Çarşamba Mayıs 8, 2024

Mehmet Serhat Polatsoy tahliyesini istiyor

Polis baskısı sonucu alınan gizli tanık ifadesi ve "bombalı çuval" komplosunun deşifre olmasına rağmen bir yılı aşkın bir süredir cezaevinde tutulan  Kürt siyasetçi Mehmet Serhat Polatsoy,  20 Ağustos günü Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6. duruşmasına çıkıyor.

Zaman zaman çeşitli muhalif internet sitelerine yazılar da yazan Polatsoy, Mayıs 2013 tarihinde Emniyet’in komplosu sonucu tutuklandı. Davanın en büyük delili olarak gösterilen gizli tanığın, polisin şantajı sonucu gizli tanık olduğunu mahkemede itiraf etmesine rağmen Polatsoy bir yılı aşkın bir süredir hapiste tutuluyor.

SİGARA ÇUVALI ‘PATLAYICI’ ÇUVALINA NASIL DÖNÜŞTÜ?

Polisin hazırladığı fezlekelere göre, her şey 30.04.2013 tarihinde, saat 09.45 sıralarında Urfa Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne e-posta ile yapıldığı iddia edilen bir ihbarla başladı.

Suruç Yolcular köyü yolu üzerinde toprak altında bulunan üç çuvalda patlayıcı madde bulunduğunu savunan bu ihbar, polisler tarafından dikkat çekici biçimde hemen aynı gün değerlendirildi. Söz konusu bölgeye bir ekip gönderildi.

Olay yerinde ne bir savcılık incelemesi yapıldı, ne de bir balistik rapor çıkarılmadı. Polis fezlekesine göre, 2 Mayıs tarihinde “şüphelilerin tespit edilmesi amacıyla” çuval içerisine sinyal vericiler yerleştirilerek aynı yere yeniden gömüldü.

28 Mayıs 2013 tarihinde ise, aralarında Serhat Polatsoy ve ağabeyinin de bulunduğu 6 kişi “örgüt üyesi olma, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” iddiasıyla tutuklandı.

35 yaşında ve 2 çocuk babası Mehmet Serhat Polatsoy, gönderdiği mektupta yaşadığı ekonomik sıkıntılar ardından ‘sınır ticareti’ yapmaya başladığını ve sözü edilen 3 çuvalı da sigara çuvalı diye teslim aldığını belirtiyor. 

Kendisini ‘kaçakçı’ olarak tanıtan kişilerin de komployu kuranlardan biri olduğunu sonradan öğrendiğini söylüyor. 

Gözaltında tutulduğu üç gün boyunca ne kendisinin ne de abisinin sorgulandığını yazan Polatsoy, buna karşılık polisin gözaltına alınan diğer 4 kişiye, “Serhat’ın üzerine ifade verin” şeklinde baskı yaptığını söylüyor.

İddianamede delil olarak patlayıcıdan çok katıldığı demokratik eylemlerin, Kürt meselesi hakkında yazdığı değerlendirmelerin ve özellikle Fethullah Gülen ile Cemaat hakkında yazdığı yazıların yer alması dikkat çekerken, dosyadaki en büyük delil ise KCK davalarında çokça rastlanan ‘gizli tanık’ unsuruna dayandırılıyor. Polatsoy da tutuklu bulunduğu Urfa cezaevinde, gizli tanığın beyanlarından yola çıkılarak ikinci bir bomba olayının üzerine yıkıldığını avukatı aracılığıyla öğreniyor.

GİZLİ TANIK ŞANTAJI İTİRAF ETTİ AMA…

Emniyet tarafından Abuzer kod ismi verilen gizli tanık, Mehmet Serhat Polatsoy’un esnaf olan arkadaşı A.O.’dan başkası değil. Dosyada önemli bir tanık izlenimi yaratmak için, “Öz Savunma Birlikleri üyesi” olarak gösterilen Abuzer kod isimli A.O, Diyarbakır 8. Özel Yetkili Mahkeme’de görülen davada, polisin şantajı sonucunda gizli tanık olduğunu ve ifadeyi kabul etmediğini belirtse de, bu beyan, 5 kişinin tahliye edildiği davada Mehmet Serhat Polatsoy’un tek tutuklu olarak kalmasının en büyük delili sayılıyor.

Gizli tanık hususunun meşru olmadığını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2003 yılında verdiği Martin kararını örnek vererek hatırlatan Polatsoy’un avukatı  Mehmet Serdar Gökkan, üstelik Polatsoy dosyasındaki gizli tanık A.O.’nun mahkemede alenen gizli tanıklığından vazgeçtiğini, böylelikle davanın dayandırıldığı delilin de çöktüğünü belirtti.

A.O.’nun gizli tanıklığının gizli tanık koruma kanununa göre bile işletilmediğine ve bu nedenle gizli tanıklığının meşru bir konuma dayanmadığına dikkat çeken Gökkan, “A.O. sadece belgelerin altına imza atmıştır ve bunun sonucunda, tüm tutukluların tahliye edildiği bu dosyada Mehmet Serhat Polatsoy tutuklu kalmıştır” diye konuştu.

OLAY YERİNDE SAVCI OLMAZSA…

 Bir kişinin ihbarıyla ortaya çıkan çuval hikayesinin de şaibeli olduğunu dile getiren avukat Gökkan , “Çuvalın üzerinde herhangi bir balistik inceleme de yapılmıyor. Üstelik, yargılamanın salahiyetini, yetkisini önemini göze alarak bir inceleme yapıldığını ve söz konusu yerde bomba bulunduğunu düşünürsek, o zaman konu hakkında bilgilendirilen cumhuriyet savcısının olay yerine intikal etmesi gerekmez mi? Bunun nedenini sorduğumuzda ise bize cumhuriyet başsavcısının güvenliği olmadığı için oraya götürülmediği söyleniyor. Bu mümkün mü? O bombalar dosyanın gerçek deliliyken, bu delilleri objektif bir biçimde toplamak konusunda görevli olan cumhuriyet savcısı nasıl orada olmaz ve neden devlet o savcının güvenliğini almadı?” dedi.

Bu koşullarda müvekkilinin ancak sigara kaçakçılığından yargılanabileceğini belirten Gökkan, müvekkilinin derhal serbest bırakılması gerektiğinin altını çizdi.

Oğlunun serbest bırakılması için 1 yıldır çalmadığı kapı kalmayan Abdurrahman Polatsoy ise oğluna yönelik bu komplonun bertaraf edilmesini istiyor.  8 kişiden bir tek oğlunun tutuklu kaldığına dikkat çeken Baba, Serhat’ın cezaevinden yankılanan “Hawar”a (çığlığa) sahip çıkılmasını istedi.

Bir komplo sonucu gözaltına alınıp, tutuklanan ve 9 aydır çıkarılacağı mahkemeyi beklemekte olan Mehmet Serhat Polatsoy’un kronik alerjik astım, kronik akciğer hastalığı ve gastrit-ülser gibi değişik hastalıkları var.

93277

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar