Cuma Mayıs 10, 2024

PARTİYLE DEVRİME, ŞAN OLSUN 1. KONGRE’MİZE!

Türk, Kürt Uluslarından ve Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza;

24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde kurulan Partimiz, İbrahim Kaypakkaya’nın planlamasını yaptığı ancak önce tutsak düşmesi ve ardından da katledilmesi nedeniyle gerçekleştirilmesine önderlik edemediği 1. Kongre’sini gerçekleştirmiş bulunuyor.

Enternasyonal proletarya ve onun mücadelesinin vücut bulduğu komünist partiler, tarihsel olarak ortaya çıktığından bugüne kadar kimi zaman çok sert iniş ve çıkışlar içinde de olsa yürüyüşünü hep ileri taşımasını bilmiş, Partimiz TKP-ML de, kurulduğu tarihten bu yana kızıl bayrağını elinden düşürmeksizin bu yürüyüşün onurlu bir parçası olmuştur.

Partimiz TKP-ML, devrim mücadelesinin kilometre taşları olarak gördüğü ve saflarını düzene sokarak, eksiklerini, zaaflarını masaya yatırıp bunları aşmanın zeminini formüle ettiği, deneyim ve birikimlerini sistemleştirdiği, güçlü yanlarını daha da ileriye taşımak için örgütlülüğünü tahkim ettiği bir platform olarak 1. Kongresi’ni başarıyla gerçekleştirmiştir. Enternasyonal proletarya, ülkemiz proletaryası ve halkımız açısından tarihsel öneme sahip 1. Kongre’miz; her şeyden önce Alman emperyalizminin TC devleti ile işbirliği içinde Partimize yönelik gerçekleştirdiği Nisan 2015 karşı devrimci saldırısı ve hemen ardından bu saldırıyı fırsat bilen ve Parti içinde bir grup azınlığın önderlik ettiği “sol” görünümlü sağ oportünist darbeci/tasfiyeciliğin tüm saldırılarına rağmen ilkelerine sımsıkı tutunarak, her türlü tasfiyeci akıma göğüs geren, hedef ve amaçlarından taviz vermeyen Parti gerçekliğimizin tüm yaratıcılarının emeğini selamlamaktadır.

Partimiz TKP-ML, günümüz açısından devrim mücadelesinin son derece dezavantajlı koşullarında, faşist diktatörlüğün, devrimci, yurtsever ve ilerici güçlere yönelik sürdürdüğü topyekun saldırı ve imha konsepti sonucu belli oranda geri çekilen kitle hareketine, önemli bir daralma yaşayan devrimci, yurtsever güçlerin söz konusu gerçekliğine karşın, 1. Kongre’sini toplama ve başarıyla sonuçlandırma iradesi ortaya koymuştur. Bu anlamıyla Kongremiz, faşist diktatörlüğün bu saldırılarına ideolojik ve politik olarak bir yanıt olmuştur. Bu yanıtımızı savaş alanlarında da alacaklarından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Emekçi halkımız… İşçiler, köylüler, kadınlar, gençler…

Faşist diktatörlüğün gemi azıya aldığı saldırganlığında bir takım mevziler kazanması, egemenlerin sözcülerinin salyaları akarak halka en yüksek perdeden tehditler savurarak pervasızca hakaret etmeleri, koşulları zorlaştırmakla birlikte asla yanlış ve tek yanlı okunmamalıdır. Zira, her şey onların istediği gibi güllük gülistanlık olsaydı, istedikleri gibi yönetebilselerdi bu kadar yüksek perdelerden çığlıklar atmalarına da gerek kalmazdı. Hayır, onlar için hiçbir şey istedikleri gibi gitmemekte, hiçbir şekilde istedikleri gibi yönetememektedirler. Giderek derinleşen ekonomik kriz hali, biz emekçilerin sırtından fatura edilerek idare edilemeyecek boyutlara ulaşmış durumdadır.

Bu yüzden bu kadar çok bağırmaktadırlar.

İşçi sınıfının yoksullukla, açlıkla terbiye etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bıçak kemiğe dayandığında işçilerin nasıl da bir sınıf olarak hareket ederek kendilerini köşeye sıkıştırdıklarının örneklerini yaşıyorlar.

Bu yüzden bu kadar çok tehdit ediyorlar.

Evlerini başlarına yıkıp, bodrumlarda katlederek sindirmeye çalıştıkları Kürt halkının onlara yaşattığı kabuslar nedeniyle rahat bir uykuya muhtaçlar. Üç günde Şam’a gidip çay içecekleri hayalinden, başta Rojava’daki direniş ve savaşla çabucak uyanmak zorunda kaldıkları için bir o emperyalistin bir bu emperyalistin kanatları arasında yerlerini sağlamlaştırmaya çalışıyorlar.

Bu yüzden her baktıkları yerde “terörist” görüyorlar.

Kadınların, LGBTİ+’ların tüm saldırılara rağmen on binler olup nasıl sokakları zaptettiklerini görüyorlar.

Bu yüzden en cinsiyetçi saldırılarını hep el altında tutuyorlar.

Kısacası, tüm o görünen savaş araçlarının, tükürükler saçarak ettikleri tehditlerin, katliamların, işkencelerin, hapis cezalarının vs. anlamı aslında geleceğe baktıklarında gördükleri koyu karanlıktır.

Bu yüzden korkuyorlar! Korktukları içinde çok bağırıyorlar. Çok bağırdıkça daha çok korkuyorlar. Korktukça daha çok saldırganlaşıyorlar! Sonlarını gören yaralı bir canavar gibi davranıyorlar! Lakin korkunun ecele faydası yok! Kuşkusuz, hesaplaşmamız çektiğimiz acılarla, zorluklarla, zulümle ve katliamlarla doğru orantılı olacaktır.

İşte bizim için esas olan madalyonun bu yüzü ve orada gördüklerimizdir. Yani onları o karanlığa gömecek olan halkın örgütlü mücadelesidir. Bilinçli öfkemiz ve sınıf kinimizdir!

İşte tam da böyle bir gerçeklik içerisinde Partimiz TKP-ML, 1. Kongre’sini gerçekleştirerek direnişin sürdüğüne, mücadelenin soluksuz devam ettiğine, umudun ve kazanma iradesinin varlığına dair bir işaret fişeği olmuştur. 1. Kongre’miz hakim sınıfların karanlığına, ezilen emekçi kitleler, Türk-Kürt uluslarından halkımız adına yakılan bir meşale olmuştur. Emekçi halkımızı bu meşaleyi hep birlikte ileri taşımak, kurtuluş ve özgürlük için savaşın bir parçası olmaya çağırıyoruz.

Hakim sınıfların en çok korktukları nokta örgütlü halk gerçekliğidir. Komünist Partisi’yle bütünleşmiş örgütlü bir halk, onların o karanlık sonunun yaratıcısı olacaktır. Partimiz TKP-ML, gerçekleştirdiği Kongre ile devrimci komünist bir özne olarak tarihsel misyonunu oynamak üzere çeşitli ulus ve milliyetlerden halkımız ile bütünleşmek için, üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getireceğine, savaş mevzilerini dolduracağına dair iddia ve irade ortaya koymuştur. Bu iddia ve irade kitlelerin gücüyle buluştuğu oranda devrim yürüyüşümüz ileri taşınacaktır.

Eksiklerimiz, görevlerimizdir!

İktidar hedefini ve iddiasını ortaya koyan Kongremiz, devrimi gerçekleştirmemizin önünde engel olarak tespit ettiği eksiklerin, zaaflı yanların giderilmesinin, geleceğe dair vazgeçilmez görevler olduğunu beyan etmektedir. Bunu da, sınıf mücadelesinden uzaklaşarak, kenara çekilerek değil, tam da sınıf mücadelesinin en sıcak alanlarında, çelişkilerin en keskin olduğu noktalarda bulunarak ve kitlelerin denetiminde yapabilecektir. TKP-ML, ideolojik, politik ve örgütsel alanlarda önüne koyduğu yönelimle birlikte yaptığı kısa ve orta vadeli planlamalarla başta Halk Savaşını geliştirme görevi olmak üzere, şehirlerde esasta işçi sınıfı içinde örgütlenme, Kürt halkıyla daha fazla bütünleşme, toplumun kadın, halk gençliği, işsiz yığınlar vb. tüm dinamikleriyle buluşma yönünde hedeflerini gerçekleştirecektir.

Kongremiz, Parti tarihimizde tam demokrasinin işletildiği, son derece önemli gündemlerin tartışıldığı ve kararlaşmalara varıldığı bir ortamda gerçekleştirildi. Kongre irademiz, Partimizin kuruluşundan itibaren gerçekleştirmediği program tartışmalarına bir nokta koydu ve Parti programını oluşturarak kabul etti. Aynı zamanda parti tüzüğümüzde gelen önerilerden hareketle çeşitli düzenlemeler ve eklemeler yaptı.

1.Kongremiz ayrıca Partimiz açısından yeterli önemi verilmeyen, kadın kurtuluş mücadelesi açısından da tarihsel önemde kararlar aldı ve Partimiz önderliğinde özerk bir örgütlenme olarak Komünist Kadınlar Birliği’nin kurulmasını kararlaştırdı.

1.Kongremiz, başta emperyalizm ve faşizmin saldırıları olmak üzere partimize yönelik tüm saldırılara karşı, ideolojide derinleşme, politikada yetkinleşme, örgütsel olarak sağlamlaşma ve askeri olarak kararlılık yönelimini koydu.

Partimiz 1. Kongre’sinde, bu hedeflerin sadece sözde kalmaması için bu ve bunun gibi önemli somut kararlar almış, tüzüğünden programına, stratejisinden güncel politikalarına kadar geniş bir çerçevede analizler yaparak bahsini ettiğimiz dinamiklere ulaşmak ve bu buluşmayı gerçekleştirmek için yeni örgütlenmeler ve düzenlemelerle birlikte iradesini ortaya koymuştur. Meselemiz, kağıt üzerinde değil, pratikte devrimciliktir. Sözde değil özde devrimciliktir.

Bu anlamıyla Kongre irademiz, bu faşist diktatörlüğe karşı, tüm halkımızı, ezilen, sömürülen milyonları, bütün işçi ve emekçileri, Kürt halkını, kadınları, gençleri özgürlük ve kurtuluş için, halkın iktidarını kurmak üzere Demokratik Halk Devriminin parçası olmaya çağırıyor. Demokratik Halk Devrimi olmaksızın, verilecek ya da alınabilecek kırıntılarla, saraylarını başlarına geçiremeyiz, geleceğimizi kuramayız, özgür geleceğe kavuşamayız. Bu, tarihin binlerce kez kanıtladığı gibi zor’a karşı zorla ve bugün faşist diktatörlüğe karşı Halk Savaşı ile gerçekleştirilebilecektir.

Partimiz TKP-ML 1. Kongre’sinde, Türk egemen sınıflarının içinde bulunduğu kriz haline yönelik vurgu yaparken, diğer yandan devrimci, demokratik tüm güçlerin, tüm çaba ve kimi somut adımlara karşın parçalı duruşunu da gündem yapmıştır. Bu noktada, ideolojik mücadele çizgisini yitirmeden, egemen sınıfların saldırganlığına karşı, somut hedefler doğrultusunda ilkeli bir ortak zemin oluşturmanın önemi açıktır. Ezilen emekçi halkımızın da talebi bu yönlüdür ve TKP-ML, bu konuda üzerine düşen görevi kararlılıkla yerine geçirme çabası içinde olacaktır.

Yukarıda bahsini ettiğimiz ekonomik, siyasi kriz hali, sadece Türk hakim sınıfları için geçerli değildir kuşkusuz. Emperyalist kapitalist sistem çürüyüşünü sürdürürken, aynı zamanda ezilen dünya halkları ile arasındaki çelişkiyi de derinleştirerek kuyusunu kazmaya devam ediyor. Dünya üzerinde -parça parça da olsa- ezilenlerin öfkesinin sokaklara taşmadığı bir coğrafyadan söz etmek mümkün değil. Diğer yandan halkın gerçek önderleri komünist hareketlerin, yani devrimin subjektif güçlerinin, bu öfkeyi örgütleyecek ve devrime taşıyacak gücün gerisinde olduğu da bir gerçektir. Bunun bir yansıması da enternasyonal ilişkilerin zayıflığı ve kapsayıcı bir örgütlülükten mahrum oluşudur. Partimiz TKP-ML, 1. Kongre’sinde aldığı kararlarla birlikte, “Dünya devrimine hizmet etmek için, ülke devrimini geliştirmek” şeklinde formüle ettiği enternasyonal alanda yaşanmakta olan bu boşluğu doldurmak için adım atmaya hazırdır. TKP-ML; enternasyonal alan faaliyetini ülkemizdeki devrime dair görevlerin yerine getirilmesine çalışmakla birlikte, diğer ülkelerdeki devrim ve sınıf mücadeleleriyle dayanışma ve bütün bunların üst çerçevesindeki kumanda merkezini oluşturan, proleter dünya devriminin ideolojik-politik önderliğini tesis etme ve güçlendirme kapsamıyla ele almaktadır.

1.Kongremiz ayrıca Kongre iradesi tarafından Partili kimliğin örnek bir temsilcisi olan, Partimizin bir üyesi olarak Rojava’da şehit düşen Nubar Ozanyan yoldaşa atfedilerek; İbrahim Kaypakkaya’dan Mehmet Demirdağ’a ve Nubar Ozanyan’a uzanan çizgide, Partimizin nasıl bir komünist kişilik ve kadro istediğinin altı çizilmiş ve bu zorlu sürecin “Ozanyanlaşarak” aşılacağı vurgulanmıştır.

Komünist önderimiz İbrahim Kaypakkaya, savaşın içinde ölümsüzleşmiş olan genel sekreterlerimiz Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Mehmet Demirdağ yoldaşlar, Partimizin en zor zamanlarında askeri gücüne komuta eden ve Kongremizi kendisine atfettiğimiz Nubar Ozanyan yoldaşımız, ideolojik-politik-örgütsel önderlikleriyle birlikte pratikte devrimciliğin gerçek anlamı ve tezahürü olarak öğretmenlerimiz olmaya devam edeceklerdir. 

YAŞASIN 1. KONGRE’MİZ!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP-ML, HALK ORDUMUZ TİKKO, GENÇLİK ÖRGÜTÜMÜZ TMLGB, KADIN ÖRGÜTÜMÜZ KKB!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

TKP-ML Merkez Komite Siyasi Büro

Nisan 2019

14939

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar