Çarşamba Mayıs 15, 2024

Misak Manuşyan’ın anısına | Sil Gözyaşlarını, Ben Ölümsüzüm!

77 yıl önce 21 Şubat’ta Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan şair ve komünist direnişçi Misak Manuşyan, Fransa’da 23 mücadele arkadaşıyla birlikte Naziler tarafından kurşuna dizildi. Nazi işgaline karşı direnişte en aktif grup olan Manuşyan Grubu’nun öncüsü Misak, idam edildiğinde 38 yaşındaydı.

Manuşyan, Adıyaman’dan Paris’e uzanan bir direniş köprüsüdür. Soykırım külleri içinde acılarına tutunarak yaralarını sarmanın, kendini yeniden yaratmanın iradesidir. O, Adıyaman’dan Deyr ez-Zor çöllerine kadar söylenen özgürlük türküsüdür.

1915 Büyük Felaketi sırasında ailesinden kardeşi dışında kimse sağ kalmaz. Babası, 1915 kıyımında annesi ise yüzbinlerce Ermeni’nin ölüm yolu olan Deyr ez-Zor çöllerinde kaybolur. 1915’de İttihat Terakki tarafından gerçekleştirilen büyük felaketten tesadüf eseri kurtulan Misak ve ağabeyi Garabet’in çocukluk yılları, önce Suriye’de daha sonra Lübnan’da bir Ermeni yetimhanesinde geçer. İlk eğitimini yetimhanelerde alan Manuşyanlar, 1925 yılından önce Fransa’nın Marsilya şehrine daha sonra Paris’e göç eder. Ağabeyi yetim ve sürgün yaşamına daha fazla dayanamaz.

Kimsesiz kalan Misak Manuşyan, yaşamak ve ayakta kalmak için bir yandan ağır işlerde çalışır diğer yandan kendini edebiyat çalışmalarına verir. Parçalanmış, kum taneleri gibi dağılmış duygularını şiirlerde dile getirir. Çank (Çaba) adlı edebiyat dergisini çıkarır. Fransız Komünist Partisi’ne üye olur. Adanmış militanlığın fedakar ve cesur öncüsü olur.

Fransa’nın Naziler tarafından işgali karşısında direniş grubu içinde aktif yer alır. Silahını kalemi gibi ustaca kullanan şair Misak Manuşyan, korkusuz bir direnişçi olur. Gerçekleştirdiği sayısız devrimci eylemle işgalcilere büyük kayıp verdirir. Kısa sürede Nazilere karşı gerçekleştirdiği sayısız devrimci eylem sonucunda kırmızı afişle aranır duruma gelir. Paris’in en işlek cadde duvarlarına asılı kırmızı afişli ölüm ilanları Partizanların gözlerini korkutmaz. Misak Manuşyan, Naziler tarafından aranan kan damlası rengindeki kırmızı afişin en görünür ve en baş köşesinde yer alır. Afişlerin önünden geçip giden Fransızlar aranan hiçbir Partizanı Fransız’a benzetemez. Çünkü onların çoğunluğu İspanyol, İtalyan ve Ermeni göçmenlerdir. Her biri katliam ve işgal mağduru olan genç Partizanların görülmemiş hesapları, söylenmemiş sözleri olduğunu Fransızlar anlayamaz. Gün boyu duvarda asılı duran afişlerde 23 direnişçinin yüzlerine bakan Fransızlar, kendilerinden biri gibi görüp kabul etmese de kalplerinin Fransa’nın özgürlüğü ve onuru için çarptığını çok sonra anlarlar.

Bir yetim olan Misak Manuşyan, kendisi gibi bir soykırım çocuğu olan Meline’yle evlenirken de özgürlük mücadelesinden asla vazgeçmez. Kurşuna dizilmeden önce öksüz aşkı Meline’ye yazdığı son mektubunda onurlu bir devrimcinin son anda bile sevgilisine nasıl mutluluk dilediği görülür.Karanlık çöken bir şubat gününde, namluya sürülmüş mermileri Partizanların göğüs kafesine yollamak için çalışan faşist parmakların asla yazamayacağı bir mektup bırakır sevgili eşi Meline’ye. “Elveda hayat, elveda rüzgar” der. Alman halkına kin duymadığını yazar. Bambaşka bir sabah vakti, son nefesini verdiğinde geride kalanlara mutluluk diler. Öksüz aşkı Meline’ye evlenmesini ve çocuk sahibi olmasını söyler. Ancak Meline, bir daha evlenmez. Son nefesine kadar Misak’ın özgürlük ideallerine bağlı kalır.

Misak Manuşyan ve 23 özgürlük savaşçısı, Fransız şair Louis Aragon’un yazdığı gibi tüfeğin ucunda açan çiçekler olarak anılır. Ne duvara asılı kan lekesi faşist afişler ne de tekdüze şubat karanlığı onların ideallerini öldürebilir. Ne hüzünle çalan org sesi ne de papazın duası vazgeçirebildi onları özgürlük kavgasından. Misak Manuşyan, güzelliklerin ortasında özgürlüğü ve onuru aradı. Bizlere faşizme karşı savaşan bir kızıl afiş hatırası bırakarak tarihe yazıldı. Tıpkı Monte Melkonyan, Armenak Bakır ve Nubar Ozanyan gibi.

2297

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Özgür Gelecek

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

Sayfalar