Pazartesi Mayıs 20, 2024

PARTİYLE DEVRİME, ŞAN OLSUN 1. KONGRE’MİZE!

Türk, Kürt Uluslarından ve Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza;

24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde kurulan Partimiz, İbrahim Kaypakkaya’nın planlamasını yaptığı ancak önce tutsak düşmesi ve ardından da katledilmesi nedeniyle gerçekleştirilmesine önderlik edemediği 1. Kongre’sini gerçekleştirmiş bulunuyor.

Enternasyonal proletarya ve onun mücadelesinin vücut bulduğu komünist partiler, tarihsel olarak ortaya çıktığından bugüne kadar kimi zaman çok sert iniş ve çıkışlar içinde de olsa yürüyüşünü hep ileri taşımasını bilmiş, Partimiz TKP-ML de, kurulduğu tarihten bu yana kızıl bayrağını elinden düşürmeksizin bu yürüyüşün onurlu bir parçası olmuştur.

Partimiz TKP-ML, devrim mücadelesinin kilometre taşları olarak gördüğü ve saflarını düzene sokarak, eksiklerini, zaaflarını masaya yatırıp bunları aşmanın zeminini formüle ettiği, deneyim ve birikimlerini sistemleştirdiği, güçlü yanlarını daha da ileriye taşımak için örgütlülüğünü tahkim ettiği bir platform olarak 1. Kongresi’ni başarıyla gerçekleştirmiştir. Enternasyonal proletarya, ülkemiz proletaryası ve halkımız açısından tarihsel öneme sahip 1. Kongre’miz; her şeyden önce Alman emperyalizminin TC devleti ile işbirliği içinde Partimize yönelik gerçekleştirdiği Nisan 2015 karşı devrimci saldırısı ve hemen ardından bu saldırıyı fırsat bilen ve Parti içinde bir grup azınlığın önderlik ettiği “sol” görünümlü sağ oportünist darbeci/tasfiyeciliğin tüm saldırılarına rağmen ilkelerine sımsıkı tutunarak, her türlü tasfiyeci akıma göğüs geren, hedef ve amaçlarından taviz vermeyen Parti gerçekliğimizin tüm yaratıcılarının emeğini selamlamaktadır.

Partimiz TKP-ML, günümüz açısından devrim mücadelesinin son derece dezavantajlı koşullarında, faşist diktatörlüğün, devrimci, yurtsever ve ilerici güçlere yönelik sürdürdüğü topyekun saldırı ve imha konsepti sonucu belli oranda geri çekilen kitle hareketine, önemli bir daralma yaşayan devrimci, yurtsever güçlerin söz konusu gerçekliğine karşın, 1. Kongre’sini toplama ve başarıyla sonuçlandırma iradesi ortaya koymuştur. Bu anlamıyla Kongremiz, faşist diktatörlüğün bu saldırılarına ideolojik ve politik olarak bir yanıt olmuştur. Bu yanıtımızı savaş alanlarında da alacaklarından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Emekçi halkımız… İşçiler, köylüler, kadınlar, gençler…

Faşist diktatörlüğün gemi azıya aldığı saldırganlığında bir takım mevziler kazanması, egemenlerin sözcülerinin salyaları akarak halka en yüksek perdeden tehditler savurarak pervasızca hakaret etmeleri, koşulları zorlaştırmakla birlikte asla yanlış ve tek yanlı okunmamalıdır. Zira, her şey onların istediği gibi güllük gülistanlık olsaydı, istedikleri gibi yönetebilselerdi bu kadar yüksek perdelerden çığlıklar atmalarına da gerek kalmazdı. Hayır, onlar için hiçbir şey istedikleri gibi gitmemekte, hiçbir şekilde istedikleri gibi yönetememektedirler. Giderek derinleşen ekonomik kriz hali, biz emekçilerin sırtından fatura edilerek idare edilemeyecek boyutlara ulaşmış durumdadır.

Bu yüzden bu kadar çok bağırmaktadırlar.

İşçi sınıfının yoksullukla, açlıkla terbiye etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bıçak kemiğe dayandığında işçilerin nasıl da bir sınıf olarak hareket ederek kendilerini köşeye sıkıştırdıklarının örneklerini yaşıyorlar.

Bu yüzden bu kadar çok tehdit ediyorlar.

Evlerini başlarına yıkıp, bodrumlarda katlederek sindirmeye çalıştıkları Kürt halkının onlara yaşattığı kabuslar nedeniyle rahat bir uykuya muhtaçlar. Üç günde Şam’a gidip çay içecekleri hayalinden, başta Rojava’daki direniş ve savaşla çabucak uyanmak zorunda kaldıkları için bir o emperyalistin bir bu emperyalistin kanatları arasında yerlerini sağlamlaştırmaya çalışıyorlar.

Bu yüzden her baktıkları yerde “terörist” görüyorlar.

Kadınların, LGBTİ+’ların tüm saldırılara rağmen on binler olup nasıl sokakları zaptettiklerini görüyorlar.

Bu yüzden en cinsiyetçi saldırılarını hep el altında tutuyorlar.

Kısacası, tüm o görünen savaş araçlarının, tükürükler saçarak ettikleri tehditlerin, katliamların, işkencelerin, hapis cezalarının vs. anlamı aslında geleceğe baktıklarında gördükleri koyu karanlıktır.

Bu yüzden korkuyorlar! Korktukları içinde çok bağırıyorlar. Çok bağırdıkça daha çok korkuyorlar. Korktukça daha çok saldırganlaşıyorlar! Sonlarını gören yaralı bir canavar gibi davranıyorlar! Lakin korkunun ecele faydası yok! Kuşkusuz, hesaplaşmamız çektiğimiz acılarla, zorluklarla, zulümle ve katliamlarla doğru orantılı olacaktır.

İşte bizim için esas olan madalyonun bu yüzü ve orada gördüklerimizdir. Yani onları o karanlığa gömecek olan halkın örgütlü mücadelesidir. Bilinçli öfkemiz ve sınıf kinimizdir!

İşte tam da böyle bir gerçeklik içerisinde Partimiz TKP-ML, 1. Kongre’sini gerçekleştirerek direnişin sürdüğüne, mücadelenin soluksuz devam ettiğine, umudun ve kazanma iradesinin varlığına dair bir işaret fişeği olmuştur. 1. Kongre’miz hakim sınıfların karanlığına, ezilen emekçi kitleler, Türk-Kürt uluslarından halkımız adına yakılan bir meşale olmuştur. Emekçi halkımızı bu meşaleyi hep birlikte ileri taşımak, kurtuluş ve özgürlük için savaşın bir parçası olmaya çağırıyoruz.

Hakim sınıfların en çok korktukları nokta örgütlü halk gerçekliğidir. Komünist Partisi’yle bütünleşmiş örgütlü bir halk, onların o karanlık sonunun yaratıcısı olacaktır. Partimiz TKP-ML, gerçekleştirdiği Kongre ile devrimci komünist bir özne olarak tarihsel misyonunu oynamak üzere çeşitli ulus ve milliyetlerden halkımız ile bütünleşmek için, üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getireceğine, savaş mevzilerini dolduracağına dair iddia ve irade ortaya koymuştur. Bu iddia ve irade kitlelerin gücüyle buluştuğu oranda devrim yürüyüşümüz ileri taşınacaktır.

Eksiklerimiz, görevlerimizdir!

İktidar hedefini ve iddiasını ortaya koyan Kongremiz, devrimi gerçekleştirmemizin önünde engel olarak tespit ettiği eksiklerin, zaaflı yanların giderilmesinin, geleceğe dair vazgeçilmez görevler olduğunu beyan etmektedir. Bunu da, sınıf mücadelesinden uzaklaşarak, kenara çekilerek değil, tam da sınıf mücadelesinin en sıcak alanlarında, çelişkilerin en keskin olduğu noktalarda bulunarak ve kitlelerin denetiminde yapabilecektir. TKP-ML, ideolojik, politik ve örgütsel alanlarda önüne koyduğu yönelimle birlikte yaptığı kısa ve orta vadeli planlamalarla başta Halk Savaşını geliştirme görevi olmak üzere, şehirlerde esasta işçi sınıfı içinde örgütlenme, Kürt halkıyla daha fazla bütünleşme, toplumun kadın, halk gençliği, işsiz yığınlar vb. tüm dinamikleriyle buluşma yönünde hedeflerini gerçekleştirecektir.

Kongremiz, Parti tarihimizde tam demokrasinin işletildiği, son derece önemli gündemlerin tartışıldığı ve kararlaşmalara varıldığı bir ortamda gerçekleştirildi. Kongre irademiz, Partimizin kuruluşundan itibaren gerçekleştirmediği program tartışmalarına bir nokta koydu ve Parti programını oluşturarak kabul etti. Aynı zamanda parti tüzüğümüzde gelen önerilerden hareketle çeşitli düzenlemeler ve eklemeler yaptı.

1.Kongremiz ayrıca Partimiz açısından yeterli önemi verilmeyen, kadın kurtuluş mücadelesi açısından da tarihsel önemde kararlar aldı ve Partimiz önderliğinde özerk bir örgütlenme olarak Komünist Kadınlar Birliği’nin kurulmasını kararlaştırdı.

1.Kongremiz, başta emperyalizm ve faşizmin saldırıları olmak üzere partimize yönelik tüm saldırılara karşı, ideolojide derinleşme, politikada yetkinleşme, örgütsel olarak sağlamlaşma ve askeri olarak kararlılık yönelimini koydu.

Partimiz 1. Kongre’sinde, bu hedeflerin sadece sözde kalmaması için bu ve bunun gibi önemli somut kararlar almış, tüzüğünden programına, stratejisinden güncel politikalarına kadar geniş bir çerçevede analizler yaparak bahsini ettiğimiz dinamiklere ulaşmak ve bu buluşmayı gerçekleştirmek için yeni örgütlenmeler ve düzenlemelerle birlikte iradesini ortaya koymuştur. Meselemiz, kağıt üzerinde değil, pratikte devrimciliktir. Sözde değil özde devrimciliktir.

Bu anlamıyla Kongre irademiz, bu faşist diktatörlüğe karşı, tüm halkımızı, ezilen, sömürülen milyonları, bütün işçi ve emekçileri, Kürt halkını, kadınları, gençleri özgürlük ve kurtuluş için, halkın iktidarını kurmak üzere Demokratik Halk Devriminin parçası olmaya çağırıyor. Demokratik Halk Devrimi olmaksızın, verilecek ya da alınabilecek kırıntılarla, saraylarını başlarına geçiremeyiz, geleceğimizi kuramayız, özgür geleceğe kavuşamayız. Bu, tarihin binlerce kez kanıtladığı gibi zor’a karşı zorla ve bugün faşist diktatörlüğe karşı Halk Savaşı ile gerçekleştirilebilecektir.

Partimiz TKP-ML 1. Kongre’sinde, Türk egemen sınıflarının içinde bulunduğu kriz haline yönelik vurgu yaparken, diğer yandan devrimci, demokratik tüm güçlerin, tüm çaba ve kimi somut adımlara karşın parçalı duruşunu da gündem yapmıştır. Bu noktada, ideolojik mücadele çizgisini yitirmeden, egemen sınıfların saldırganlığına karşı, somut hedefler doğrultusunda ilkeli bir ortak zemin oluşturmanın önemi açıktır. Ezilen emekçi halkımızın da talebi bu yönlüdür ve TKP-ML, bu konuda üzerine düşen görevi kararlılıkla yerine geçirme çabası içinde olacaktır.

Yukarıda bahsini ettiğimiz ekonomik, siyasi kriz hali, sadece Türk hakim sınıfları için geçerli değildir kuşkusuz. Emperyalist kapitalist sistem çürüyüşünü sürdürürken, aynı zamanda ezilen dünya halkları ile arasındaki çelişkiyi de derinleştirerek kuyusunu kazmaya devam ediyor. Dünya üzerinde -parça parça da olsa- ezilenlerin öfkesinin sokaklara taşmadığı bir coğrafyadan söz etmek mümkün değil. Diğer yandan halkın gerçek önderleri komünist hareketlerin, yani devrimin subjektif güçlerinin, bu öfkeyi örgütleyecek ve devrime taşıyacak gücün gerisinde olduğu da bir gerçektir. Bunun bir yansıması da enternasyonal ilişkilerin zayıflığı ve kapsayıcı bir örgütlülükten mahrum oluşudur. Partimiz TKP-ML, 1. Kongre’sinde aldığı kararlarla birlikte, “Dünya devrimine hizmet etmek için, ülke devrimini geliştirmek” şeklinde formüle ettiği enternasyonal alanda yaşanmakta olan bu boşluğu doldurmak için adım atmaya hazırdır. TKP-ML; enternasyonal alan faaliyetini ülkemizdeki devrime dair görevlerin yerine getirilmesine çalışmakla birlikte, diğer ülkelerdeki devrim ve sınıf mücadeleleriyle dayanışma ve bütün bunların üst çerçevesindeki kumanda merkezini oluşturan, proleter dünya devriminin ideolojik-politik önderliğini tesis etme ve güçlendirme kapsamıyla ele almaktadır.

1.Kongremiz ayrıca Kongre iradesi tarafından Partili kimliğin örnek bir temsilcisi olan, Partimizin bir üyesi olarak Rojava’da şehit düşen Nubar Ozanyan yoldaşa atfedilerek; İbrahim Kaypakkaya’dan Mehmet Demirdağ’a ve Nubar Ozanyan’a uzanan çizgide, Partimizin nasıl bir komünist kişilik ve kadro istediğinin altı çizilmiş ve bu zorlu sürecin “Ozanyanlaşarak” aşılacağı vurgulanmıştır.

Komünist önderimiz İbrahim Kaypakkaya, savaşın içinde ölümsüzleşmiş olan genel sekreterlerimiz Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Mehmet Demirdağ yoldaşlar, Partimizin en zor zamanlarında askeri gücüne komuta eden ve Kongremizi kendisine atfettiğimiz Nubar Ozanyan yoldaşımız, ideolojik-politik-örgütsel önderlikleriyle birlikte pratikte devrimciliğin gerçek anlamı ve tezahürü olarak öğretmenlerimiz olmaya devam edeceklerdir. 

YAŞASIN 1. KONGRE’MİZ!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP-ML, HALK ORDUMUZ TİKKO, GENÇLİK ÖRGÜTÜMÜZ TMLGB, KADIN ÖRGÜTÜMÜZ KKB!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

TKP-ML Merkez Komite Siyasi Büro

Nisan 2019

14967

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

Sayfalar