Pazartesi Mayıs 13, 2024

Seçim mi Devrim mi ?


Bu coğrafyada halklar düzenin yüz yıldır sahnelediği seçim oyununa katılmakla baltayı bilinçsizce hep kendi ayaklarına indirdiler. Bu 30 Mart yerel seçiminde de halk diğer seçimlerde olduğu gibi yine kendisine biçilen militan figüranlık rolünü oynadı. Yorucu bir seçim kampanyasını sırtlayarak Meclis partilerine pek çok belediye başkanlığı ve il meclis üyelikleri kazandırdı.

Peki nefes nefese geçen bu seçim koşusundan halk ne kazandı? Halkın oyuyla seçilen belediye ve il meclisleri halka karşı sorumlu olacaklar mı? Bu meclisler halk tarafından görevden alınabilen yerel parlamentolar olarak görev yapabilecekler mi? Bunların aldığı kararlar halkoyuna sunulacak mı? Halkın bu kararları veto etme hakkı olacak mı? Belediyelerin ulaşım, sağlık ve diğer hizmetleri ücretsiz olacak mı? Bu parlamentolar halkın ve esnafların küçük sermayelerini bir araya getirerek bu sermayelerle halka ait iş merkezlerinin, fabrikaların ve çiftliklerin kurulmasında öncülük edecekler mi? Halkın işsizlik ve yoksulluk gibi temel meselelerine el atacaklar mı? Eğitim ve öğretim kurumları, cezaevleri, polis ve jandarma teşkilatları bu parlamentolara bağlı olacak mı?

Bilindiği gibi bunların hiçbiri olmayacak. Çünkü ne devlet düzeni buna müsaittir, ne de partilerin böyle bir amacı vardır. Yani halkın kazandığı bir şey yok; kazanan, Meclis partileri ve onların adaylarıdır. Kan ter içinde çalışan taraftarların payına düşen ise boş hayallerdir. Partiler hep yaptıkları gibi halkı yine süslü vaatlerle meşgul etmeye, oyalamaya ve enerjilerini miting alanlarında ve seçim sandıklarında çarçur etmeye devam edecekler.

  Her düşüncenin kendi zamanı var

Kabul etmek gerekir ki, bu yerel seçimde -sonuçlar bir yana- halkın yüksek oranda sandığa gitmesi üstünde düşünülmesi gereken önemli bir konudur. Katılımın yüksekliği halkın çoğunluğunun sisteme entegre olduğunu gösteriyor. Halk dalkavukluğu yapmadan bu gerçeği kabul etmeliyiz, yoksa tekrar tekrar hayal kırıklığına uğrarız.

Okurlar hatırlarlar, ben birkaç hafta önce siyasetçilere ve aydınlara çağrı yaparak, sokağa çıkan kitlenin önünde gaz bombalarına ve tomalara karşı kendimizi birbirimize zincirleyelim demiştim. Birkaç arkadaştan başka aydın ve siyasetçilerden ses çıkmayınca, bir arkadaşım, "Üzülme, her düşüncenin kendi zamanı var,"dedi. Tarihten pek çok örnek vererek bazı düşüncelerin önce ilgisizlikle karşılandığını, sonra da sahiplenildiğini belirtti.

 Devrim de öyle, onun da kendi zamanı var. 30 Mart'ta ortaya çıkan tablo olumsuz olsa da ümitsizliğe kapılmamak gerekiyor. Gün ışığına çıkan manzara iyi okunabilirse devrimin kökleşip boy attığı bir zemine dönüştürülebilir. 

 Öncelikle şunu bilincimize ve ruhumuza kazımalıyız: Halkın erkek ya da kadın siyasetçilerin koltuk kapmalarına değil, gerçek özgürlüğe ve insanca bir yaşama ihtiyacı var. Bu hedefe ulaşabilmek için halkın iktidar olması gerekir. Bu da bir devrim meselesidir. Bilinç devrimi, örgütlenme, devrimin inşası ve devrim birbirlerine zincirleme olarak bağlı olan süreçlerdir. Bunların nasıl olacağı ve nasıl projelendirileceği devrimci hareketlerin bir araya gelip konuşacakları meselelerdir. 

Sandık politikaları sistemle problemi olan ezilen Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Çerkeslerin, Rumların, Ermenilerin, 'Ezidilerin, Süryanilerin, Lazların, Türk ve Kürt Alevilerin ve diğer halkların enerjilerini sistemin içinde eritip yok etmektedir. Her şeyden önce bu ölümcül anafor terk edilmelidir.

1962 kış aylarında Amerika'nın Georgia eyaletinde zencilerden bin kadarı ayrımcılığı protesto ettikleri için hapse girmişlerdi. Polis şefi, 9 yaşlarındaki zenci bir çocuğa, "Adın ne?"diye sordu. Çocuk polis şefine ateş gibi yakan bakışlarla bakarak, "Özgürlük, özgürlük,"diye cevap verdi.


 Biz de o hep birlikte özgürlük diyoruz. Türkiye'de özgürlük, Kürdistan'da özgürlük, Lazistan'da özgürlük; ezilen ve mağdur olan herkes ve tüm halklar için özgürlük…

Özgürlük düzenin seçim bataklığında değil devrimle elde edilecektir. Vakit devrimi inşa vaktidir.


Öyle bir devrim ki, ülkenin tüm zenginlikleri ve hayatın tüm özgürlükleri halkın olmalı. Devlet halkın olmalı.

Yazıyı seçim sonrası internete düşen şu notla bitirelim: Galip partilerin taraftarları zaferlerini kutlamak için tüm geceyi sokakta geçirdiler. Alkış ve sevinç çığlıkları arasında havai fişekler attılar, zafer turları atıp yeri göğü klakson sesleri ve sloganlarla inlettiler. Davul zurna eşliğinde halay tutup gecenin kalbinde çılgınca oynayıp eğlendiler. Aralarında tek bir parti aristokratı bile yoktu. Sabah gün ışıdığında yorgun argın işlerine ve evlerine dönerken ellerinde kala kala sadece hayalleri kalmıştı.

alinakmahmut@hotmail.com

94645

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

Sayfalar