Cuma Mayıs 3, 2024

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Aslında bu konuda yazı yazmayı da düşünmüyordum. Ancak İran'da idam riski altında bulunan Saman Nasim hakkında yazdığım yazıya gelen bir yorum beni bu konuda birkaç şey söylemek zorunda bıraktı.

Makaleyi Odatv'de okuyan M. Kemal Demir adlı kişi, "Kürtlere küfür eden bir sitede Kürtlere laf atarak mı siyaset yapılır? Kusura bakma ama Mehmet Metiner'in bile altındasın,"diye bir yorum yazmış.

Mehmet Metiner adlı işbirlikçi bir paçavraya benzetilmek eleştiri değil, ağır bir küfürdür. Çünkü Mehmet Metiner avcı keklik cinsindendir, bu düzenin (AKP'nin) tetikçisi, çanak yalayıcısı, besleme bir kişiliktir. Bense İdeolojik olarak bu düzenle tam bir kapışma halindeyim. Düzenin göz kamaştıran nimet bahçelerine gönlümün kapılarını kapatarak bir onur kavgası yürütüyorum. Ve hem yazdıklarım, hem de pratiğimle geride düzgün bir hayat hikâyesi bırakmak istiyorum.

İstesem pekâlâ milletvekili olabilirdim; şimdi beni Odatv ile vurmak isteyenler de o zaman hayranlıkla gözlerimin içine bakar, avuçlarının içi çatlarcasına alkışlarlardı. Milletvekili olurdum olmasına ama, ben, artık ben olmayacaktım. Kendimi halkı kandırmış gibi hissedecek ve kendimden hep utanacaktım. Geçmişte belki tarih bilincinin zayıflığı, belki de zaafları nedeniyle, nice olmaz hayallerle gittiği Meclis'in halka değil sadece hanedanlara ve militaristlere hizmet ettiğini görüp hayal kırıklığına uğramış biri olarak, halkla kedi fare oyunu oynanmasına artık alet olamazdım.

Geçelim bunu… Dikkatimi çeken bir tuhaflık var: Beni Odatv ile vurmak isteyenlerin hepsi Odatv okuyor. Hem de günde birkaç kez tıklayarak! Çoğu da bunu itiraf ediyor. Odatv onlara serbest, bana ise yasak! Ne adalet değil mi?

Uzun zamandır bana karşı bir yıpratma kampanyasının sürdürüldüğünü biliyorum. Umurumda da değil. Düşününce, bu linçin biraz da doğal ve mecburi olduğunu görüyorum. Çünkü bu linç kampanyası ve yazılarıma uygulanan kör ambargo olmasa, Kürtlüğün ballı kaymaklı sofrasından beslenenlerin huzurunu kaçırmış olacağım. Pislikleri halının altına süpürmüyor, "Kral çıplak,"diyorum. Ve arı kovanına çomak sokarak kimilerinin rahatını kaçırıyorum.

Toparlarsak… Odatv'de yazıyor diye beni karalayanlar sadece Odatv' ye yazmadığımı çok iyi biliyorlar. Yazılarım maskelerini düşürdüğü için telaşlanıp yalana sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Oluşturduğum bir medya havuzu var, yazılarımı internetten o havuza atıyorum. İsteyenler yayımlıyor, istemeyenler de bir tuş darbesiyle siliyorlar. Bu nedenle Odatv'de çıkan yazılarım başka pek çok sitede daha yayımlanıyor.

Odatv'nin de içinde olduğu o havuzda, yandaş Kürt ve Türk medya kuruluşları da var. Uyguladıkları utançlı ambargo bir gün gecikmiş itiraf ve özeleştiri konusu olur diye yazılarımı onlara da gönderiyorum.

Kaldı ki Odatv'ye özel olarak da yazabilirdim. Kemalist ve Kürt düşmanı diye eleştirilen Odatv, benim, 'Yayımlamazlar,'diye düşündüğüm çok sert yazılarımı dahi gözü kara bir cesaretle yayımladı. Bunu beni çok sevdikleri veya düşüncelerime katıldıkları için değil - okurlarının sert tepkilerine rağmen- düşünce özgürlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarından, ilkeli ve tutarlı duruşlarından dolayı yapıyorlar. Demokrat olmak işte böyle bir şeydir.

Örneğin içinde defalarca Kürdistan adı geçen birçok yazımı yayımladılar. Örnek mi istersiniz? İşte ÖZGÜRLÜK İÇİN REFERANDUM ÇAĞRISI başlıklı yazı, işte Türkiye ve Kürdistan federasyonlarını işleyen EMEKÇİ HALK CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ ANAYASASI, İşte BEN MEHMUD AVDO'YUM yazısı ve internetten bakılabilecek daha birçok yazı… Acaba hangi güdümlü Kürt ve Türk medyası dillerinden düşürmedikleri o düşünce özgürlüğü adına, kendilerine aykırı gelen bir yazıyı Odatv gibi yayımlama tutarlılığını sergileyebilir? Buna bir tek örnek verebilirler mi?

Daha geçenlerde, SİZ HİÇ TABUTA KONULDUNUZ MU, başlıklı bir makale yazdım. Makale Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birer zindana dönüşen cezaevlerini anlatıyordu. Normal şartlarda bu makalenin -bildik çizgileri nedeniyle- yazılı ve görsel Kürt medyasında geniş bir yer alması düşünülür, değil mi? Ama öyle olmadı. Ambargo giyotini yazıyı katledip çöpe attı. Peki ya PJAK'lı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilen Kürt genci Saman Nasim için yaptığım o sınırda nöbet çağrısı! Yandaş Kürt medyasının şu komik haline bakın ki, Kürt düşmanı olmakla suçlanan Odatv bu çağrıyı günlerce ekranda tutarken, onlar bu genç adam sanki hırsızlık suçundan idam cezası almış gibi yazıya tek satır yer vermediler! Buna lütfen siz vicdan sahipleri bir ad koyun!

İşte güdümlü Kürt ve Türk medyasının çöpe attığı bu yazılara Odatv ve bazı Kürt siteler yer verdi. Yoksa suya yazılmış olacaklardı.  

Hayatın defalarca doğruladığı bir gözlemimle yazıyı bitireyim: Hiç kimseye kötülüğüm dokunmazken, bana düşüncelerim nedeniyle kin besleyip, nefret ve öfkeyle saldıranlar nedense hep devlet bağlantılı çıktılar. Abdullah Öcalan'ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu'nda beş yıl

boyunca MİT'e servis yapan ajan İrfan Dündar bunlardan sadece biridir. Tutuklandığımız dosyaya giren bir telefon konuşmasında bana ettiği küfürlerin bini bir para...

Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan avukatlar operasyonunda MİT ajanı olduğu ortaya çıkmasa İrfan Dündar bugün milletvekili veya büyük bir kentte belediye başkanı olacaktı. Bu bir Kürt trajedisi mi, yoksa komedya mı, siz karar verin!    

Güneşi balçıkla sıvamak nasıl beyhude bir çaba ise, beni Odatv ile vurmak isteyenlerin çabaları da boşunadır. Önemli olan benim ne yazdığım ve tarihe nasıl not düştüğümdür. Bilgi ve proje dağarcıklarında bir şey varsa dedikoduyu bırakıp düşüncelerimi tartışsınlar.

Önemli Not  : Google'da, Özgürlük İçin Referandum Çağrısı başlıklı makalem ile http://site.emekcicumhuriyetlerbirligi.org/ sitesine bakmadıysanız hemen şimdi tıklayın. Aklınıza yatarsa bana 0546 518 86 86 nolu telefonumdan veya alinakmahmut@hotmail.com mail adresimden lütfen ulaşın. Referanduma imza veren birçok arkadaşım da hâlâ bana mail atmadılar.

Sen içindeki enerjiyi harekete geçirip insanlığa sahip çıkmazsan, bu hanedanlar ve timsahlar düzeni mutluluğumuzu çalmaya devam edecek. Sizinle ortak geleceğimiz konuşmak istiyorum.   


82216

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar