Cumartesi Nisan 20, 2024

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Aslında bu konuda yazı yazmayı da düşünmüyordum. Ancak İran'da idam riski altında bulunan Saman Nasim hakkında yazdığım yazıya gelen bir yorum beni bu konuda birkaç şey söylemek zorunda bıraktı.

Makaleyi Odatv'de okuyan M. Kemal Demir adlı kişi, "Kürtlere küfür eden bir sitede Kürtlere laf atarak mı siyaset yapılır? Kusura bakma ama Mehmet Metiner'in bile altındasın,"diye bir yorum yazmış.

Mehmet Metiner adlı işbirlikçi bir paçavraya benzetilmek eleştiri değil, ağır bir küfürdür. Çünkü Mehmet Metiner avcı keklik cinsindendir, bu düzenin (AKP'nin) tetikçisi, çanak yalayıcısı, besleme bir kişiliktir. Bense İdeolojik olarak bu düzenle tam bir kapışma halindeyim. Düzenin göz kamaştıran nimet bahçelerine gönlümün kapılarını kapatarak bir onur kavgası yürütüyorum. Ve hem yazdıklarım, hem de pratiğimle geride düzgün bir hayat hikâyesi bırakmak istiyorum.

İstesem pekâlâ milletvekili olabilirdim; şimdi beni Odatv ile vurmak isteyenler de o zaman hayranlıkla gözlerimin içine bakar, avuçlarının içi çatlarcasına alkışlarlardı. Milletvekili olurdum olmasına ama, ben, artık ben olmayacaktım. Kendimi halkı kandırmış gibi hissedecek ve kendimden hep utanacaktım. Geçmişte belki tarih bilincinin zayıflığı, belki de zaafları nedeniyle, nice olmaz hayallerle gittiği Meclis'in halka değil sadece hanedanlara ve militaristlere hizmet ettiğini görüp hayal kırıklığına uğramış biri olarak, halkla kedi fare oyunu oynanmasına artık alet olamazdım.

Geçelim bunu… Dikkatimi çeken bir tuhaflık var: Beni Odatv ile vurmak isteyenlerin hepsi Odatv okuyor. Hem de günde birkaç kez tıklayarak! Çoğu da bunu itiraf ediyor. Odatv onlara serbest, bana ise yasak! Ne adalet değil mi?

Uzun zamandır bana karşı bir yıpratma kampanyasının sürdürüldüğünü biliyorum. Umurumda da değil. Düşününce, bu linçin biraz da doğal ve mecburi olduğunu görüyorum. Çünkü bu linç kampanyası ve yazılarıma uygulanan kör ambargo olmasa, Kürtlüğün ballı kaymaklı sofrasından beslenenlerin huzurunu kaçırmış olacağım. Pislikleri halının altına süpürmüyor, "Kral çıplak,"diyorum. Ve arı kovanına çomak sokarak kimilerinin rahatını kaçırıyorum.

Toparlarsak… Odatv'de yazıyor diye beni karalayanlar sadece Odatv' ye yazmadığımı çok iyi biliyorlar. Yazılarım maskelerini düşürdüğü için telaşlanıp yalana sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Oluşturduğum bir medya havuzu var, yazılarımı internetten o havuza atıyorum. İsteyenler yayımlıyor, istemeyenler de bir tuş darbesiyle siliyorlar. Bu nedenle Odatv'de çıkan yazılarım başka pek çok sitede daha yayımlanıyor.

Odatv'nin de içinde olduğu o havuzda, yandaş Kürt ve Türk medya kuruluşları da var. Uyguladıkları utançlı ambargo bir gün gecikmiş itiraf ve özeleştiri konusu olur diye yazılarımı onlara da gönderiyorum.

Kaldı ki Odatv'ye özel olarak da yazabilirdim. Kemalist ve Kürt düşmanı diye eleştirilen Odatv, benim, 'Yayımlamazlar,'diye düşündüğüm çok sert yazılarımı dahi gözü kara bir cesaretle yayımladı. Bunu beni çok sevdikleri veya düşüncelerime katıldıkları için değil - okurlarının sert tepkilerine rağmen- düşünce özgürlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarından, ilkeli ve tutarlı duruşlarından dolayı yapıyorlar. Demokrat olmak işte böyle bir şeydir.

Örneğin içinde defalarca Kürdistan adı geçen birçok yazımı yayımladılar. Örnek mi istersiniz? İşte ÖZGÜRLÜK İÇİN REFERANDUM ÇAĞRISI başlıklı yazı, işte Türkiye ve Kürdistan federasyonlarını işleyen EMEKÇİ HALK CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ ANAYASASI, İşte BEN MEHMUD AVDO'YUM yazısı ve internetten bakılabilecek daha birçok yazı… Acaba hangi güdümlü Kürt ve Türk medyası dillerinden düşürmedikleri o düşünce özgürlüğü adına, kendilerine aykırı gelen bir yazıyı Odatv gibi yayımlama tutarlılığını sergileyebilir? Buna bir tek örnek verebilirler mi?

Daha geçenlerde, SİZ HİÇ TABUTA KONULDUNUZ MU, başlıklı bir makale yazdım. Makale Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birer zindana dönüşen cezaevlerini anlatıyordu. Normal şartlarda bu makalenin -bildik çizgileri nedeniyle- yazılı ve görsel Kürt medyasında geniş bir yer alması düşünülür, değil mi? Ama öyle olmadı. Ambargo giyotini yazıyı katledip çöpe attı. Peki ya PJAK'lı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilen Kürt genci Saman Nasim için yaptığım o sınırda nöbet çağrısı! Yandaş Kürt medyasının şu komik haline bakın ki, Kürt düşmanı olmakla suçlanan Odatv bu çağrıyı günlerce ekranda tutarken, onlar bu genç adam sanki hırsızlık suçundan idam cezası almış gibi yazıya tek satır yer vermediler! Buna lütfen siz vicdan sahipleri bir ad koyun!

İşte güdümlü Kürt ve Türk medyasının çöpe attığı bu yazılara Odatv ve bazı Kürt siteler yer verdi. Yoksa suya yazılmış olacaklardı.  

Hayatın defalarca doğruladığı bir gözlemimle yazıyı bitireyim: Hiç kimseye kötülüğüm dokunmazken, bana düşüncelerim nedeniyle kin besleyip, nefret ve öfkeyle saldıranlar nedense hep devlet bağlantılı çıktılar. Abdullah Öcalan'ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu'nda beş yıl

boyunca MİT'e servis yapan ajan İrfan Dündar bunlardan sadece biridir. Tutuklandığımız dosyaya giren bir telefon konuşmasında bana ettiği küfürlerin bini bir para...

Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan avukatlar operasyonunda MİT ajanı olduğu ortaya çıkmasa İrfan Dündar bugün milletvekili veya büyük bir kentte belediye başkanı olacaktı. Bu bir Kürt trajedisi mi, yoksa komedya mı, siz karar verin!    

Güneşi balçıkla sıvamak nasıl beyhude bir çaba ise, beni Odatv ile vurmak isteyenlerin çabaları da boşunadır. Önemli olan benim ne yazdığım ve tarihe nasıl not düştüğümdür. Bilgi ve proje dağarcıklarında bir şey varsa dedikoduyu bırakıp düşüncelerimi tartışsınlar.

Önemli Not  : Google'da, Özgürlük İçin Referandum Çağrısı başlıklı makalem ile http://site.emekcicumhuriyetlerbirligi.org/ sitesine bakmadıysanız hemen şimdi tıklayın. Aklınıza yatarsa bana 0546 518 86 86 nolu telefonumdan veya alinakmahmut@hotmail.com mail adresimden lütfen ulaşın. Referanduma imza veren birçok arkadaşım da hâlâ bana mail atmadılar.

Sen içindeki enerjiyi harekete geçirip insanlığa sahip çıkmazsan, bu hanedanlar ve timsahlar düzeni mutluluğumuzu çalmaya devam edecek. Sizinle ortak geleceğimiz konuşmak istiyorum.   


81901

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Mahmut Alınak

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar