Cumartesi Mayıs 18, 2024

Özgürlük aşkı – Kurt ve Köpek Hikayesi

Varlığından günümüze dek tüm yaşamını dağlarda, ormanlarda, sarp yerlerde sürdüren, özgürlüğüne aşık bir kurt kardeş varmış. Kendi doğallığında avlanarak yaşamını sürdürürmüş. Kurt kardeşin yaşadığı dağ köyünde ise bir çoban köpeği varmış.

Köpek kardeş köyde sahibiyle birlikte, ona hizmette bulunarak yaşarmış. Efendisi ne verirse yer, malını-mülkünü ve de efendisinin kapısını Kurt’tan Kuş’tan korurmuş. Kurt ile köpeğin bu enteresan hikâyesini birçoğumuz biliriz. Anlayanların bu hikâyeden büyük dersler çıkaracağını, beni anlayacağını umut ediyorum. Bu manada hikâyeyi olduğu gibi anlatayım:

 Havalar normal seyrinde devam ettikçe Kurt ve Kurtlar sürüsünün avlanma sorunu olmazmış. Çünkü Kurt ve sürüsü doğal ortamda avlanarak yaşamlarını sürdürürmüş. Havalar iyice soğumaya başlayınca, doğanın doğal zorlukları başlar. Hele kış mevsimi, kendini karakışa bıraktığında, bütün canlılarda yaşam savaşı ve açlıkla mücadele başlar. Yabanlarda,  dağlarda yaşayan canlılar için yaşam zorlukları daha da ağır olur. Kar, boran, tipi, sis, göz gözü görmez olur. Yaban hayvanları doğanın bütün zorluklarına bedenen dayanıklıdır. Ne de olsa o koşullar içinde meydana geliyorlar. O zorluklar içinde yaşamını sürdürerek hayata tutunuyorlar. Bağışıklık kazanmaları ve dayanıklılıkları da buradan geliyor. Buna rağmen karda kışta, tipide, boranda yaban hayvanları zorlanırlar…

Kurt bu ortamlarda atılgan hareketli ve durmaksızın av sürmektedir. Kurt yaşamını sürdürmede zorlanır. Açlık başlar av bulamaz. Böylesi çok zor koşullarda kurt kardeş zorunlu, çaresiz dağ köyüne inmeye karar verir. Köye inmeye iner de gözüne kestirdiği avına bir türlü ulaşamaz. Çünkü kurt kardeşin karşısında kendinden daha güçlü, kuvvetli, dinç, karnı tok çoban köpeği çıkar. Bütün hünerine, taktiklerine, avcılık oyunlarına başvurur. Bir türlü başarılı olamaz. Her avlanma hamlesine çoban köpeği engel olur. Kurdu kovalar ama bir türlü yakalayamaz. Bu gel-git, hamle ve geri çekilme birçok kere devam eder. İkisi de amacına ulaşamazlar. Böylece birbirine aşina olan kurtla köpek arkadaş olmaya karar verirler. Ve başlarlar sohbete: Kurt kardeş aç, perişan, yorgun, halsiz. Köpek kardeş ise efendisinin verdiği yal ve ekmek kırıntılarıyla karnını doyurduğundan, gayet rahat o tarafa bu tarafa esneyip durmakta, keyfine de diyecek yokmuş. Kurt kardeşin ise avurtları içine çökmüş, kaburgaları sayılır haldeymiş. Bir o tarafa bir bu tarafa gider gelir olmuş. Çok acıktığı için arkadaş olduğu köpeğin önündeki artıkları yemek istemiş. Kurdun tüm feryadı figanına, köpek kardeş hiç aldırış etmemiş oralı dahi olmamış. Kurt kardeş, köpek kardeşe demiş ki: “Köpek kardeş çok açım, günlerdir bir şey yiyemedim. Avlanamadım.  Ölmek, bitmek ve tükenmek üzereyim. Senin artığından karnıma bir lokma girsin kendime geleyim” demiş. Kurdun açlığını umursamayan köpek kardeş: “Olmaz, bu yalı-ekmek kırıntılarını bana efendim karnımı doyurmam için verdi. Sana veremem. Seninle paylaşamam. Eğer, efendim görürse beni cezalandırır, döver, aç bırakır ve kapısında kovar. Benim halim nice olur, ne yaparım sonra. Efendisiz kalırım, yaşayamam” demiş. Kurt kardeş ne yapmışsa, ne denebilecekse onu söylemiş ama köpek kardeşi ikna edememiş. Fakat köpek kardeş, kurt kardeşin sefil haline de üzülüyormuş.

Bu arada köpek kardeşin aklına bir fikir gelmiş; kurt kardeşe bu fikrini- önerisini sunmak istemiş. Eğer kurt kardeş bu fikrini-önerisini uygun bulup kabul ederse açlıktan, susuzluktan, evsizlikten kurtulur, hem de efendisi olur, diye düşünmüş. Ve fikrini kurt kardeşe açmış, demiş ki: “Kurt kardeş aç kalmak istemiyorsan, soğuktan donmak istemiyorsan, bir efendin olsun istiyorsan bu dediklerimi yap yeter. Yapacağın tek şey efendimin kapısını benim gibi beklemek, gelip geçenlere arada bir havlamak, bazen efendimin gözüne girmek için etrafa saldıracaksın, onu koruyup kollayacaksın. Bu yaptıkların karşılığında efendim senin boynuna bana taktiği bu tasmadan takar. Bazen bağlar bazen salar. Görevini yerine getirince barakana geri dönersin. Efendimin hoşuna gitmeyen şeyler yaparsan eğer dayak yersin, azarlanırsın.  Ya da kovulursun. Ama olsun efendimiz değil mi bize her şey yapmaya hakkı var akıllı olursan azarlamaya, sövmeye, sevmeye aldırış etmezsen senin de benim gibi karnın doyar, önüne ekmek kırıntıları atılır. Aç karnımız doyar. Kardeş kardeş geçinip gideriz”!

Kurt kardeş büyük şaşkınlık içinde donakalmış. Şaşkınlığı bir süre devam etmiş. Ne diyeceğini bilememiş. Köpek kardeşin söylediklerini, öneri ve yapması gerekli şeyleri tek tek gözden geçirmiş. Bir taraftan açlık sefalet, perperişan yaşamak diğer taraftan birinin egemenliğinin altına girmek. Kulluk-kölelik etmek, yani özgürlüğünü karın tokluğuna barakaya azarlanmaya, istendiği zaman itilip kakılmaya katlanıp özgürlüğünü satmak! Kurt gibi dağlarda özgürce yaşamak yerine, köpek olup kapıda kulluk yapmak!

Kurt kardeş hiçbir tereddüt taşımadan kararlıca ve kendinden emin ayağa kalkmış ve demiş ki: “Köpek kardeş bana önerdiklerin için sana teşekkür ederim, ama ben, ne senin gibi boynuma tasma takarım ne de karın tokluğuna birilerini efendi seçerim. Aç kalırım, soğuklara, kara, kışa, tipiye, borana dayanırım. Doğup, yaşadığım dağlara dönerim, özgür avlanır, özgür yaşarım. Kurtluğumdan, özgürlük aşkımdan asla taviz vermem. Ben dağda özgür doğdum, dağlar beni özgürleştirir, özgürlüğüm için her şeye feda ederim”

Açlığına, susuzluğuna, kara, tipiye, sise bakmadan güle oynaya arkasına bakmadan özgürce yaşadığı dağlarına geri dönmüş. Böylece özgürlüğünü abideleştirmiş. Özgürlük tüm, variyetlerden daha değerlidir…  Herkese sevgiler.

 

HASAN AKSU. 26. 03. 2013

 

 

63966

Özgürlük aşkı – Kurt ve Köpek Hikayesi

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar