Perşembe Mayıs 30, 2024

Öcalan müdahil olmalı

Sayın Öcalan Türkiye’yi: Sorunu kendi aramızda çözmezsek hegemonik devletler çözer, diye çok kereler uyarmıştı.

Öyle görünüyor ki uzun soluklu bir savaş başlamış durumda. Bu savaşın emareleri öyle örtük ve elbet seçim öncesi gibi basına sızmayan cinsten de değil. Görünen savaşın aslında gecikmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki TSK 2015’in başlarından, ta ki Suruç katliamına kadar Medya savunma alanları üzerinde her an keşif faaliyetleri yapıyor,  karadan pusulama ve imha amaçlı operasyonlar ile gerillayı tahrik ediyordu. Bununla savaşı gerillanın başlatması amaçlanıyordu ama olmadı; gerilla tahrike gelmeyip büyük sabır sergiledi. AKP’li Türk devletinin böylesi saldırganlığın nedeni elbet salt Kuzey sabrı değil aynı zamanda Kobanê direnişi ve başarısıydı da. Erdoğan’ın “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyoruz, ortada masa yok, Kürt sorunu yok” tarzından inkâr söylemleri sadece onu içten içe kemiren faşist duyguların bir dışa vurumu ve uzun soluklu savaşın da bir ilanı değildi! Gecikmiş bir savaş derken kastedilen, PKK’nin halkların özgürlük hayalinin barışa evirilebilmesi için tahrike gelmemiş olmasından kaynaklanıyor.

Kürt özgürlük hareketi Erdoğan’ın maskesini düşürdü!

PKK’nin Erdoğan’ın savaş ilanını görmezden gelmesi ve seçimlerde HDP’nin büyük başarısı en son, bu çevreleri isyana teşvik etmiş ve sonuçta DAİŞ adıyla Suruç katliamı gerçekleştirilmişti.

Peki! Türk devleti ile birlikte Erdoğan ve ekibi böylesi iç savaşa evirilme potansiyeli taşıyan bir savaşa neden giriştiler? Türk devleti ve Erdoğan bu savaşın neresindeler? Bunun gibi sorular çoğaltılabilir ancak açıklanan Dolmabahçe mutabakat metninin neden görmezden gelindiği sorusu bir büyük çelişkiyi gözler önüne seriyor çünkü bu  bir yerde, Türk Devlet için resmiyet kazanan bir sözleşmedir. Öyleyse Devlet istese de bundan kaçamayacağına göre neden AKP’nin kuyruğuna takıldı? Erdoğan’ın amacı sadece erken seçim ve iktidar olmak mı?

Evet doğrudur! Amaç sadece tekrar iktidar olup istediği gibi at oynatmak olarak görünebilir ama neden tekrar iktidar olmak istedikleri de çok önemlidir.

Bu soruların cevabı ve Türk Devleti ile AKP’nin ortaklığı için açığa çıkan iki referansa başvuracak olursak eğer bugün ilan edilen savaşın nedenlerine de ulaşabiliriz.

Öncelikle Erdoğan, şürekâsı ve AKP yetkililerinin açıklamalarındaki dil, üslup ve tarzlarına takılmamak, bunların nedeninin faşizan ruhlara sahip bireylerin neden olduğunu bilmek gerekiyor.

Öyleyse neden?

1)    Erdoğan, ailesi ve ekibine uzanacak olan 17/25 Aralık soruşturmaları,

2)    Türk devletinin bir terör devleti olarak anılmasına gidecek DAİŞ yardımları bu savaş ilanında bir nedendir demek abartı olmayacaktır.

Erdoğan ve erkânı sadece 17-25 Aralık ile soruşturulmayacak, bir de DAİŞ’ e yardım sunan hükümet yetkilileri oldukları için savaş suçluları olarak yargılanacaklar. Erdoğan’ın da devletin de yaptığı, zevahiri kurtarmaktan başkası değildir. Yine Güney Kürdistan yönetimi, KDP ve Barzani ailesini yanlarına çekmeleri de öyle alışık olunmayan pratikler değildi. Hem doksanlardaki savaşlarda PKK’ye karşı Türkiye saflarında yer almaları ve hem de sonraki işbirlikçi politikalarında bu güçlerin de -Kürt birlikteliğini baltalamaktan öte- öyle etken bir pozisyonda olmadıklarını dünya alem biliyor.

Bakmayın ABD ile Türkiye’nin İncirlik flörtüne. Bu sadece hegemonik devletlerin Türkiye’yi çektiği tuzaktır. Çünkü Türk devleti ne kendi halkına karşı yürüttüğü savaş suçlarından ve ne de bir başka ülkenin iç işlerine müdahalenin pratiği olan DAİŞ desteği için bir terör devleti unvanından kurtulamayacak. DAİŞ’i gösterip PKK’ye saldırmalarının nedeni de düşmanlık bir yana, zaman kazanmak ve “kim bilir belki PKK’yi biz bitirebiliriz de, Lahey’de yargılanmaktan kurtuluruz” hülyasından başkası değildir.

Evet!

Sayın Öcalan Türkiye’yi: “Sorunu kendi aramızda çözmezsek hegemonik devletler çözer”, diye çok kereler uyarmıştı ama olmadı, Türkiye dinlemedi.

Türk devleti ve AKP, PKK’nin ne 12 Eylül faşist darbesiyle ve ne de kurulan savaş hükümetlerinin denediği akla hayale bile gelmeyecek kirli savaş yöntemleriyle bitirilemeyeceğini biliyor. TSK eylemleri için Erdoğan ve Davutoğlu’nun: “Bu bir süreç işidir” demesi de savaşın derinleşeceği anlamına geleceğinden TC’nin bu yola baş koyduğu görülüyor. Bir başka görünen ise hegemonik devletlerin müdahalesidir. Bu durum Kürtler ve Türkiye’de yaşayan diğer sömürge halk ve inançlar için nasıl bir sonuç doğurur şimdiden kestirilemez belki ama bu savaşın kazananının Türk devleti olmayacağı açık ve nettir.

Birileri tez elden Türk devleti ve AKP’yi uyarmalı, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini ve sorunların hegemonik devletlere havale edilmemesini, yoksa sonuçlarının çok ağır olacağını anlatması gerekiyor. Çünkü tek çare, Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır.

02.08.2015

Mehmet Serhat Polatsoy

66314

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar