Perşembe Nisan 25, 2024

Rojava’nın işgaline müsaade etmeyeceğiz!

Ortadoğu’da ve özellikle Suriye’de suların yakın zaman durulmayacağı çok açık! Mezhep, aşiret ve bölgecilik üzerinden gelişen savaşlar, başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge devletlerinin ve emperyalistlerin de müdahalesiyle her geçen gün daha fazla kanın dökülmesine yol açmaktadır. Türk devleti; Sünni mezhepçiliği ve Türk ulusçuluğu üzerinden bu kanlı savaşlarda Kürtlerin hiçbir kazanım elde edememesi düzleminde saldırgan bir politika yürütüyor.

Suriye’yi “parçalayıp”, çok geniş bir coğrafyaya “İslam Devleti” kurulmasına hiçbir ses çıkarmayan ve ne taşıdığı artık kanıtlanmış olan 2000 tır ile bu “devlete” destek veren Türkiye, şimdi en tepesindeki isim aracılığıyla Kürtlerin kazanımlarına saldırıyor. Erdoğan, İslam dünyası için kutsal olan ve tarih boyunca savaşlara ara verilen Ramazan ayında; savaş çığırtkanlığı yapıyor. Katıldığı bir iftarda şunları söylüyor: “Suriye’nin kuzeyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Tel Abyad’ın özgürleştirilmesiyle DAİŞ’in şah damarı kesildi! Rojava kantonları ise daha da güçlendi. Rojava’nın konfederal bir yönetimle ya da ayrı bir devlet olarak var olması artık tamamen bir realite durumundadır. YPG/YPJ güçleri ilk hamlede Rakka’ya yönlendirilseler de Afrin’le diğer kantonların birleştirilmesi için askeri harekat yapacakları da kesindi. İşte bu gerçeklikte, Türk devlet yetkilileri peşpeşe güvenlik zirveleri yaptılar. Bu güvenlik zirvelerinin ana konusunun ne olduğu da, sonuçları da Erdoğan’ın yukarıdaki cümlesiyle açıklanmış oldu. Fakat çok geçmeden, güvenlik zirvelerinin asker kanadının sızdırdığı daha ayrıntılı bilgilerle Rojava’ya yönelik askeri hareket hazırlığının yapıldığını öğrendik.

Elbette ki Türkiye’nin “Suriye’ye tampon bölge” adı altında işgal talebinin olduğu biliniyordu. Bunun da ötesinde; Nisan ayında o dönem Milliyet gazetesinde yazarlık yapan fakat bu haberlerinden bir süre sonra ayrılmak zorunda kalan Aslı Aydıntaşbaş Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın Esad rejimini devirmek üzere bir askeri ittifak oluşturduklarını yazmıştı. Yemen’e karşı oluşturulan askeri ittifakın benzerinin Suriye için düşünüldüğü ortaya çıkıyordu.

Bu haberden kısa bir süre sonra CHP’li Gürsel Tekin, tarih vererek bir işgalden bahsetti. Hükümetin buna yanıtı “şimdilik böyle bir planlama yoktur” mealindeydi. Bu haberlerin hepsini de önemli bir gerçeklik payı olduğu ortadaydı. Temel mesele, Türkiye’nin özellikle ile olan yakın ilişkisiydi. ABD; cihatçı örgütlerin varlığını hem kendisi o bölgedeki varlığına hem de İsrail’e yönelik ciddi bir tehdit olarak görmektedir. El Nusra, ÖSO gibi yapılanmaların hiçbiri DAİŞ’e karşı aktif olarak savaşamıyordu! Bu en başta, ideolojik yakınlıklarının getirdiği özellikle DAİŞ’e doğru olan savaşçı akışıyla bağlantılıydı.

Türkiye’nin ısrarıyla  “Eğit-Donat” adı altında bir projeye başlatıldı. Fakat kısa bir süre sonra ABD’nin açıklamalarından bu projeye yerel örgütlerin pek sıcak bakmadığını bu nedenle esasta kadük kaldığını öğrendik.

Gelinen aşamada ABD, Esad’ın varlığını artık sorun olarak görmemekte, DAİŞ’e karşı savaşımı esas almaktadır. Bu durum ABD önderliğindeki koalisyon güçleri ile PYD’nin ortaklaşabilmesini getirmiştir. İşte bu gerçeklik, Türkiye’nin Rojava’ya girme hesaplarını alt üst etti. Fakat yine de çok ses çıkarmadı. Sonuçta DAİŞ hem Tel Abyad’ı hem de Cerablus’u elinde tutuyor ve kantonları birbirinden yalıtıyordu. Bununla birlikte önce Kobanê’ye, sonra Cizîre’ye saldırarak kantonların sürekli olarak savaş halinde kalmasına yol açıyordu. Hesaplanan, DAİŞ’in saldırıları ve mevcut ablukaya Rojava kantonlarının dayanamayacağı idi.

“İhtimaliyat hesapları ve çelişkiler”

Yapılan güvenlik zirvesinden “sızan” bilgilere göre Türkiye; Kobanê ve Afrin kantonları arasındaki bölgeyi işgal etmek istiyor. Bu bölge esas olarak DAİŞ’in denetimindedir. Öncüpınar’ın olduğu küçük bir bölge de ÖSO’nun elindedir.  Türkiye “DAİŞ terörüne karşı” bu bölgede tampon bölge oluşturmak istiyormuş!! Türkiye; YPG/YPJ güçlerinin hakim olduğu alana hiçbir şekilde asker sokamayacağını, bunun kesin olarak yenilgi anlamına geldiğini görmüş bulunuyor. YPG/YPJ güçlerinin batıda Afrin’e doğru bir hamle başlatmadan, tam da aynı zamanda DAİŞ’e destek çıkmak için bu bölgeyi işgal etmek istediği açıktır. Açıktır ki şu anda bu bölgenin başka güçlerin elinde olması, oranın Rojava bölgesine ait olmadığını göstermez. Yani Türkiye, kendi aklınca, “süper zekasıyla” dünyanın dört bir tarafından destek alan Rojava’ya dokunmamış gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor. YPG/YPJ güçleri, Afrin’e doğru bir harekat başlatırsa, Türkiye saldırıya uğramış olacak vs…

Yeni bir hükümet kurulmadan, kısa bir süre önce istifasını sunmuş bir hükümetin böyle alelacele operasyon hazırlıkları yapması bu nedenlerledir. Bunlarla birlikte, güvenlik zirvesinde askerin “pasif” direnişi ve toplantı konusu sızdırışı da önemli bir konu olarak ele alınmalıdır. Çıkan haberlere göre; Davutoğlu’nun askeri operasyon için hazırlık talebine Genelkurmay Başkanı “ihtimaliyat hesapları” yaparak cevaplamış ve aynı zamanda emri yazılı vermesini istemiş! Buna göre Genelkurmay; Rusya, İran ve ABD’nin tepkilerinin dikkate alınmasını istemiş!

Bu hamlenin Suriye’ye karşı savaş olduğu, Esad’ın da askeri olarak cevap verebileceği belirtilmiş. YPG/YPJ’nin olası saldırılarından bahsedilmiş vs… Her ne kadar sonrasında gazeteler aracılığıyla (28 Haziran, Milliyet) ordu yetkilileri, “biz her şeye hazırız” deseler de; Erdoğan-Davutoğlu projesinin bu “sızıntılarla” önemli bir darbe aldığı görülüyor!

Bununla birlikte, Türkiye’de “askeri vesayet geriletildi” naralarının ancak çıkarlar çatışmadığı müddetçe geçerli olduğu ortaya çıkmış oluyor. Türkiye, NATO üyesidir! Ordusunun eğitimini, teçhizatını NATO desteğiyle sağlar. NATO’ya bağlı tüm orduların da esasta ABD’nin denetiminde olduğu dünyanın bildiği bir gerçektir.

“Rojava’nın işgaline hayır!”

Şu anda tüm seçenekler ortada durmaktadır. DAİŞ’i kontrol altında tutması koşuluyla ABD, Rojava’nın bahsi geçen bölgesinin işgaline göz yumabilir. Bu işgali engelleyebilecek tek güç; halkların mücadelesidir. Örgütlü bir askeri güç olan YPG/YPJ’nin bu işgale direneceği kesindir. Bununla birlikte, Türkiye “sınırları” içerisinde devrimci, demokratik mücadelenin yükseltilmesi bu işgalin önündeki en büyük engel olacaktır. “Rojava’nın işgaline hayır!” diyerek komünist devrimcilerin güçlü bir işgal karşıtı cephenin oluşması için hiç zaman kaybetmeden çalışmalara başlaması gerekir. Irak işgaline karşı oluşturulan platformlara benzer birlikler yaratılabilir. Bu birliğin amacı aynı zamanda yıllardır otomatiğe bağlanmış şekilde çıkarılan tezkerelerin engellenmesi olmalıdır.

Komünist devrimcilerin; Kürt ulusunun devrimci, demokratik taleplerini sahiplenme ve Kürt hareketine bu eksende destek verme politikasının, legal/illegal, silahlı/barışçıl her alanda büyütülerek sürdürülmesi önemlidir. Bu bilinçle, mücadelemizi büyütmeliyiz.

49700

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar