mücadelesi” diye haykırarak idam sehpasında cellatlara boyun eğmemiştir. Kaypakkaya yine Kürt meselesinde radikal çıkış yaptığı için, ilk günden “ortadan kaldırılmasına” karar verilmiştir.

Kaypakkaya geleneğinin var olma ile yok olma arasındaki seçimde Kürt sorununu ısrarla savunması onu diğer “sol” ve devrimci örgütlerden ayrı kılmıştır.

Son Yolculuk!

Ortaçağ rejimleri ile çevrili coğrafyamızda karanlıkta yanan bir mum gibi ışık saçan Rojava devrimi, özellikle kadınların bizzat katılarak, her ulustan halkların birarada yaşadığı düzenin temelleri atılmaktadır. Hemen Türkiye’nin yanıbaşında yanan bu ateş, muhakkak her tarafa yayılacaktır.

Türkiye devrimci hareketini de ilgilendiren bu mücadele karşısında geleneğimizin aldığı devrimci tavrın ilk adımları Nubar Ozanyan’a verilen bu görev ile yerine getirilmiştir.

Çeşitli seferler gidip-geldikten sonra, bölgede askeri kampın hazırlıklarını tamamlamış önce kendisinin geçtiği askeri eğitim kampından sonra artık yoldaşlarına çağrıda bulunarak gelmelerini sağlamıştır. İlerlemiş yaşına rağmen engebeli Gare coğrafyasında yoldaşlarının savaşa katılmalarına öncülük etmiştir. Bugün artık gizlenemeyecek kadar belli olan KDP Barzani Peşmergeleri R.T.Erdoğan rejimine hizmet ederlerken, her seferinde çeşitli zorluklara rağmen hiçbir zaman pes etmemiş, Rojava Devrimi ile buluşmalarına engel olamamışlardır.

Devrimciliği yaşam tarzı haline getiren Nubar Ozanyan, her dakikasını partisi, halk ve mücadele için daha ne yapabilirim diye hareket etmiştir. Her zaman okuduğu kitaplar arasında Mao’nun Askeri Yazılar’ı ile Kaypakkaya’nın Seçme Yazılar’ı ilk sıralarda yer alırdı. Savaş ustası, yaşadığı coğrafyanın tahlillerini aldığı devrimci ideoloji ile yaparken kim dost, kim düşman çok iyi bilirdi.

O sadece bir savaşçı değildi. Aynı zamanda partisinin kadrolarındandı. Sadece partisine değil Türkiye devrimci hareketine de hizmet etmek için kendini geliştirmiş; Ermenice’den Türkçe’ye Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kuruluşu dönemin kitaplarını çevirerek bir ilki gerçekleştirmiştir. Çevirdiği kitaplar arasında “Kafkasların Lenin’i Stephan Şahumyan”, “G.K.Orjonokidze ve Ermenistan’da Sovyet İktidarının Kuruluşu” ve “Hıristiyan Protestanlar ve Kızılbaş Mezhebinin Doğuşu” vardı.

2017 yılında aramızdan ayrılan yoldaşımız Serdar Can ile Filistin’den Ermenistan’a gelince, burada artık kendi halkına da hizmet vaktinin geldiğinden hareketle birçok insanla tanışmış, dostluklar kurmuş, beraber hareket edebilme imkanı bulmuştur. Kendisi gibi Lübnan’dan Ermenistan’a Karabağ savaşı için gelmiş ve orada şehit düşen, Ermeni halkının ulusal kahraman ilan ettiği Monte Melkonyan ile tanışmıştır. Bugün her zaman aranan komutanlardan olan, Leonid Azdgalyan ile tanışmış onun gurubu ile hareket etmiştir.

Birinci Karabağ savaşından bugün en çok aranan komutanlar Hovsepler, Valodlar, Balayanlar, Mişalar, Manuklar, Harutlar ile mücadele içerisinde oldu. Aynı zamanda Dersim sevdalısı olan Nubar Ozanyan, çeşitli defalar uğradığı Dersim’de, 1915’te Dersim’e sığınan Ermenilerden bugün Kürt ve Müslüman olan aileler ile tanışarak soruna parmak bastı. En kritik anlarda onu hiç yalnız bırakmayan Serdar Can bu sefer de ona eşlik etti. Serdar Can’dan ayrılırken artık geri gelmemek üzere olduğunu nereden bilecekti? Nubar Ozanyan’ın şehit düştüğü haberini alınca yıkılan, kalbi bu acıya dayanamayan Serdar Can’ın da şehit olacağını kim bilebilirdi?

Dersim’den Gare’ye oradan Rojava’ya uzanan uzun yolculukta Nubar Ozanyan, kendi elleri ile inşa ettiği TKP-ML Askeri Kampı’na vardığında hayatta tek varlığı, evi olan bir sırt çantası, silahı ile 50 TL bulunuyordu… Günümüzün ender devrimcisi, son Armenak’ı Nubar Ozanyan’ı başka nasıl anlatabilirim ki?

(Bir mücadele yoldaşı)

Not: Surp Haç Tıbrevank Ruhban Okulu’nda Ermenice dersi öğretmeni, 1951 yılı TKP tevkifatlarında tutukluluk yaşamış, Sanasaryan Hanı’nın tabutluklarında işkencelerden geçirilmiş, Adapazarı doğumlu Vartan Gomikyan, öğrencisi Armenak Bakırcıyan’ın adını duyduğunda rivayet olur ki ona şöyle der: “Armenak adı halkımız için kutsaldır, zamanında zalime karşı başkaldıran yiğitlerimizin en yiğitlerinden birçokları bu ismi onurla taşımıştır. Bu böyle olduğu halde, onlardan Daron-Sasun dünyasında devrimci örgütlenmeyi başlatıp, özgürlük ateşini yükselten Ahronk adlı köyde doğma Hrayr-Tjoğk takma adlı Armenak Ğazaryan, tüm diğerlerinden çok daha fazla anılmaya layıktır. Bu değerli ismi taşıdığın için gurur duymalısın evladım.”

2556

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar