Pazartesi Mayıs 20, 2024

“Manipülasyona ve ayrıştırma siyasetine son verin, işgal ettiğiniz kurumumuzu terk edin!”

“Sorunları, onları yaratırken kullandığımız düşünce biçimleriyle çözemeyiz. Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez!”

Ülkemiz ezenler ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile birlikte keskin bir dönemeçten geçmektedir. Tüm devrimci ve dost güçler tarafından bilinmektedir ki, hakim sınıflar ciddi bir saldırı dalgasının içinde ve daha da büyüklerinin arifesindedir. Amaçları; yurtsever, devrimci ve demokrat güçleri yok etmektir.

Böylesi bir süreçte sınıf mücadelesine önderlik iddiası ile mücadele arenasında yer alan bizlere düşen görev, bizi beklemekte olan ve devrimcileri yok etmeye, halkı bir bütün sindirmeye odaklanan saldırılara karşı tüm enerjimizle hazırlık yapmaktır. Ancak dün itibariyle Özgür Gelecek İstanbul-Aksaray irtibat büromuzu işgal eden bir grup tarafından çeşitli manipülatif söylemlerle kurum içi düşmanlık, uzun bir süredir sistematik ve bilinçli bir şekilde geliştirilmektedir. Bu manipülasyon çalışmaları ile birlikte kurumumuzun gerçek sorunları çarpıtılarak sorunlar çözümsüz bırakılmak istenmekte ve aynı zamanda bizi bekleyen saldırı dalgasına karşı köklenmek ve etkili bir karşı koyuş örgütlemekten uzaklaştırılmaya çalışılmaktayız.

Bugün kendisini “hiziple mücadele” yalanı arkasına saklayan ve bu yalanla ayrıştırma ve bölme çalışmalarına meşruluk kazandırma çabası içerisinde olan bu azınlık grubun artık fiiliyata döktüğü pratiklerinden ve benzeri tutumlarından kurumumuz tarihi boyunca hiçbir şey kazanmamıştır. Esas tartışma ve sorunlarımızın yakınından geçmeye dahi fersah fersah uzak, altı boş onlarca argüman ile nereye varılmak istenmektedir!? Bir örgüt gibi hareket etme; baştan sona, merkezden çevreye, tüm kolektif mekanizmalarını işlevli kılma ve aynı zamanda kurallar bütününe uygun hareket etme sorunumuz yerine farklı suni sorunlarla kolektifimizi boğmak kurumumuza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tam tersine bu suni, manipülasyonlarla üretilen gerçek dışı -en iyi haliyle esası oluşturmayan- sorunlarla boğuşmak bize güç kaybetmekten başka bir şey getirmemiştir/getirmeyecektir.

Örgütlülüklerimize yaptıklarının hesabını vermekten korkan ve hesap vermemek için kurumumuzu ayrıştırmaya odaklanan bu grubun faaliyetleri, ülkemizde Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandum sürecini de fırsat bilerek hızlanmıştır.

Baştan belirtmek isteriz ki ilk olarak resmi sayfamızda ve ardından da birçok yayın organında yayımlanan “Hayır” tavrımızdan önce, örgütlülüklerimiz referandum sürecini tartışmış, hayır tavrımız bu tartışmalarımız sonucunda çoğunluk kararı olarak alınmıştır. Yani referandum sürecine ilişkin öncelikle alan örgütlülüklerimiz ve kitlemiz konuyu tartışmış ve bu tartışmalar sonrasında merkezi kararımız netlik kazanmış/açıklanmıştır. Fakat bu açıklamamızın hemen ardından nerede tartışılıp nerede alındığı belli olmayan “boykot kararı” bütün örgütlülüklerimize dayatılmıştır. “Tepeden” inme bu “karara” tüm alanlarımızın biat etmesi beklenmiştir. Bu gelişmelerin ardından işleyiş ve hukuku savunan kurumlarımız hizipçi ilan edilmiş ve devamında ilk olarak Erzingan ve Dersim Özgür Gelecek irtibat bürolarına zorla girilmiş, kapı anahtarları değiştirilmiştir. İki kez anahtarı değiştirilen Dersim irtibat büromuza yönelik tehdit hala devam etmektedir.

Erzingan’da ise irtibat büromuzun anahtarının değiştirilmesinin ardından alan faaliyeti ile alakası olmayan kişiler tarafından faaliyetçi üç yoldaşımızın isimleri teşhir edilerek büromuza ve taraftarlarımızın evlerine alınmaması çağrısı yapılmıştır. Erzingan örgütlülüğümüzün daha sonra yaptığı bir toplantı ile bu pratik mahkum edilmiştir. Sorumluluğumuz gereği yinelemekte fayda görüyoruz ki, devrimcilere halkımızın, taraftarlarımızın kapılarını kapatılmasını yalnızca ve yalnızca düşman istemektedir. Yukarıda bahsini ettiğimiz pratiği uygulayanların düşmanla aynı pratikleri sergilemekten bir an önce vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz!

Bu iki büromuzda yaşananların hemen ardından 26 Şubat tarihinde İstanbul/Aksaray’da bulunan merkez büromuz, kendisine “Partizancı” diyen ve çetevari hareket eden bir grup tarafından basılmıştır. Bu baskın sırasında büroda bulunan biri kadın biri erkek iki yoldaşımız darp edilerek büromuzun bulunduğu apartmandan dışarı atılmış ve büromuz işgal edilmiştir. Büromuzu gasp etmeye geldikleri sırada kamera çekimi yapan bu grup, iki yoldaşımıza şiddet uyguladıkları sırada ise kameraları kapatmış ve kadın gazeteci arkadaşımızın telefonunu kırmışlardır. Bu açıdan bakıldığında büromuzu gasp eden bu grubun uyguladığı tam bir devlet mizansenine dönüşmüş, bu arkadaşlar egemen sınıfların bile pratiklerinden öğrenmek gerektiği tutumunu nasıl anladıklarını ortaya sermişlerdir.

Öncelikle çağrımız, büromuzu işgal eden grup arasında yer alan ve henüz devrimci duygularını yitirmeyenlerin yaptıklarını sorgulamaları ve yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeleri yönlüdür.

Bu işgal pratiğini örgütleyenleri ise bir an önce bu pratiklerini sonlandırmaya, kurumumuza ve alanımıza özeleştiri vermeye davet ediyoruz. Bilinmesini isteriz ki bu pratiğiniz yoldaşlığı değil düşmanlığı büyütüyor, düşmana-karşı devrime hizmet ediyor!

Devrimci demokrat kamuoyuna, Partizan siyasetimize gönül vermiş halkımıza, devrimci ve dost güçlere çağrımız ise, sol içi-kurum içi şiddeti yeniden canlandırma gayreti taşıyan, bunu pratik olarak uygulamaya döken bu anlayışa itibar etmemeleri ve tavır almaları yönlüdür.

Partizan 27 Şubat 2017

47124

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar